Tek yol mücadele!
Fotoğraf: Envato
Doğal gaz ve elektriğe dünden itibaren geçerli olmak üzere zam yapıldı. Zamların miktarının doğal gazda yüzde 9.8, elektrikte de yüzde 10.1 olduğu açıklandı. Böylece 2012 Nisan’ında doğal gaza yapılan yüzde 18, elektriğe yapılan yüzde 9 zamla birlikte ele alındığında son altı ayda doğal gaza yaklaşık yüzde 30, elektriğe de yüzde 20 dolayında zam yapıldığı görülmektedir. Ki, doğal gaza ve elektriğe zam gelmesiyle birlikte, iğneden ipliğe tüm başlıca tüketim maddelerine şu ya da bu oranda zam geleceğini artık herkes biliyor. Bu yüzden de önümüzdeki günlerde emekçilerin tükettiği ekmekten başlayarak tüm başlıca tüketim maddelerine zam beklenmektedir.
Hükümete bakarsanız, doğal gaz ve elektriğe zam yapmakla kendilerinin bir ilgisi yoktur; piyasa kendiliğinden, ekonominin gereği olarak zam yapmaktadır!
Tersi olsaydı doğal gaz ve elektrik yüzde 10 ucuzlasaydı herhalde önceki günkü AKP Kongresi’nde Erdoğan, “Bakın, izlediğimiz ekonomik politikalar sonucunu verdi; fiyatlar düştü” diye mangalda kül bırakmazdı.
Artık şu bir gerçek ki, ne “zam yapılıyor” diye yakınmanın ne zammı piyasa mı yaptı hükümet mi diye soruşturmanın çok anlamı yok. Önceki gün Ankaralıların yaptığı gibi, “Zam gelmeden doğal gaz alalım da zamdan zarar görmeyelim” diye uzun kuyruklar oluşturma, gibi “bireysel kurtuluş yolları” arama saflığına da düşmemek lazım. Ya da “Madem doğal gaza zam geldi öyleyse kömüre dönelim” diye “zamdan kaçarak kurtulmanın” da bir gerçekliği yoktur. Yani ne yakınarak ne tasarruf önlemleri alarak ne de kaçarak zamların yıkıcı etkilerinden kurtulmak olanaklı değildir.
Bu yüzden de bizden önceki kuşakların yaptığı gibi, bugün de başka ülkelerde halkların yaptığı gibi, zam yapan hükümetlere, bu hükümetlerin uyguladığı ekonomi politikalara karşı mücadele zamlardan ve yol açtığı yoksullaşmanın getireceği zararlardan kurtulmanın tek gerçekçi yoludur. Burada işçilerin, emekçilerin, en başta da onların örgütlerinin, zamlara karşı mücadeleyi, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları için mücadelesinin bir parçası olarak görerek zamlara karşı bir mücadele hattı oluşturması elbette son derece belirleyicidir. İşçiler ve emekçiler ancak böyle bir mücadele içinde kendilerini de zamdan ve onun yol açacağı yoksulluğun artmasından koruyabilirler. Örneğin TİS’lerde zamların ve muhtemel zamların karşılığı olan “ek” ücret artırma talepleri, asgari ücretin artırılması talebini oluştururken, zamların getirdiği yük de dikkate alınmalıdır. Bunun için de zamlara karşı mücadelenin ancak örgütlü emek güçlerinin yanı sıra zamlardan zarar gören milyonların bir bölümünün bu mücadelenin içine çekilmesiyle olanaklı olduğu da hayatın öğrettiği gerçeklerdendir.
Kapitalist sistem içinde kalındığı koşullarda, büyük sermayeye servet aktarmanın bir aracı olan zamlara ve zamları bir silah olarak kullanan ekonomik politikalara karşı bir mücadele örgütlemeden zamları önlemenin ya da zamlardan korunmanın bir yolu keşfedilmemiştir.
Burada elbette en önemli sorumluluk sendikalara ve çeşitli türden emek örgütlerine düşmektedir. Ama onların olmadığı ya da mücadeleye önderlik etmede hevesli olmadıkları durumlarda da sınıf partisi elbette etkilediği bütün güçlerle birlikte böyle bir mücadelenin gelişmesi için her imkanı kullanacaktır, kullanmalıdır da.
Bu zam ve ÖTV artışlarından sonra; “Zamlara hayır”, “Ekonominin yükünü ekonomin kaymağını yiyenler çeksin!”, “bütçenin açığını bütçeyi yağmalayanlar kapatsın”, “Savaşa değil halka bütçe”, “Halkın kullandığı enerji ve temel gıda maddelerine her tür vergi ve zamlardan muaf tutulsun, artan maliyetler bütçeden sübvanse edilsin!“, “Asgari ücret insanca yaşayacak bir düzeye çıkarılsın!” gibi talepler önem kazanmıştır.
Kuşkusuz bu mücadele işçilerin, emekçilerin ileri kesimleri, emek mücadelesinin başlıca örgütleri sınıf partisi ve ilerici güçlerin bu mücadelede ortaklaşması; zamlara karşı mücadelenin önümüzdeki TİS mücadelesiyle, asgari ücretin insanca yaşayacak bir düzeye çıkarılması mücadelesiyle, emekçilerin hakların kazanılmış haklarının savunulması ve geliştirilmesi mücadelesiyle birleştirilmesi ertelenemez biçimde önümüzdedir.
Geniş bir aydınlatma faaliyeti ve emekçilerin zamlara karşı mücadelesinin her yerel imkanın da kullanılarak ilerleyeceği ortadadır. Bu yüzden de herkesin birden ayağa kalkacağını beklemeden ama küçük küçük tepkilerin birleştirilmesini de amaçlayan bir stratejik görüşle yapılacak bir çalışma burada önem kazanmaktadır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00