Krizseverler!..
Fotoğraf: Envato
Son basın toplantısında bir kez daha anladık ki Alex saha içinde olduğu kadar saha dışında da sıra dışı bir futbolcu. Meramını, hiçbir yazılı nota bakmadan bu kadar sakin, açık ve etkili bir şekilde anlatabilen futbolculara pek alışkın değiliz. Bu nedenle olsa gerek, bir televizyon kanalında yorumculuk yapan Sergen Yalçın ve Bilgin Gökberk, Alex’in basın toplantısındaki performansını hiç beğenmediklerini söylediler. Hatta Sergen Yalçın daha da ileri giderek bu toplantı sonrasında Alex’in arkasındaki taraftar desteğinin önemli oranda azalacağına inandığını dile getirdi. Alex’in düşünce, yaklaşım ve dil kullanma anlamında ufuk açıcı, perspektif geliştirici konuşmasını, Sergen gibi sınırlı sayıda kelimeyle işini yapmaya çalışan bir kişi tarafından beğenilmemesine ne denilebilir ki?..
Sergen Yalçın, bu toplantıda Alex’in yeterince açık ve net olamadığını ayrıntılara girmeyip yüzeysel konuştuğunu söylerken, Bilgin Gökberk ise tam tersine, Alex’in hiç kimseyi ilgilendirmeyen ayrıntılara girerek asıl konulardan uzak kaldığını dile getirdi. Artık bu müthiş ikili Alex’in ne anlatmasını beklediyse?.. İletişim konusundaki uzmanlar her ne kadar Alex’e tam not verse de, kimileri görüldüğü gibi Brezilyalı oyuncuyu sınıfta bıraktı!..
Buradan anlaşılıyor ki Alex ne söylerse söylesin -kendi aralarında tutarsızlık sergileme pahasına da olsa- bunu tatmin edici bulmayacaklarını önceden kafalarına yerleştirmişler. Alex’in özgüvenini, özeleştiri bilincini, saygıyı elden bırakmadan yaptığı eleştirileri ortaya koyan akıcı ve duru konuşmasını algılamayıp toplantıyla ilgili olarak, “Beklentileri karşılamadı”, “Hayal kırıklığı yarattı” şeklinde değerlendirmede bulunmanın başkaca bir anlamı olabilir mi?..
Kim ne derse desin Alex, takdir edilmesi ve diğer futbolculara örnek gösterilmesi gereken bir konuşma yaptı. Keşke tüm futbolcular Alex gibi, yüksek özgüven ve özeleştiri yapabilme özelliğinin yanı sıra açıklık, dürüstlük, saygılı davranış gibi erdemlere sahip olabilseler. İşte o zaman futbolda gelişme kaydetmek de kolaylaşır.
İLETİŞİMSİZLİK
Sağlıklı iletişimin bulunmadığı ortamlarda işlerin sağlıklı yürümesi de mümkün değildir. Bazı kişisel sıkıntıların kriz boyutuna gelmesindeki en büyük payın, Aykut Kocaman ve yöneticilerin, Alex ile sağlıklı iletişim kurmayı başaramamasına ait olduğu anlaşılıyor. Alex, hatalarını kabul edip kendisine düşen sorumluluğu üstlenebilecek kadar olgun bir kişiliğe sahip. Aslında sorun çıkaracak değil tam tersine sorun giderebilecek (çözebilecek) özellikleri var. Yeter ki kendisiyle doğru şekilde iletişim kurulabilsin. Basın toplantısının ardından kimin kafasında, “Zamanında Alex ile kafa kafaya verip karşılıklı görüş alışverişinde bulunsalarmış, kriz boyutuna ulaşmadan bu sorunun üstesinden rahatlıkla gelebilirlermiş” izlenimi yoktu ki?..
Alex’in nasıl bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya kaldığını ise Aziz Yıldırım’ın “Alex’i takımda tutabilmek uğruna pek çok günahsız futbolcuyu Fenerbahçe’den gönderdik” itirafıyla daha iyi anlayabiliyoruz. Bu söz, bir yönetim mantığını ortaya koyması açısından önemli. Bazı dönemlerde Alex’in takıma yaptığı/yapacağı katkı göz önüne alınarak bu şekilde bir tasarruf uygun görülmüş. Demek ki, takıma katkı konusunda kafalarda soru işaretleri oluşmaya başladığı anda, birlikte yaşanan onca güzellikler ve insani sorumluluklar unutuluyor, Alex de olsan gözünün yaşına bakılmıyormuş!..
AMAN BÖLÜNMEYELİM!
Bölünme paranoyası Alex kriziyle birlikte Fenerbahçe camiasına sıçradı. Yönetim yetkisini elinde bulunduranların, iktidarlarını korumak ve sürekli kılmak yolunda en kolay ve etkili taktiğidir, “Bizleri bölüp zayıflatmaya çalışıyorlar” uyarısında bulunup hemen arkasından da birlik, beraberlik nutukları atmak...
Ayrı görüşleri, düşünceleri, yaklaşımları “bölücü emeller” taşıdıkları gerekçesiyle anında mahkum etmek, geleneksel yönetim politikalarımız arasındadır. Hatta duruma göre gerekirse işi hainlik suçlamasına kadar vardırabiliriz.
