Antalya’da son düzlük
Yağmurların dinip güneşin açtığı Antalya’da, film gösterimleri de birer birer gerçekleşip sonuçlara her gün bir adım daha yaklaşılıyor. Bugün ödüller törenle sahiplerini bulacak. Çarşamba günü, daha önce vizyona giren iki filmin, Pazarları Hiç Sevmem ile Toprağın Çocukları’nın ulusal yarışma kapsamında galasının yapılmasının ardından, dün de Tunç Okan’ın filmi Umut Üzümleri ile bütün yarışma filmlerinin gösterimi tamamlanmış oldu.
TOPRAK VE ALKIŞ
Açık ve net mesajlar bekleyen festival seyircisinin, filmlerin tartışılmasına etkisi bu yıl belki her zamankinden daha gözle görülür hale geldiğinden, özellikle Toprağın Çocukları’nın Antalya’da yarattığı heyecan anlaşılır. Köy enstitülerini işlemek üzere yola çıkan ve eğitim için uğraşan kişilerin uğradığı saldırıları konu edinen filmin gösteriminin neredeyse her dakikasına alkışlar eşlik etti. Okunan bir mektup, yapılan bir konuşma, daha doğrusu yapılan her konuşma, alkışa tabiydi ve film de, hiç de az nutuk atılmadı.
Ailesi öldürülen bir Çingene kızla ninesinin köy ensitüsüne sığınması, bir örnek giyinen katillerin enstitüye sızma girişimleri, onlara çanak tutan Hitler özentisi komutanın enstitü müdürünü yakalamak için bir bahane uydurması gibi olayları izleyen Toprağın Çocukları’nın tüm iyi niyetine rağmen oldukça zayıf bir film olduğu, vizyona girdiği geçen ay içinde de ifade edilmişti. İyi niyeti derken kastedilen, eğitimin öneminden başlayarak, Köy Enstitüleri deneyiminin kısa sürede bile büyük yetenekler yetiştirerek dikkat çeken bir kurum olmasına tahammül edilemeyişi gibi meseleleri işlemesi elbette.
Oysa hakkıyla köy enstitüleri konusunu ele almak gibi bir sonuçtan oldukça uzak bir hikayeyle, eğitimi öven birkaç süslü cümleden ibaret, pek de kimseyi kazanması mümkün olmayacak konuşmalarla dolu olmanın bir filmi ne kadar önemli hale getirdiği tartışılır. Dünyada süren savaşı arka planda kullanırken, birinin başka milletten olanı neden öldürmeye karar verdiğini cahillikleriyle açıklamak, komünistliğin neden bir suçlama olduğuyla ilgilenmeden sürekli komünist olmadığını ispatlamaya çalışmak, Antalyalı festivali seyircisinin bir kısmını mest etmiş olabilir ama onların içine kapalı topluluğu dışında kimsenin yeni bir soru sormasını bile sağlayacak laflar değil. Memleketin sorununu cehalet ve eğitim arasındaki karşıtlıkla açıklayan bir film için, kötü film de olsa politik olarak doğru da denemeyecektir, değil çünkü.
AHLAK VE CIK CIK
Seyircinin filmlerin niteliklerinden çok sadece niyetlerini değerlendirmesinde şaşacak bir şey yok ama biçimle içerik arasında varolan denge, bu ayrımı o kadar da kolay kılmıyor. Dolayısıyla daha sığ olanın daha çok alkış alması, bu denklemde zor değil. Seyirciye sözü, görüntüsü, estetiği, bütünlüğüyle yeni bir şey katan bir filme o kadar çabuk büyük tepkiler vermek pek mümkün olmayabilir ama onun “Eğitim şart” ya da “Ne kadar ayıp” gibi fazla kurcalanmamış önyargılarını beslemekle çok abartılı tepkiler alınabilir elbette.
Festivalde ilk gösterilen yarışma filmi olan ve jüriyi de böldüğü, seyircilerden de yoğun tepki gördüğü söylenen Derin Düşün-ce’nin ikinci gösterimi de merakla bekleniyordu. Film başlamadan saatler önce biletleri tükenen salon, gösterim sırasında yavaş yavaş boşaldı. Sistemli tacizler, seks bağımlısı bir baba, karısının mağduriyeti, kızıyla kurduğu hastalıklı ilişki gibi cüret gerektiren konulara giren film, dizilerle tanınan yönetmen Çağatay Tosun imzasını taşıyor. Filmin konusu itibariyle kışkırtıcı olmaya çalıştığı belli ama altından kalkamayıp, küçük Derin’i tacize uğramış değil, taciz eden olarak gösterecek kadar yolunu şaşırmış bir sonuç ortaya çıkabiliyor. Gerekli gereksiz sürekli kadınların bedenlerini teşhir ettikçe de seyircinin “Cık cık” yapıp salonu terk etmesi beklenmeyecek bir sonuç değil. Oysa çocuk tacizi ve ensesti işleyecek bir filmin seyirci için rahatsız edici olmasında bir gariplik yok, ama ahlakçı bir tavır almak yerine etkilemeyi başarması, daha incelikli ve ne yaptığını bilen bir anlatımla mümkün olabilirdi.
Kısacası, belki festivalin en yoğun tartışılan iki filmi bunlar olduysa, en çok alkışı alan Toprağın Çocukları düzlüğü, en çok protesto edilen Derin Düşün-ce ise başarısız anlatımı nedeniyle düz bakış tarafından mahkum edilişiyle olabildi, yoksa yarışmanın en dikkate değer filmleri oldukları için değil.
Evrensel'i Takip Et