On sekiz yaşım, merhaba…
On sekiz yaşına ulaşmış olmak son derece önemli bir olaydır yaşamda. Yeryüzüne ayak basıldığında bir ya da iki ad, bir soyad; belki bir de san taşımak, giderek değişen biçimsel ve düşünsel bir yapıya kavuşmak bile işe yaramaz, geride bırakılmış yıllar on sekizi bulmazsa. O yıllar şöyle ya da böyle birer birer devrilecek ki adam yerine konulabilsin ademin oğlu. Yoksa, yok!..
Anımsayınız, asmayıp da yıllardır beslediğimiz kimi omuzu kalabalıklar on yedi yaşındaki Erdal Eren’i besleyip büyütmeyi göze alamadan on sekiz yaşına yükseltip öldürüvermişlerdi. Öylesine önemli bir yaş yani bu on sekiz. Önemli; hem de çoook!.. Ölüme hak kazanıyorsun(!) en azından. Gerçi, ülke sınırları içinde asılmayı beklemeden, yaşa başa bakılmadan adrese gönderilmiş bir kurşunla da öbür dünyaya gidilebilir de… Hani bir on sekiz yaşın olsa hiç de kötü olmaz. Onun için önemlidir bu yaş, daha yaş da olsa.
Kendi kendinin padişahısındır hiç değilse. Mühür basma yerine imza atma yetkisi oluyor. İmzanın geçerliliği oluyor bir anlamda. İkinci kez doğuluyor. İlki yaşama bildiğiniz gibi, ikincisi de insanlığa. İkisinde de hoşlukla karşılanır; ama ikisinde de yolu bekleyen neler vardır neler, yaşama sırası gelmişken… İşte, o sıra bana gelmişken ilk imzamı bir spor toto kuponuna atmış, babamın kuponuna yazılmaktan kendimi kurtarmıştım.
Nasıl bir şeydir bu on sekiz yaş? Nasıl sayılır, nasıl bulunur? Daha doğrusu yaşanmış yılların adı mıdır bu, yoksa yaşanacak bir yılın mı? İnsan yaşadıktan sonra mı yaşlanır, yoksa yaşamadan önce o yaşı almış mıdır? Sıklıkla tartışılan bir şeydir bu aslında da yaşlandıktan sonra öyle olmuş, böyle olmuş ne yazar. O yaşın tek önemi getirdiği bir kurumsal; bir de yasal kimliktir, kişiliktir. Bir anlamda kendini kazanmaktır, kanıtlamaktır. Sonrası ise alacak verecek, borç harç, ölüm, işkencedir.
Kuşkusuz, yeryüzündeki her şey için aynı değildir bu yaşın önemi ve özelliği. Örneğin bir gazete için. Evrensel için söz gelimi. Geçtiğimiz günlerde on sekizine girdi Evrensel. Ama o kimliğini, kişiliğini, yani kendini bu yaşta bulmadı. O doğarken kendindeydi. Kendinde olduğu için de doğdu. Yaşadıkları, çileleri, acıları, engellenişleri, kapatılışları, yasaklanışları kendindeliğinin kanıtıydı aslında. Yoksa niye yaşasındı bütün bunları. Kendi yolunda değil de başkasının yolunda gidenlerin yaşamaması gibi, o da isteseydi yaşamazdı hiçbirini. Ama o yaşamayı seçti. Çünkü, emekten yanaydı, insandan yanaydı.
Öyle olunca da her yere çağrılmamaları doğaldır(!), basın yayın özgürlüğüne ters düşse de. Bu kişiliğinin, kendindeliğinin yüreklere saldığı korkunun sonucudur. Arkası da, hiç kuşku yok ki gelecektir. Zaten şunun şurasında ne kaldı ki!.. Mühür basılmış. Ordu, yargı, eğitimin her türlüsü, yazı, harf ve şu ve bu ileri demokrasiye uygun duruma getirilmiş.Tek bir şey kaldı geriye. Şu komşu da savaşa sokuldu mu; bir de o savaş kazanıldı mı… O zaman, işte o zaman kim takar Mustafa Kemal Atatürk’ü, devrimlerini, çiftliğini, çubuğunu… İçkinin vergisi içenden, doğal gazın gideri kullanandan; vekilinin telefon harcamaları da halktan alınıyor nasıl olsa, kim “gık” diyebilir ki bundan böyle. Diyeni de… Evrensel’e yapıldığı gibi…
İşte böyle geldi Evrensel bu yaşa. Benim toplama çıkarmama göre on yedi yıl önce yaşama; bu yıl da bir şenlikle on sekizinci yaşına adım atıyor gazete. Ben de yanındaydım on yedi yıl önce. Yalnız solcu Metin Kurt, “sol duyunuzla gelin” diye bir çağrı yapmıştı; ben de sol duyumu alıp koşa koşa gitmiştim. Metin yok artık. Ben hala varım. Eğer o zorunlu ayrılık olmasaymış on yedi yıllık bir birlikteliğimiz olacakmış. O on sekiz yılın yedi yılı birlikte geçmiş yine de. O da güzel. Öyle de olacak bu gidişle. O nedenle ister içinde olsun on sekizin, ister dışında yeni yaşına hoş geldi Evrensel, hoş da gider umarım bu zorlu yolda...
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
Türkiye’de siyanür kullanılan 24 maden var. Bunların 10’u fay hattı üzerinde.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
Evrensel'i Takip Et