29 Eylül 2012

Üniversitede ‘karşı reform’a karşı!

4+4+4’ün ilk uygulama yılı başladı, eylül ayı bitiyor, ama hâlâ sınıfların durumunu geçtik, kayıtlar bile tamamlanmış değil. Her gün yeni sürprizle karşılaşıyor öğrenciler ve veliler: Bir gün kalkıyorlar ki, okulun dersliklerinin yarısı “İmam Hatip” yapılmış; ertesi gün bakıyorlar ki, sınıflar yoksul ve varsıl ailelerin çocukları olarak ayrışmış, az öğrencili sınıflara geçmek ihaleye çıkarılmış;... sonraki gün bakıyorlar ki, evrim kuramı öğretilmeyecek, cinler ve Şeytan’ın yaratılış nedenleri ders olarak konacak haberleri çıkmış; seçmeli dini karakterli dersler zorunlu bir uygulamaya dönüştürülmüş, ...!
Bütün bu skandalvari gelişmeler ve daha burada sayamadığımız yüzlerce uygulama, sanki eğitimin bütün sorunları bunlardan ibaretmiş, hükümetin eğitime yönelik saldırısı 4+4+4’le sınırlıymış duygusu uyandırdı.
Ancak öyle değil; 4+4+4 saldırısı gerçeğin sadece yarısı!
Elbette 4+4+4, AKP Hükümeti’nin, “muhafazakar bir toplum” yaratma ve “dindar nesiller yetiştirme” amacıyla bağlantılı ve son derece önemli bir hamle. Ancak, bu uygulamalar ve içerikle ilgili gürültülü tartışma, 4+4+4’ün de amaçlarını gerçekleştirmek üzere üniversitenin yeniden yapılandırmasına dair hızla atılan adımları ve yapılan hazırlıkları gözlerden saklamış bulunuyor.
Oysa hükümet, epeyce bir zamandan beri hazırlandığı “YÖK’ün yeniden düzenlenmesi” hatta “YÖK’ün kaldırılması” adı altında üniversiteyi mevcut YÖK sisteminin bile gerisine götürecek hazırlıklar içindedir. Üstelik de bunu, “Üniversite reformu”, “30 yıldır üniversitenin başının belası olan, herkesin kaldırılsın dediği YÖK’ü kaldırıyoruz. YÖK belasından üniversiteyi ve ülkeyi kurtarmak da AKP’ye nasip oldu!” propagandası eşliğinde yapmaya hazırlanmaktadır. Bu amaçla son hazırlıklar yapılmaktadır.
Nitekim dün Cumhuriyet’te çıkan ayrıntılı habere göre; YÖK kaldırılacak yerine Türkiye Yükseköğretim Kurulu (TYK) kurulacak. TYK üyelerinin dörtte üçünü Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve TBMM, dörtte birini ise üniversiteler belirleyecek!
Rektörler de başvuranlar arasından doğrudan TYK tarafından atanacak!
Tabii üniversitelerin “kurumsallaşmış olan” ve “kurumsallaşmakta olan” üniversiteler olarak ikiye ayrılması, üniversitenin yönetim organı olan “Üniversite Konseyi”nin 11 üyesinden beşinin üniversitedeki öğretim üyeleri arasından, geri kalanların ikisinin Bakanlar Kurulu ve ikisinin TYK, birisin üniversite mezunları arasından, bir üyenin de üniversiteye en çok bağış yapan iş adamı olacağı,... biçimindeki belirlemeler bu “reformun” dayanaklarını oluşturduğu gibi, felsefesini de yansıtıyor.
Böylece üniversitenin demokratikleştirilmesi ve özerkleştirilmesi de sağlanmış olacakmış!
Elbette bu şekle bürünen üniversite özerkliği arkasındaki politika ise;
1-) “Muhafazakar, dindar toplum” oluşturma hedefinin kültürünü, ideolojisini oluşturmanın bir kurumu olarak üniversitenin yeniden biçimlendirilmesi,
2-) Üniversitenin piyasaya açılması ve piyasanın ihtiyaçlarına yanıt veren bir kurum olarak işlevlendirilmesidir.
Dolayısıyla üniversite, 4+4+4’ün amaçlarını gerçekleştirecek eğitim müfredatının içeriğini (ideolojisini, kültür, sanat düşünsel alandaki ihtiyaçlarını) ve kadrosunu oluşturma; tüm toplumun sermayenin ihtiyacına göre yeniden örgütlenip eğitilmesinin altyapısını geliştirme asli rolünü üstlenecek biçimde yeniden örgütlenecektir. Yani, hükümetin “YÖK’ü kaldırıyoruz” adı altında gerçekleştirmek istediği karşı reformun özü budur.
Açıktır ki, “demokratik bir Türkiye” mücadelesinin başlıca alanlarından birisi olan üniversitenin özerk, demokratik, laik-bilimsel bir eğitim kurumu olarak biçimlendirilmesi mücadelesidir ve bu mücadele bugün çok daha önem kazanmıştır.
Bu mücadele de ancak, üniversitenin özerk, demokratik, bilim özgürlüğünün olduğu bir üniversite mücadelesi etrafında öğrencisiyle, öğretim üyesi ve yardımcılarıyla, çalışanlarıyla birleşmesi, Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesine omuz veren bir çizgide harekete geçmeleriyle olanaklıdır.
“YÖK’e karşı mücadele”nin derslerinden gerekli sonuçlar çıkarılabilir ve grupçuluk, sekterlik illetinden kurtulmak için ileri bir adım atılırsa yarım asırlık özerk, demokratik üniversite mücadelesinin birikiminin, hükümetin üniversitede giriştiği karşı reform hamlesini başarısızlığa uğratacak, demokratik ve özerk üniversite mücadelesini çok daha ileri bir mevziye taşıyacak potansiyele sahip olduğunu göreceğiz.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et