‘Nimet’ ve ‘Musibet’!

Türkiye, içinde bulunulan durum itibariyle bir “Savaş Hükümeti” tarafından yönetiliyor. Sadece savaş tezkeresine sahip olmasıyla değil. İzlediği iç ve dış politika, hakkını-hukukunu savunana ve biat etmeyene karşı savaş politikasıdır. Din istismarı etkili silahlarından biridir. Diğeri, “Baba devlet!” anlayışının geleneksel-körleştirici ‘mit’idir.
Arapça-Osmanlıca Lügatı çok seven Erdoğan’ın partisi ve hükümeti bu iki etkili silahı “Nimet” olarak değerlendiriyor. Ama, çok uzaklara gitmeden de bunların pekala “Musibet” etkeni oldukları tarihin dersi-ya da kanıtıdır.
Erdoğan-Fethullah Gülen hükümeti Sünni-Türk’tür! İzlediği politikayla böyledir: söylemi ne olursa olsun Kürt ve Alevi’ye karşıdır. Bu o denli açıktır ki, içeride halk kitlelerine değil sadece; yakın komşularına karşı politikasında, “Alevi-Nusayrı” ve Kürt karşıtlığı belirgin ve en önemli unsurlardan birini oluşturuyor. Kanıt, Suriye ve Irak; Esad ve Maliki düşmanı politikada çok net şekilde sırıtıyor. Çok nettir: Suriye’ye karşı savaştadır Türkiye. Sadece top atışlarıyla değil; Sudanlı, Afgan, Libyalı, Türk ve Arap silahlı çetelerini organize ederek, silahlandırıp sevk ve idare ederek bunu yapıyor. Ardından da dönüp Türkiye’nin tüm milliyetlerden halkına; “bakın Esad bizim topraklara mermi düşürüyor, savaşa hazır olmamız şart!” diyerek, Suriye’yi saldırgan(Mütecaviz) göstermeye çalışarak, kendi savaşçı-yayılmacı politikasını gerekçelendirmeye çalışıyor.
Hükümetin başındaki şahıs, Osmanlı’nın yükseliş dönemi padişahları gibi fetih sloganlarıyla orduyu ve halkı galeyana getirmeye çalışıyor. Hem ulusçu hem fetvacı! “Barış isteyen savaşa hazır olsun!” diyor.
Sormak herkesin hakkıdır: Türkiye’ye savaş açan mı var?
Aksine, komşularını savaş ile büyük güç politikalarıyla, saldırıyla, 24 saat içinde ezip geçmeyle tehdit eden Türk devlet ve hükümetidir. Sorunu sadece, emperyalist Batı devletleri ve Siyonist İsrail yönetimi tarafından saldırganlığa özendirilmesi; Ortadoğu-Kafkasya’da yayılma alanına sahip olabileceği yönünde politikalara “itilmesi” değildir!
“Yeni Osmanlıcılık”, yayılmacılık demektir. “Derin Davut”un veziriazamlığı ve “ulu hakan”lığa soyunmuş başbakanın “gözüpekliği”nde, “hazırol ey Sünni –Türk İslamı!” cenk havaları çalınmaktadır. “Bölgeye nizamı biz veririz!” denmektedir.
Kapitalizmin “musibeti”dir: büyük sermaye, büyük güç diğerlerine karşı, yok edici-yutmacı, tahakküm edici olacaktır. Kapitalist Türkiye’nin yönetimindeki güç, bölgenin “büyük gücü benim!” naraları atıyor. Ardını dayadığı emperyalistlerin stratejik maşalığı, “kararlılığı”nın diğer dayanağıdır.
Buradan bir “nasihat!” çıkarılabilir: bu hükümet durdurulmalı, politikaları etkisiz kılınmalıdır. Bunu ancak, yüzde yetmiş dördünün Suriye’ye karşı izlenen savaş politikalarına karşı olduğunu açıklamış olan halk yapabilir. Topun ağzında yalnızca Aleviler ve Kürtler bulunmuyor. Her işçi ve emekçi büyük bir yıkım tehdidiyle yüz yüzedir. Bu yıkımı yaşamak istemeyen kim varsa bir araya gelmek, birleşmek ve hükümeti durdurmak üzere harekete geçmek zorundadır. Ankara’daki büyük miting, bunun yapılabilirliğini göstermiştir. Tüm ülke sathı, savaş ve saldırganlık karşıtlığıyla anılmak durumundadır.
Musibet ancak böyle durdurulabilir; yıkım ancak böyle önlenebilir.
Suriye Suriyelilerin işidir. Silahlandırılmış çeteler, maaşa bağlanmış gurkalar Türkiye topraklarından çıkarılmalıdır. Bu en başta da Hataylıların, İskanderunluların, Antep ve Urfalıların ve bölgenin öteki illerinin emekçilerinin sorumluluğudur.
Unutmamak gerek: savaş ve saldırganlık “nimet” değil”; musibet getirir.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et