Üzerine gidip çözüm aramak yerine sorunları görmezden gelmekten, ötelemekten ve zamanın “sağaltıcı” kollarına havale etmekten asla vazgeçmeyiz. Diğer yandan çözüm önerisi ileri sürenlere karşı türlü suçlamalar ve yakıştırmalar eşliğinde saldırıya geçmekten de geri durmayız...
Oysa görüyoruz ki, farklı düşüncelerden ürkülen, farklı bakış açılarına paranoyakça anlamlar yüklenen ortamlarda sorunlar giderek içinden çıkılmaz hal alıp kronikleşiyor. Bunun farkına varamayanlar ise ısrarla, inatla tek tip düşünce hayali kurmayı sürdürüyor...
QUARESMA’YI AFFETMEK!
Fenerbahçe’nin Alex ile yaşadığı krizin bir benzerini, Quaresma üzerinden Beşiktaş yaşıyor. Oyuncuyla anlaşma yapmışsın, sonra oyuncudan fedakarlıkta bulunmasını ve alacağı paradan indirim yapmasını istiyorsun. Oyuncu bunu kabul etmeyince kadro dışı bırakıyorsun. Takım üst üste birkaç başarısız sonuç alınca da oyuncunun affedilmesini gündeme getiriyorsun.
Her şeyden önce ortada bir suç var mı ki, affetme durumundan söz ediliyor? Parasal konulardaki anlaşmazlık sonucu oyuncuyu kadro dışı bırakmışsın. Sonra tekrar kadroya almak istiyorsun. Ama bunu “affetmek” şeklinde ifade ediyorsun. Tam bir kavram karışıklığı. Böyle bir ifade tarzı, oyuncuyu suçlu gibi göstermekten ve kafalarda oyuncuyla ilgili olumsuz önyargılar oluşturmaktan başka ne işe yarayabilir ki?..
Kadro dışı bıraktığın oyuncuyu, ihtiyaç duyman durumunda yeniden kadroya aldığını duyurursun. Kadro dışı bırakıldığını nasıl açıkladıysan, yine öyle, bu kez yeniden kadroya alındığını açıklarsın. Tabii, sergilenen tutarsızlığın yol açacağı güven, inanç ve saygınlık yitimini göze alarak... Bir futbolcunun kulübüyle parasal anlaşmazlığa düşmesi ne zamandan beri suç işlediği anlamına geliyor?..
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, Quaresma’nın onda biri kadar para alıp takıma ondan çok daha fazla katkı sunan oyuncular olduğundan söz ediyor. İyi de bu Quaresma’nın sorunu değil ki... Sizin sorununuz... Sahada şov yaptığı zaman ağzınız kulaklarınızda, gururla izlemeyi biliyordunuz ama... Nasıl bir oyun karakterine sahip olduğunu araştırmadan, gittiği kulüplerde niye istikrarlı bir grafik çiz(e)mediğini sorgulamadan oyuncu transfer ederseniz işte böyle sonuçlarına da katlanırsınız. Quaresma suç işlemiyor. Beşiktaş ile yaptığı anlaşmadan doğan haklarını istiyor sadece. Onu kadroya alıp almamak ya da oynatıp oynatmamak sizin bileceğiniz iş ama sırf hakkını istiyor diye bir futbolcuyu suçluymuş gibi göstermeye hiç kimsenin hakkı yok!..
RENK SAPLANTISI
Galatasaray’ın son divan toplantısında bir eski kulüp yöneticisi GS Store’larda sarı-lacivert renkte tişörtler satıldığını söyleyerek bu duruma isyan etmiş!.. Mağazalarda bu tişörtü gören taraftarların da tepesi atmış!.. Rekabet duygusunun renkler üzerinden hastalıklı bir bakış açısıyla hayata geçirildiği noktadayız artık. Rakip, düşmanlaştırılınca elbette rakibi temsil eden renkler de alerji yaratıyor. Yükselen fanatizmle birlikte renkler de birer saplantı ve takıntı unsuruna dönüşüyor.
Bu yöneticinin işgüzarlığına tepki gösteren yok. Tam tersine kulübün geleceğini tehdit eden bu vahim durum(!) o denli ciddiye alınmış ki, Galatasaray Pazarlama A.Ş. Genel Müdürü Nurettin Kantarelli açıklama yapma ihtiyacı duymuş. Formanın renginin sarı-lacivert olmadığını, ışıktan kaynaklanan bir yanılgı nedeniyle öyle göründüğünü söyleyen Kantarelli, böylece durumu açıklığa kavuşturup üyelere derin bir “ohhh” çektirmiş!.. Koca kulüp az daha bir tişört rengi yüzünden çöküyormuş ama allahtan tam zamanında müdahale edilmiş!..
Bu tür saplantılı davranışlarla varsın sporun ruhu, dostluk ve renklerin kardeşliği söylemi biraz daha yaralansın. Bunu kim umursar, kim önemser ki?.. Yeter ki Galatasaray’ın ruhuna, renklerine bir halel gelmesin!..
Gerilim ve şiddetin voleybol maçlarına kadar nasıl sıçradığı konusunda bir fikriniz var mıydı acaba?..
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26