‘Nurlu ufuklar’ meselesi

Kirvem,
           Geçtiğimiz pazar günü AKP’nin, daha da doğrusu Başbakan Erdoğan’ın iki dudağının “emir-komuta”sı altında “nurlu ufuklara” doğru dörtnal yürüyen bu partinin özenle tertiplediği olağan kongresi, bilmem kaç bin vatan evladının yanı sıra, keza yakın, uzak diyarlardan “ithal” edilen kimi devlet başkanlarının, temsilcilerinin huzurunda gerçekleştirildi elhamdülillah!
      Muhterem Başbakanımız yaklaşık iki buçuk saat bıkıp usanmadan ülkenin kimi meselelerine hafif yollu değinip, ya da sıkça kullandığı kendi ifadesiyle “teğet” geçip, öte taraftan önemsediği kimi konulara da kendince güya “damar”dan girerken, aynı zamanda imam hatip liselerinden sadece din adamlarının değil, keza iyi “hatip”lerin de mezun olduklarını bu vesileyle bir kez daha kanıtladı nitekim!
    Misakımillimizin siyaset kulvarında şu sıralar at koşturan partilerin başında geldiği gibi, ilk günden itibaren girdiği genel seçimlerin hepsinde de peş peşe oylarını neredeyse katlaya katlaya nihayet gelip dayandığı şu günlerdeki olağan kongresinin bu kadar şatafatlı, bu kadar şaşaalı, bu denli “düğün-dernek” havasında geçmesinin nedeni, bittabi ki kendilerince geride bıraktıkları “üstün performans”ın bir bakıma sonucuydu!
Osmanlı’nın ardından “ulus-devlet”le başlayan tek partili, dolayısıyla “tek sesli”, “otoriter” sistemde “demirkırat”ın devreye girmesiyle birlikte gelişen çok sesli demokratik ortamın sağladığı “iktidar” ve “muhalefet” arasındaki rekabet nedeniyle, iktidara gelen hemen her partinin veya koalisyonun kendisinden öncekiler için söylediği klasik şikayet, bilindiği üzere hep şu olmuştur:
“Enkaz devraldık!”
Nitekim bu ülkenin “kader”inde şu ya da bu minvalde rol almış, halkın desteğiyle iktidara gelen bilumum “siyasi kadrolar” kendilerinden önceki “devletlu”lardan daima “enkaz” alıp, daha sonrakilere “gülistan”  bıraktıklarını iddia ettikleri halde, yine de bu enkaz edebiyatı hiç mi hiç değişmezken, öte taraftan ister kabul edelim isterse etmeyelim gerçek olan şu ki, siyaset sahnesine AKP namıyla adımını atan bu partinin durumu, gidişatı şimdilik bir istisna; çünkü yüzde doksan dokuzu elhamdülillah Müslüman olan halkımızın, en azından yarısının teveccühünü kazanıp ardı ardına iktidar olmanın keyfini sürdürürken, beri taraftan muhalefet cenahında hani deyim yerindeyse “tık” yok, hatta bu bapta yeterli icraat hepten mafiş!
Aslında hiç mırın kırın etmeden, hatta yiğidi öldürüp sonradan hakkını vermektense, daha yolun başında dürüst davranıp, dolayısıyla ön adı “adalet”, soyadı “kalkınma” olan bu partinin, ülkemizin bilumum meseleleri karşısında sergilediği bu performans karşısında milletçe şapka çıkarmamız şart ağparik!
Zaten halkımızın yarısı da sadece şapka değil, aynı zamanda da takke, bere, külah veya sarıklarını çıkarıp, dolayısıyla desteklerini eksik etmiyorlar çok şükür!
Neyse… kongre, düğün, dernek falan feşmekan derken milletçe asla unutmamamız gerekir ki; muhterem Başbakanımızın “tek adam”lı devri iktidarında iki kelamla emir buyurduğu için anında yoluna girip,  kökünden en hayırlı şekilde hallolup, dolayısıyla ülkemizin  gündeminden hani nasıl derler tepetaklak düşüp, yer ile yeksan olan önemli meselelerimizden mesela “yüzde on barajlı seçim sistemimiz”, mesela her biri diğerinin ardından devreye sokulup bol kepçeyle piyasaya sürülen bilumum “açılım”ların tümü, mesela bu ülkenin sanki iliklerine kadar işlemiş, sanki genlerinde yuva kurmuş olan “tek”çi İttihatçı zihniyetin kökü her bakımdan ve her anlamda kurutulduğu gibi, bütün bu yapılanların ardından şu anda çevremizdeki bilumum komşularımızla da can ciğer kuzu sarması olmayı başardığımıza göre, demek ki “duble yollar”ımızın da başmimarı olan Başbakanımızın peşine takılıp, özellikle de şu anda ülkemizin dağlarında, ovalarında beraberce “piknik” yapan, hepsi de “yarın”larımızın, “istikbalimizin teminatı” olan tüm gençlerimizle el ele, onun işaret buyurduğu bu yolda, gösterdiği bu “istikamet”ten şaşmadan, “nurlu ufuklar”a doğru yelken açıp yürümek, gari boynumuzun borcudur vesselam!