Alex sonrası Fenerbahçe’yi ne bekliyor?
Fotoğraf: Envato
Ne olursa olsun, böyle olmamalıydı!
Fenerbahçe taraftarının 8 senelik Alex masalı bu kadar çirkin bir şekilde sona ermemeliydi. “Alexsiz Fenerbahçe”, bugün yaşı genç milyonlarca taraftar için bilinmez bir şey.
8 senedir sarı-lacivertlilerin attığı her golde, kazandığı her kupada imzası olan; heykeli dikilecek kadar sevilen; adı Lefter gibi bir efsaneyle aynı cümlede anılan bir isim bambaşka bir atmosfer içinde uğurlanmalıydı. Jübilesini Kadıköy’de yapmalıydı hatta jübilesinden sonra da Fenerbahçe’ye hizmet eder bir pozisyonda olmalıydı.
Eline imkan geçse Mussolini olacak bir adamın “15 dakika bekletti, bacak bacak üstüne attı, twit attı, doğru mu Samet, sesin yüksek çıksın Samet, konuş Samet” hezeyanlarına meze olmamalıydı Alex!
Fakat sürecin buraya evrilmesinde Alex’in de eşit derecede sorumluluğu olduğunu belirtmek gerek. Alex, profesyonelliğine yakışmayacak bir şekilde teknik direktörü Aykut Kocaman’ın kendisi hakkındaki tasarrufuna saygı göstermedi. Yedek kalmayı kabullenmedi. İşi bireysel bir çekişmeye indirgedi ve kamuoyunun bunu böyle bilmesini istedi. Aykut Kocaman’ın Alex’e dair tasarrufunun sebebinin “kıskançlık” olduğuna asla inanmadım. Elbette oturduğumuz koltuktan bunu bilemeyiz ancak şunu söyleyebiliriz: Ne olursa olsun Alex seviyesinde bir profesyonelin tepkisi farklı olmalıydı.
Neticede 1.5 ayda gelinen yer ortada. “Alex gündemi” Fenerbahçe’yi yıprattı. Fenerbahçeli futbolcular hatta Aykut Kocaman her maça bu stresle çıktı. Alex oynamasa da, oynasa da, oyundan alınsa da gündemi Fenerbahçe için olumsuzluğa sebebiyet verecek bir şekilde belirledi. Aykut Kocaman’ın oturtmaya çalıştığını söylediği sistem en baştan itibarsızlaştırıldı. Kocaman’a güvenilmedi. Kilit isimlerin yaşadığı sakatlıklar, üst üste gelen kötü sonuçlar da teknik direktörün işini iyice zorlaştırdı.
Neticesinde Fenerbahçe, Alex sorununun damga vurduğu 12 Ağustostan 3 Ekime kadar oynadığı 13 maçta yalnızca 3 galibiyet aldı. Taraftarın ezici bir çoğunluğu bu süreçte Alex’ten yana tavır aldı. Aykut Kocaman’ı eleştirdi. Alex’in gönderilmesinden sonra da birkaç ay öncesine kadar uğruna polisle çatışmayı göze aldığı Aziz Yıldırım’ı hedefe koydu. Yani taraftar Alex’i o kadar seviyordu!
Taraftar haksız sayılmaz; ancak Aykut Kocaman konusunda biraz daha sakin kafayla düşünülmesinde, Kocaman’a şans tanınmasında fayda var.
“Alex sonrası Fenerbahçe neler yapabilir” sorusu Perşembe akşamından itibaren cevaplanmaya başladı. 4-2’yle geçti Sarı Kanaryalar, geçtiğimiz sezonun flaş, bu sezonun berbat Mönchengladbach’ını.
Alex gitti de Fenerbahçe bir anda çok mu iyi takım oldu, Aykut Kocaman’ın sistemi mi oturdu?
Hayır, yalnızca takım biraz rahatladı. Sahada ne yaparlarsa yapsınlar gündemi Alex-Aykut atışmasının belirlemeyeceği yeni bir döneme girdiklerinin bilincindeydiler.
