Savaş çarkı dönmeye başlayınca
Fotoğraf: Envato
ANASI AHİLLEUS’U ÖLÜMSÜZLEŞTİRMEK İSTEDİ
Ahilleus, ölümlü bir babayla bir tanrıça olan Tetis’ten dünyaya geldi. Tetis, tek oğlu Ahilleus’un kendisi gibi ölümsüz olmasını istiyordu bir ana olarak... Hele hele bir savaşta gencecik ölmesini düşünmek bile istemiyordu! Onu ölümsüzleştirmek için sağ ayağının topuğundan tutup bedenini harlı ateşler üstünde tavlamıştı. Daha sonra cehennemdeki Stiks ırmağının sularına daldırıp daldırıp yıkamıştı... Ne var ki eliyle tuttuğu ayak topuğu, ateş ve su görmediği için, orası oğlunun silahlara duyarlı tek yeri olarak kalmıştı!..O yüzden tanrıça Tetis, oğlu Ahilleus’un kesinlikle savaşlara katılmasını istemiyordu. Çünkü katılacağı bir savaşta topuğundan vurulup öleceğini biliyordu...
Tetis, oğlu yetişkinlik çağına gelince, gelecekle ilgili bütün bildiklerini bir bir aktardı ona: Bir savaşa katılırsa orada topuğundan vurulup ölecek, ama gelecek kuşaklar onun kahramanlığından söz edecekti hep! Ne var ki örneğin Troya’yı talanlamak ve güzel kadınları-kızları köle olarak devşirmek amacıyla bu ülkeye savaş açan Başkral Agamemnon’a isyan edip onun ordularına katılmazsa, ardında savaş kahramanı olarak bir ün ve şan bırakmayacaktı, ama çok uzun yaşayacaktı... Üstelik bu upuzun yaşam sürecinde, yaşadığı ülkenin kralı olacaktı. Ülkesinde kuracağı birlikte üretip kardeşçe bölüşmeye dayalı savaşsız bir düzen sayesinde de, halkını öyle bir mutluluğa ulaştıracaktı ki, gelecek çağlardaki bütün halklar onu ve ülkesini örnek alacaklardı... Tanrıça Tetis bunları bir bir anlattı oğlu Ahilleus’a...
ORDULAR ÇEVRE KENTLERİ YAĞMALIYORDU
Gene bilindiği gibi Yunanlı orduların çevre illerden talanladıkları ganimetlerin paylaşımı yüzünden, Agamemnon’la Ahilleus kanlı bıçaklı oldular... Çünkü Agamemnon daha önce Ahilleus’a verilen savaş ganimeti güzel Briseis’i alıp kendi barakasına götürdü!. Çok sevdiği Briseis’i Agamemnon’un bu şekilde alıp götürüşüne Ahilleus o kadar öfkelendi ki çok ağır hakaretler yağdırdı ona.. Sonra da bir daha savaşa katılmamak üzere barakasına çekildi...
Ve Ahilleus barakasında savaş denen afeti her yönüyle düşündü. Sözde Troya’ya kaçırılan Helena’nın namusunu temizleme ve Baştanrı Zeus’un bu konudaki buyruğunu yerine getirme örtüleri altında, halklara ve askerlere yutturulan bahaneyi bütün iğrençliğiyle gördü... Askerleriyle gemilere atlayıp hemen baba ocağına, halkının yanına dönmek istedi. Troya’ya kendisi gibi bilinçsizce savaşa gelmiş öteki kent krallarına da aynı öneride bulundu...
‘GEL, AYNI COĞRAFYADA KARDEŞÇE YAŞAYALIM!’
