02 Ekim 2012 11:27

En yukarıdakiler kılıçları çekti!

En yukarıdakiler kılıçları çekti!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Meclisin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir gün önce bir “Erdoğan Şov” olarak gerçekleştirilen AKP Kongresi’nde kendisini Çankaya’nın tek adayı ilan eden Başbakan Erdoğan’a yanıt verdi.
Yanıt öyle bir konuda dolaylı bir eleştiri ya da hafif “ısırmak” biçiminde değildi. Tutuklu vekillerin serbest bırakılmamış olmasından AKP Kongresi’ni izlemenin altı gazeteye yasaklanmasına, tutuklu gazetecilerden basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılara, Hükümetin AB’ye girme hedefini geriye itmiş olmasından “Başkanlık Sistemi”ne kadar başlıca aktüel konularda Cumhurbaşkanı, hükümeti, dolayısıyla Başbakanı açıkça eleştirdi. Nitekim Cumhurbaşkanının bu konuşmasının hemen arkasından Başbakan Erdoğan, “Bu konuda (konularda) Cumhurbaşkanı ile aynı görüşte değiliz” diyerek Cumhurbaşkanıyla polemiğe girmek zorunda kaldı.
Denebilir ki hükümete Cumhurbaşkanı Gül’ün tek desteği ekonomideki performansıyla ilgiliydi. Belki buna bir de hükümetin Suriye politikasını eklemek gerekir.
Uzunca bir zamandan beri Cumhurbaşkanından, özgürlükler, demokrasinin çeşitli konularında hükümet ile aynı düşünmediğini ifade eden dolaylı eleştiriler, vücut diliyle imalar vardı; ama bunların Meclisin açılış konuşmasında açıkça ve bir savaş ilanını göze almış olduğunu hissettirecek biçimde ortaya koyması Cumhurbaşkanlığı seçimine daha iki yıl varken “kılıçların çekildiği” anlamına gelmektedir.
Cumhurbaşkanının bu konuşmasından sonra herhalde Başbakan; “Aramıza nifak sokmak isteyen münafıklar var. Ama biz koltuk sevdası olmayan bir gelenekten geliyoruz!” diye her şeyin güllük gülistanlık olduğunu iddia edemeyecektir. Ederse de bu iddialara inanacak kimseyi bulamayacaktır.
Cumhurbaşkanının açtığı yol elbette sadece Erdoğan için Çankaya yollarını mayınlı hale getirmedi; AKP’deki iç hesaplaşmaları, tarikat ve cemaat çevrelerini de yeniden mevzilenmesi için harekete geçirecek yolları da açmıştır.
Çünkü Başbakan Erdoğan’ın Has Parti ve Demokrat Partiye yönelik operasyonu aynı zamanda AKP’yi kendinden sonra da yönetmek üzere bir Erdoğan kadrolaşmasını güçlendirme harekatı olmasıyla birleştiğinde, bundan böyle AKP içinde de cinin şişeden çıktığını gösteren gelişmeler izleyeceğiz demektir. Hele de bir ay önce AKP’ye girmiş ama o cenahta 11 yıldır AKP’ye karşı mücadelenin bayraktarlığını yapan Numan Kurtulmuş, AKP MYK’de Erdoğan’ın halefi olarak mevzilendirilirse (Yorumlar böyle olacağı biçiminde), AKP’ye emek vermiş 11 yıllık AKP’li kadroların ayaklanması, yeni arayışlara girmesi hiç de sürpriz olmayacaktır. Tabii burada Fethullah Gülen Cemaatinin uzunca bir zamandan beri her vesileyle parti içinde ve dışındaki güçleriyle hükümetle çatışıp yeniden yeniden “pazarlığa oturan” bir strateji izlediği dikkate alındığında, Erdoğan’ın kongrede çizdiği, “Her tür koltuk ve mevki hırsından azade, millete hizmet için birleşmiş bir AKP” tablosu aşırı hayali bir tablodur.
Kuşkusuz bu AKP içindeki kırılganlıklar ve oluşan fay çatlakları, Kürt sorunu, Suriye politikası gibi ülkenin en önemli iç ve dış politika sorunlarındaki başarısızlıkları, ekonomide, sağlık ve eğitimde girilen yolun faturasının çıkmaya başlamasıyla AKP içindeki çatlakların derinleşip büyümesi, parti içindeki kişisel ve klikler arasındaki kavgaları büyütecek etkenleri güçlendirecektir.
Ve Erdoğan’ın iddialarının aksine gelişmeler, AKP üst yönetimlerinin ve yerel kadrolarının nasıl bir koltuk ve mevki hırsıyla hareket ettiğini, cümle alemin göreceği kadar gürültülü bir koltuk kavgasının başlayacağını söylemek abartı olmaz.
Erdoğan kabul etmese de AKP’de kılıçlar en üst makamları işgal edenler arasında çekilmiş, parti içindeki kavga çok yönlü ve aşağıya doğru da yayılacak bir kavga olarak büyüyecek görünmektedir.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa