09 Ekim 2012 10:11

Bilimin ticari değeri

Bilimin ticari değeri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP, yeni yükseköğretim yasa tasarısının tartışmaya açık olduğunu belirtmiş ve tasarı metninde sürekli “önermek” fiilini kullanmış: “önerilmektedir…” şeklinde... Bu kullanıma bir örnek de kurulması önerilen Bilgi Lisanslama Ofislerine ait. Taslak şöyle: “Ayrıca, Yükseköğretim kurumlarında Bilgi Lisanslama Ofisleri kurulması önerilmektedir. Amaçları arasında, araştırmacıların yapacağı tanıtım faaliyetleri ile bilimsel çalışmaları ticari değeri yüksek konulara yönlendirmek, pazarda ihtiyaç duyulan bilgileri belirleme çalışmalarını yürütmek, araştırma sonunda üretilen bilgilerin ticari potansiyelini belirleme çalışmalarını yürütmek, ticari değeri olan bilgileri fikri mülkiyet kapsamında koruma altına alma çalışmalarını yürütmek, ticari değeri olan bilgilerin kullanıcı kişi, kurum ve kuruluşlara pazarlama, lisanslama veya devir ile transferini yapmak, bilgilerin sanayi şirketlerinde veya AR-GE merkezlerinde ürüne dönüştürülmesi çalışmalarına destek hizmetleri sunmak, bilgilerin satışından elde edilen gelirlerin yönetilmesi konularında faaliyet göstermek sayılabilir.”
Her ne kadar adına bilgi lisanslama ofisi denilse de, üretim planlama, satış ve pazarlama departmanı da dense olurdu. Herhalde üniversitede böyle bir birim açınca üniversite kurumunun namına (!) yakışır şekilde süslü bir ad kullanmak istemişler. Üretim planlama, satış ve pazarlama fonksiyonlarını maskeleyen bir isim. Sonuçta bir öneri bu... Üstüne basa basa dedikleri gibi. Bu öneriyi kimlerle tartışmayı bekliyorlar. Anlamadım. Yani böyle tasarı metni üretip üniversitelere dağıtınca tartışmaya açılmış mı oluyor? Öneriyi oylamaya mı koyacaklar? Fikir alıyormuş gibi yapıp fikirleri toplayıp toplayıp sonra yine kendi istediklerini mi yapacaklar? Önerilenlerin altyapısı zamanın ruhuna uygun aslında… Rekabet, esnek çalışma koşulları ve finansman kaynakları, düşük maliyetle emekçi çalıştırmak, ağır koşullarda çalıştırmak, muhtaç kılmak, ezmek ve sindirmek… Yani üniversite kurumu dışında çalışan bütün emekçilerin başına gelen şeyler… Şimdi sıra üniversite emekçilerine geldi. Dolayısıyla zamanın ruhunun yönlendirdiğinden farklı bir yasa çıkması mümkün olabilir mi?
Taslağa bakıldığında tam anlamıyla bir ticari ve sınai kuruluştan bahsedildiğini düşünmek mümkün. Böylesi bir kuruluş sayesinde özel sektör sanayi kuruluşları ve bu kuruluşların patronları bağış yaptıkları üniversitenin mütevelli heyetine girmek şansına sahip olmuyor sadece. Bir de üstelik üniversiteye oldukça ucuz maliyetle iş yaptırıp o işi üniversitede yaptırmanın yüksek prestijinden nemalanma şansına da sahip oluyorlar. Çok yerinde bir reklam fırsatı…
Kurulması planlanan ofisin amaçlarından biri tanıtım faaliyetleri ve bilimsel çalışmaları ticari değeri yüksek konulara yönlendirmek. Tanıtım faaliyetinden ne kastettikleri anlaşılmıyor. Üniversitenin tanıtımı mı? Neyin tanıtımı? Ticari değeri yüksek konunun da ne olduğu anlaşılmıyor aslında. Ya da şu şekilde anlaşılabilir belki: Örneğin sosyoloji, felsefe, psikoloji, eğitim bilimleri ve iktisat bölümlerinde çalışmakta olan bilim insanları bir toplumsal dönüşüm projesi hazırlıyorlar ve bu sayede Türkiye toplumunun tamamı sürmekte olan savaşın ne kadar boşuna olduğunu fark ediyor; siyasi, toplumsal, kültürel ve etnik kimlik adına ötekinin canına kıymanın anlamsız olduğunu fark ediyor, ülkede bir barış havası esiyor ve devasa savaş bütçesinin kısılmasına karar veriliyor. Bu şekilde öldürmek adına yapılan bütün ticari harcamalar ve ticari-siyasi kazançlar uğruna gerçekleşen ölümler duruyor. Ticari değeri oldukça yüksek… İnsani değeri daha da yüksek… Bu mu kastediliyor ticari değeri yüksek konudan? Pek öyle anlaşılmıyor. Böyle bir proje bütçeyi, devlet hazinesini rahatlatır: artan parayı da eğitime, sağlığa ve adalet sistemine aktarırsınız.
Önerim şudur: bu ofisleri açmayın. Üniversitelerdeki öğretim elemanlarının ders yüklerinin bir an önce azaltılmasına çalışın. Üniversite personelinin emeğini düşük fiyata mal etmeye çalışmayın. Eğitimi, yoklamaya ve tek tip ders izlencelerine indirgemeyin. Bologna sürecinin yapılmasını emrettiği izlencelerin birçoğu “dostlar alışverişte görsün” cinsinden… İzlenceler sadece kâğıt üzerinde. Uygulamada bu izlenceler dikkate alınmıyor. Dolayısıyla davranışçı anlayışa dayanılarak yapılmış tek tip ders izlencesi dayatmasından vazgeçin. Özellikle sosyal bilimler alanında yukarıdakine benzer projeleri destekleyin. Ticari değeri yüksek konuda araştırma yapılmasını değil insani değeri yüksek konuda araştırma yapılmasını destekleyin. Bu tür projelerin lisanslanmasına da gerek yok. İnsanlık yararına yapılmış projelerin hepsi insanlığa aittir. Projeyi geliştiren kişiye değil. Kapitalizmin amaçlarına değil, halkların barışına ve özgürlüğüne ve insanlığa hizmet edecek şekilde üniversiteyi yapılandırın. Böyle yapın ki, çocuklar ve gençler de, gerçek bir eğitimden geçtiklerinin farkına varsınlar ve kendilerini güvende hissetsinler.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa