Evrensel için el ve gönül birliği ile...
Fotoğraf: Envato
Evrensel bundan 18 yıl önce 1995’in 7 Haziran günü, yayın hayatına başladı. Ve dün Evrensel’in 18’inci yaşını (günü gününe olmasa da) İstanbul Kuruçeşme Arena’da binlerce kişinin katılımıyla kutladık.
Cumartesi günü Ertuğrul Ünlütürk arkadaşımızın köşesinde güzel biçimde ifade ettiği gibi, Evrensel’in ilk sayısında, aynı zamanda yazarları, muhabirleri, dağıtıcıları da olan okurlarına verdiği ilk sözü de “gözünü gerçekten ayırmayan bir gazete olacağı” idi. Ve o günden bu güne bu sözüne sadık kaldı.
Çünkü Evrensel daha ilk günden itibaren biliyordu ki, “Gerçek devrimcidir” ve aynı zamanda “gerçek sınıfsaldır”; her sınıfın gerçeği farklıdır!
Bu basit ilkelere sadık kalmak, kapitalizmin ve gericiliğin egemen olduğu dünyada, dünyanın en zor işlerinden biriydi. Çünkü bütün o devasa sermaye basını ve öteki propaganda merkezleri, hangi ad ve hangi iddiayla ortaya çıkarsa çıksınlar tek bir amaçları vardı; gerçeğin üstünü örtmek, işçi sınıfının, halkın gerçekleri görmesini önlemek!
Evrensel bu oyunu bozmak için yola çıkmıştı. Bu yüzden de bu güçler ona hep düşmanca davrandılar. Ve bu düşmanlığa, Evrensel’i “Ne olacak canım önceki benzerleri gibi o da birkaç ay çıkar, gürültü eder sonra da sessizce kapanır gider” diye küçümseme, ilk sayısından itibaren hemen her sayısının toplatılması ve sorumluları hakkında sayısız davalar açılması eşlik etti.
Yetmedi, sadece Evrensel’in muhabirlerine değil, o yılların genç gazeteciler kuşağına ilham verecek Muhabirimiz Metin Göktepe’nin katledilmesi ve sayısız tehditler, fiili engellemelerle sürdü bu baskılar. Metin Göktepe’nin katledilmesi davası bir basın özgürlüğü davası olarak başladı ama halkın haber alma özgürlüğünün savunulması davasına dönüştü. Ülkenin namuslu gazetecileri, gazeteci örgütleri ayağa kalkarak davanın saflarında yer alırken Türkiye’nin tarihinde ilk kez basit işçiler, kamu emekçileri, mühendisler, hekimler, ... her meslekten emekçiler bu davanın tarafı olarak, ilden ile kaçırılan davanın peşini bırakmadı; binlerce emekçi mahkeme salonlarını doldurarak cinayetin üstünün örtülmesini engelledi. Toplatmalar, katletmeler tehditler yetmedi. Evrensel çıktığı ilk beş yıl içinde dört kez kapatıldı ve dört kez yeniden çıkarak gerçeğin kendisi gibi gerçeğin peşini bırakmayanların da inatçı olduğunu ve yenilemeyeceğini gösterdi.
Evrensel’in çıkmaya başladığı yıllar elbette bir yandan Kürt sorunu merkezli olarak (darbeciliğin ve kontrgerilla ve derin devlet çetelerinin kol gezdiği bir dönemdi) demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin, öte yandan da emek mücadelesinin son derece zor koşullarda yürütüldüğü yıllardı ve Evrensel, gerek Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümü, derin devlet çeteleri ve darbelere karşı mücadelede, gerekse emek mücadelesinin sorunları karşısında son derece kararlı, bugün de övüneceğimiz bir tutum almayı başardı.
Basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü sorunları aşılmış değil. Belki bugün, her gün gazeteciler öldürülmüyor, ama gazetelerin kapatılması, toplatılması bir “Demokles Kılıcı” olarak sallanmaya devam ediyor. Dahası gazetecilerin hükümet baskısıyla işlerinden edilmeleri, yandaş basın dışındaki kuruluşların her gün tehdit ve şantajla sindirilmeye çalışılması, yüz dolayında gazetecinin aylardır tutukluluğunun sürmesi, gazeteci örgütlerinin baskılanması ve TGS’nin tasfiyesinin bir devlet politikası olarak sürdürülmesi günümüzün her gün yaşanan gerçekleri olmaya devam etmektedir.
Bugün geçmiş 18 yıla baktığımızda Evrensel’in bir okul; pek çok iyi, gerçeğin peşinde koşan gazetecinin yetiştiği (ki, bunların bir bölümü halen gazetemizdedir ama pek çoğu da başka gazete ve TV’lerdedir. Elbette Evrensel’in bugüne gelmesinde bu arkadaşlarımızın katkılarını da burada ifade etmeliyiz) bir okul olduğu gibi aynı zamanda okurunun muhabir, yazar, dağıtıcı, olduğu bir gazetecilik okulu olduğunu söylemek gerçeğin önemli bir yanını ifade etmek olur.
Dahası Evrensel, bütün önceki ve Evrensel’den sonra çıkmış sol, devrimci, demokrat sıfatlı gazetelerden farklı olarak, işçi sınıfının parti olarak örgütlenmesi amacını görevinin en merkezine koyan bir gazete olmuştur. Bunun için de Evrensel, emeğin hakları ve demokrasi mücadelesinin sözcüsü olmaktan da öte işçi sınıfının kuracağı sosyalizm dünyasının davasının gazetesi olarak görevlerini belirlemiştir. Onun içindir ki, Evrensel’in olmadığı bir Türkiye basınında işçilerin haklarıyla ilgili haberler olabilir (sendika gazeteleri örneğin bunu yapabilir) ama işçi sınıfının davasının haberciliği, gazeteciliği olmazdı. Bugün de bu iddiayla çıkan gazetelere karşın bu alanda Evrensel “tek”tir ve bundan böyle de bu yolda yürümeye devam edecektir. Çünkü Evrensel sadece bir gazete değil Türkiye’nin bağımsız ve demokratik, halkların eşit ve özgür bir biçimde kardeşçe yaşadığı bir ülke olması için verilen demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin sesi olma,... bütün bunlardan da öte işçi sınıfının sömürüsüz ve baskısız bir dünya kurması mücadelesinin bayrağıdır.
Evrensel’in 18. yılında bizlerle birlikte olan Kardeş Türküler, Bülent Ortaçgil, İ. Hakkı Demircioğlu, Fuat Saka, Birsen Tezer, Hüsnü Arkan, Mavi Işıklar, Hakan Vreskala, Adile Yadırgı ve Entu’ya ve elbette Kuruçeşme Arena’nın yöneticilerine şenliğimize katkılarından dolayı buradan teşekkür etmeden bu yazı tamamlanmazdı.
Yine 18. yılda Evrensel’i hem kapsam ve hem de biçim olarak yenileme çalışmalarımızın son aşamasına geldiğimizi ve yaklaşık iki hafta içinde yenilenmiş haliyle gazetemizin elimizde olacağını da böyle bir günde müjdelemiş olalım. Ancak biliyoruz ki, bu girişimlerimizin başarılı olması ve gazetemizin içeriğinde gerçek bir değişim ve atılım için gazetemizin okurları, dağıtıcıları, muhabirleri, yazarları olarak okuyucularının katkılarının belirleyici olduğunu da buradan bir kez daha hatırlatalım.
Bu bilinçle ve daha iyi, daha etkin kullanılan bir Evrensel için el ve gönül birliği ile nice yıllara!..
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00