Ne var ki savaşın onuncu yılında bile Yunanistanlı Başkral Agamemnon’un orduları, Troya surlarını bir türlü düşüremiyordu. Bu yüzden Ahilleus’un savaşa katılması gerekiyordu. Çünü Troyalı Hektor yağmacı ordulara geçit vermiyordu! Ahilleus, Troya Komutanı Hektor’u öldürmek için savaşa katıldı. Savaş meydanında yüz yüze geldiler. İki tarafın askerleri kaçıştı! Hektor, ölümünden az önce, yarı ölümsüz ünlü komutan Yunanlı Ahilleus’a; “Gel Troya’nın nesi var nesi yoksa pay edelim, savaşa son verip aynı coğrafyada kardeşçe yaşayalım!” diyecekti. Ama Ahilleus bütün hışmıyla Hektor’a saldırdı. Tanrıça Atena da Ahilleus’un yardımcısı oldu... Ve bütün tanrılar da Olimpos’tan inip bu teke tek dövüşü Kazdağları’nın doruklarından soluklarını tutarak izlediler!... Sonunda Ahilleus, Hektor’u öldürdü. Öldürmekle de yetinmedi! Onu Troya surlarının çevresinde, arabasıyla yerlerde sürükleyerekten üç kez dolandırdı!.. Bu ilkelliğe tanrılar bile isyan etti!
SAVAŞ GENE DE SÜRÜP GİDİYORDU
Hektor’un ölümünden sonra da savaş sürüp gitti. Şafak Tanrıçası Eos’un oğlu Habeşistan Kralı Memnon da geldi Troyalıların saflarında çarpışmak için... Bu arada hasım cephelerde yer alan Ahilleus’la Memnon’un anaları; Tanrıça Tetis’le Tanrıça Eos, aralarında anlaşıp doğruca Baştanrı Zeus’un yanına gittiler. Ve oğullarının ölmemesi için hemen savaşı durdurmasını istediler. “Ben de oğlum Sarpedon’u yitirdim bu savaşta!” dedi Baştanrı Zeus ve sustu...
Çünkü savaş çarkı dönmeye başlamıştı bir kez.
Ertesi gün Habeş Kralı Memnon’u öldürdü Ahilleus... Memnon’un anası Tanrıça Eos da, Anadolu’yu baştan sona yürüyerekten ve gözyaşları döke döke, Habeşistan’a götürdü oğlunun ölüsünü... Birkaç gün sonra da Troyalı Paris’in oku, Ahilleus’un tek öldürücü ve duyarlı yeri olan topuğunu deldi!.. Kan revan içinde ve sessizce olduğu yere yıkılıverdi koskoca Ahilleus!..
İşte ta o zamanlardan beri, Ahilleus’un anası Tanrıça Tetis’le Memnon’un anası Tanrıça Eos; şu ya da bu cephede ölen ve de ölecek bütün masum gençlerin analarıyla birlikte, Akdeniz coğrafyasını hep gözyaşlarıyla ıslatageldiler...
Çünkü savaş çarkı dönmeye başlamıştı artık... Önemli olan o çarka hiç dokunmamak ve dokundurmamaktı...
Emekçilerin Tanrısı Demirci Topal Hefaystos, bu olayları kalkanın üstüne dövdükten sonra doğruldu ve alnındaki terleri sildi. Gelecek kuşakların bu resimlerde söylediklerini çok iyi anlayacaklarını düşünüp gülümsedi..
FOTOĞRAF: Şafak Tanrıçası Eos, oğlunun ölüsününü ülkesine götürürken.
- Çocuğun kalemi 07 Nisan 2024 03:56
- Gagasındaki bir şiirle 31 Mart 2024 04:00
- Çeker gider yıldızlar 21 Ocak 2024 05:30
- Macar Ozan Illyes’ten bir şiir 29 Ekim 2023 03:08
- Bülbülün olsun şiir 03 Eylül 2023 03:30
- Adonis tıklatır camları 09 Temmuz 2023 03:34
- Kuşlar ve Mozart 21 Mayıs 2023 04:00
- Boyadığımız gökyüzü 12 Mart 2023 03:40
- Bunca güzel olmazdı 15 Ocak 2023 03:04
- Her sabah boyar dünyamızı 27 Kasım 2022 03:21
- Köpek ve hırsız 09 Ekim 2022 03:30
- Kurt ve turna 07 Ağustos 2022 02:55