‘Rusya ile kriz’ hevesinin anlamı?
Fotoğraf: Envato
Çarşamba günü akşam saatlerinde Moskova-Şam seferi yapan Suriye yolcu uçağının Ankara Esenboğa Havalimanı’na inmeye zorlanması Rusya-Türkiye arasında ciddi sonuçlara yol açacak bir krize dönüşüyor.
Uçakta bulunan 35 yolcu ve mürettebatın 9 saat süreyle alıkonması ve uçağın kargolarının bir bölümüne de “meşru olmayan bazı unsurların bulunmasından şüphelenildiği” iddiasıyla “incelenmek üzere el konulmuş” olması tartışmaları giderek Rusya ve Türkiye arasında diplomatik bir gerilime doğru evrilmektedir. Öyle ki uçağın içindeki malzemenin cinsinden uçaktaki yolculara nasıl muamele edildiğine, uçağın inmeye zorlandıktan sonra mürettebata “zorunlu iniş belgesi imzalatılmak istenmesi”nden Rusya’nın İstanbul Konsolosu’nun yolcularla görüşmesinin engellenmesine kadar neredeyse her konu karşılıklı çekişmeye dönüşmüş bulunmaktadır.
Evet, Suriye’ye giden bir Suriye uçağı “inişe zorlanmıştır” ama gerilim Rusya ile çıkmıştır. Çünkü Suriye ile Türkiye’nin “gerilmek” için bile bir ilişkisi yoktur. Çünkü Türkiye, Suriye sınırlarına yeni tank ve obüs taburları göndermeyi, sınıra siper kazma törenleri yapmayı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının sınırda şov gibi denetimler yapmasını Türkiye-Suriye ilişkilerinin çıtası olarak koymuş bulunmaktadır. Sadece Suriye, “Bu bir korsanlıktır!” diyerek, Türkiye de Suriye’deki rejim hakkında bilinen niyetlerini ve suçlamalarını sıralayıp uçağın zorla indirilmesine dayanak göstermek için ortaya konuşmaktadırlar. Bu yüzden de “uçak krizi”nin asıl karakterini Rusya-Türkiye ilişkileri üstünden değerlendirmek anlamlı olmaktadır.
“Uçağın inişe zorlanmasına yol açan istihbaratı kim (hangi dost ülke!) ve niçin vermiştir?” burada ayrı bir önem kazanmaktadır. Başbakan Erdoğan, istihbaratı kimin verdiğini söylemiyor ama Türkiye’nin kendi istihbaratı olmadığını da söylüyor. Demek ki “güvenilir bir ülkenin istihbarat servisi” vermiştir! Ama şu da bir gerçek ki, Prof. Deniz Ülkü Arıboğan’ın bir TV kanalında yaptığı değerlendirmede belirttiği gibi, “Bu istihbarat doğru çıksa ayrı dert yanlış çıksa ayrı derttir!” Yani, her halükarda Rusya ile Türkiye karşı karşıya gelmiş olmaktadır.
Ancak ortadaki durum daha soğukkanlı değerlendirildiğinde şu açıkça görülür ki, istihbaratı veren kaynak bir provokasyonla iki ülkeyi karşı karşıya getirmeyi amaçlamış; bunda da başarılı olmuştur. Türkiye böyle bir provokasyona çanak tutan dış politika yönelişiyle Rusya ile karşı karşıya gelerek, dış politikasının provokasyonlara ne kadar açık olduğunu da dosta düşmana göstermiştir.
Bugün oluşan Ortadoğu tablosu içinde artık şu bilinmektedir, “Suriye krizi” aslında İran’ın kuşatılmasının ön adımıdır ve İran’a karşı geliştirilen bu strateji, aslında ABD ve batı emperyalizminin Ortadoğu’yu yeniden biçimlendirme amaçlı stratejisinin bir parçasıdır. Ve bu bölgeyi yeniden biçimlendirme bölge güçlerini Rusya’ya karşı mevzilendirmedir. En başta da Rusya bunu böyle okuyor. Nitekim önceki gün Putin, “ABD’nin hâlâ Rusya’yı (sosyalizmi terk etmesinden sonra da) düşman olarak görmeye devam ettiğini” açıkça söyledi.
“Uçağı indirme” adımı da bu politik tablo içinde anlamlanmaktadır.
Kısacası “uçağın indirildiği” politik ortam Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir “kırılma yaratacak” unsurları bolca bulundurmaktadır. Tabii, Rusya krizin böyle tırmandırılmasını istemez de yanıt vermeyi kendi için daha uygun bir zamana ertelemezse!
Bölgede ve dünyada Rusya’nın tuttuğu yer dikkate alındığında Türkiye’nin Rusya ile kapışmayı istemesinin hiçbir mantıklı gerekçesi yoktur. Bu yüzden de AKP Hükümeti’nin son aylarda her vesile ile Rusya’yla karşı karşıya gelmesi anlaşılır değildir.
Ama şu da bir gerçek ki Türkiye’nin Suriye, İran ve Irak’la bu kadar çabuk düşmanlaşması, Rusya’yla da aynı düzeyde bir gerilim hattını tutmada gösterdiği heves, elbette en çok ABD’yi sevindiriyordur. Çünkü ABD, Türkiye’nin her adımda ABD’den başka dostu kalmadığını hissetmesini ve “ABD’nin düşmanlarıyla düşman olmasını” istemektedir. Ve Türkiye bu yolda herkesi şaşırtan bir hızla ilerlemektedir. Rusya ile böyle papaz olma aşamasına gelmesinin nedeni ABD’nin ona bahşettiği “bölgesel güç” olma rolüdür. Türkiye’nin Rusya ile çatışmalı bir döneme girme hevesinin tek anlaşılır yanı da ABD’nin ona yüklediği misyon ve AKP Hükümeti’nin bunu anlamış olmasıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00