Fenerbahçe’nin elinde çok önemli futbolcular var. Bu gerginlikler yaşanmasa ve Alex, ilk 11 dışındaki rolünü kabul etse yine sezon boyunca takıma çok büyük katkı yapar, Fenerbahçe, 5-6 kritik maçı Alex’in ayağından kazanırdı. Artık bu lüksten yoksunlar ancak gelecek yine de parlak. Alex gönderildikten sonra önlerinde 3 zorlu maç vardı. İlkini başarıyla geride bıraktılar. Beşiktaş ve Bursa maçlarında alınacak iyi sonuçlar takımı ve Aykut Kocaman’ı düzlüğe çıkarır.
“Eline imkan geçse Mussolini olacak adam” mı? Allah bildiği gibi yapsın.
GALATASARAY BRAGA’YA NEDEN KAYBETTİ?
Sezona önemli transferler ve büyük hedeflerle giren Galatasaray’da işler çok da iyi gitmiyor. Ligde liderler belki ama sergiledikleri futbol geçen senenin uzağında. Şampiyonlar Ligi’ne de 2 mağlubiyetle başladılar. Manchester United maçındaki cesur ve iyi futbolun ardından Braga maçında mutlak galibiyet bekleyen taraftar büyük bir hüsran yaşadı. Elbette takımın hâlâ gruptan çıkma şansı var ancak Braga’ya iç sahada kaybetmek, o şansı önemli ölçüde azalttı.
Neden kaybetti Galatasaray? Her şeyden önce baskılı oynar gibi gözüktüğü anlarda bile “takım” olmaktan uzaklar. Bekler-orta saha-forvet birbirinden kopuk. İleriye doğru üst üste 3 pas yapılsa 4.sünde mutlaka birileri olması gereken yerde olmuyor. Bu da oyuncuları yalnızlaştırıyor ve bireyselliğe itiyor.
İkincisi, özellikle orta sahanın ortasındaki kilit ikili Selçuk ve Melo fizik olarak sıkıntılı, geçen seneden uzak bir görüntü çiziyorlar. Orta ikilideki bu problemler takımın hem hücum hem savunma performansını önemli ölçüde etkiliyor. Burada en büyük hata Melo’nun transferini sona bırakan yönetimde.
Üçüncüsü, Fatih Terim’in Şampiyonlar Ligi kariyerinde bu denli başarısız olmasının bir sebebi var! O da ofansif futbolun derecesini ayarlayamaması. Braga maçında Hamit Altıntop’un önemi bir kez daha anlaşıldı. Ancak onun yokluğunda oynaması gereken isim defansif açıdan sıfır olan Amrabat mıydı? Sol bek transferini es geçen Galatasaray, yavaşlığıyla zaten handikap yaratan Hakan Balta’nın yokluğunu da sol açık Riera’yla mı kapatacak?
Dördüncüsü, yine bir Fatih Terim klasiği! Manchester United maçı sonrası Terim’i hatırlıyor musunuz? Ne kadar sakin ve mantıklı konuşuyordu. Verilmeyen penaltılara dahi kızmamıştı. Neden? Çünkü o maç, zaten Manchester deplasmanıydı, Galatasaray’ın kaybedebileceği bir maçtı.
Oysa Braga, kağıt üzerinde mutlak kazanılması gereken bir maçtı ve en azından kamuoyu Braga’yı küçümsüyor, Galatasaray’ın daha iyi takım olduğu konusunda birleşiyordu. Terim böylesi atmosferlerde her zaman olduğu gibi golü yediği andan itibaren müthiş bir öfkeyle sağa sola küfretmeye, rakip teknik adamın üzerine yürümeye başladı. Ben futbolcu olsam, bu kadar özgüvensiz bir profil çizen teknik direktörüm yüzünden psikolojim allak bullak olurdu.
UEFA Kupası şampiyonu Fatih Terim, Şampiyonlar Ligi’nde başarı istiyorsa daha dengeli bir oyuna, hücumda 90 dakika pres yapan Elmander’e ve stabil bir sinir sistemine(sanki Lucescu’yu tarif ettim) muhtaç!
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25