10 Ekim 2012 10:43

Turuncu sendika yasası

Turuncu sendika yasası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir hakkın kazanılması ve korunması kadar, o hakkın egemenler tarafından tanınması, bunun için yasal düzenlemeler yapılması önemlidir. Ancak hakların yasa haline getirilmesi, onların pratikte özgürce, herhangi bir sınırlama olmaksızın kullanılabileceği anlamına gelmez. Bu konuda en somut örnek, sendikal yasalar ve örgütlenmeye ilişkin Anayasal ve yasal düzenlemelerdir.
Türkiye’de sendikal örgütlenme Anayasal bir hak olmasına karşın, sendikalaştığı için işten atılan işçiler o kadar çok ki, Türkiye’de işçilerin Anayasal hakları gerçekten güvence altında olsaydı, işçilerin sendikal örgütlülüğü uzun bir süredir yüzde 5’lere çakılıp kalmazdı.
Mevcut Anayasa hükmü ve yasaları dahi uygulamayan AKP hükümetinin, “sendikal örgütlenmenin önünü açmak” iddiasıyla hazırladığı Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası görüşülmeye başlandı. Yasa ile sendikal haklar, sermayenin güncel ihtiyaçlarına göre yeniden biçimlendirilirken, hükümet güdümlü sarı sendikaların örgütlenmesini kolaylaştırmak için kimi değişikliklerin yapılmak istenmesi dikkat çekici.  
Meclis’te görüşülen yasa tasarısına Genel Kurul’da hükümetin önergelerle müdahale edeceği ve TİSK, TOBB gibi sermaye örgütlerinin istekleri doğrultusunda değişiklikler yapılacağı iddiaları arttı. Önergelerle tasarıda yüzde 1 olan işkolu barajının kademeli olarak önce yüzde 2’ye, daha sonra yüzde 3’e çıkarılması, 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde sendikal tazminat hakkının gasp edilmesi ve işyerleri önünde grev çadırı kurulmasının yasaklanması hedefleniyor.
Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısına hükümetin teklifiyle eklenmesi düşünülen düzenlemeler bazı işkollarında sarı sendikalara örgütlenme ve toplusözleşme yapabilme olanağı sağlayacak.  Hükümetin önergeleri ile getirileceği iddia edilen ilk düzenleme, işkolu barajının kısa süreliğine kaldırılarak henüz toplusözleşme yapma yetkisi olmayan bazı sendikaların önünü açmak. Çünkü yasaya göre bir sendikanın bir kez bile yetki alması demek, en az 3 yıl kazanması anlamına geliyor.
Düzenlemeden yararlanması beklenen sendikaların Hak-İş’e bağlı olması dikkat çekici. Bu sendikalardan ilki Türk-İş’e bağlı Orman-İş’in örgütlülüğünü dağıtan ve mahkeme kararı ile yetkili olmadığına hükmedilen Öz Orman-İş Sendikası. Bir diğeri Türk-İş’e bağlı Türkiye Gazeteciler Sendikasını (TGS) fazla “ideolojik” bularak, 9 Mart 2011 tarihinde Anadolu Ajansı’nın, dolayısıyla Hükümetin “ideolojik sendikası” olarak kurulan Medya-İş. Üçüncüsü ise, kapsamı itibariyle en çok işçinin çalıştığı (2,7 milyon) işkolu olan ticaret, eğitim, büro ve güzel sanatlar işkolunda 27 Nisan 2011 tarihinde kurulan Öz Büro-İş Sendikası. Bu sendikaların hiçbirisi şu anda toplusözleşme yapma hakkına sahip değil. Ancak işkolu barajı iddia edildiği gibi üç aylığına sınıflanırsa bu “kutsal hakkı” kazanmış olacaklar.
Sınıflar arasındaki güçler mücadelesinin etkisiyle biçimlenen ve uygulanan yasaların içeriği, tek başına sendikal hareketinin sınırlarını çizmek için elbette tek ölçüt değildir. Ancak Türkiye’de işçilerden kamu emekçilerine kadar sendikaların önemli bir bölümünün mücadelesini “yasal mevzuat” çerçevesinde yürüttüğü gerçeğini unutmamak gerek. Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası’na ve yaratacağı sonuçlara karşı DİSK ve Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) dışında, kayda değer bir tepkinin olmaması, ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.
İşçilerin çıkarlarını ve haklarını mücadele ederek kazanmak ve korumak yerine, patronlarla uzlaşıp, işçilerin çıkarını geri plana iten ve patronlarla “diyalog” ve “uzlaşma” halinde yapılan sendikacılık türüne “sarı sendikacılık” deniyor. Türkiye eskiden beri hükümet güdümlü, işbirlikçi sendikacılık geleneğinin güçlü olduğu bir ülke. Ancak hiçbir dönem AKP döneminde olduğu kadar çok sayıda sarı sendika olmadı.
Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası bahsi geçen değişiklik önergeleri ile kabul edilirse, bugüne kadar hükümetin, bürokrasinin, belediyelerin ve patronların yönlendirmesiyle büyüyen sarı sendikaların önü tamamen açılacak. Bu değişikliklerden yararlanacak sendika yöneticilerinin yüzü kızarır mı bilemeyiz ama bu değişikliklerden olumlu etkilenecek sendikalara bu saatten sonra “sarı sendika” değil, “turuncu sendika” demek çok daha doğru olacak. 

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa