13 Ekim 2012

İstikrar, iktidar ve iktidarsızlar

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Eğri oturup doğru konuşalım; Başbakan kongre konuşmasında “hedef 2071” diye yüzümüze baka baka dalgasını geçebiliyorsa, kabahatin çoğu bizim. Bu gerçeği söylemeye dilimiz varsın artık... Aynı “kabahat”tir AKP Hükümeti’ne “memurun iş güvencesini kaldırma” ve “sendikaları yok etmeye girişme” cüreti veren...
Ne Amerikan desteği, ne el altından giren dolarlar, ne büyük sermaye ittifakı, ne cemaat desteği, ne bilmem ne... AKP 10 yıldır “istikrar”lı biçimde ülkeyi yönetebiliyorsa; Başbakan 2023’ü 2071’e uzatıyorsa tek bir nedeni var. Sınıf hareketi belki de tarihinin en “durgun”, en “dingin” günlerini yaşıyor. Başbakan’ın gönül rahatlığıyla “istikrar” diyebilmesinin, AKP Hükümeti’nin en akıl almadık yasaları birer birer çıkarabilmesinin nedeni bu...
“Ekonomi iyi gidiyor”, “milli gelir arttı”, rakamlar, sayılar boşgeçin bir kalemde... Anahtar sözcük “istikrar”... Büyük patron da bunu söylüyor, kahvedeki işsiz de... “İstikrar var şimdi, neydi o günler...”
Evet, büyük patronların kârları “istikrar”lı... İhaleler, rantlar, faizler, halkın cebine bağlanmış hortumlar “istikrar”lı...
Ya madalyonun öbür yüzü? “Her lise mezunu üniversiteye girecek, diye bir şey yok” ya da “Her üniversite mezunu iş bulacak, diye bir şey yok”. Her iş bulanın iş güvencesi olacak diye bir şey de yok. İşçinin güvencesi örgütleri, sendikalarıydı; onların hali ortada... Sarısı, pembesi rehin alınmış gibi suskun! Örgütsüz milyonlarca işçi zaten Allah’a emanet... Yasalar, kurallar, devlet hepsi patrondan yana. “İş”in istikrarı yok, kısacası. Her ay kirasını ödeyebileceği, eve ekmek götürebileceği “istikrar”ı yok...
İşçiye istikrar yok!
Ya memur? Yasa hazırlanıyor; 657 tarih olacak ve artık bütün kamu emekçileri yasal haklarını kaybedip kaderlerini “iki dudak arasına” emanet bırakacaklar. Yasa çıkarsa, vicdan ile cüzdan arasına sıkışanların ülkesinde, “vicdan ile ekmek” arasında ömür tüketecekler... Memura da istikrar yok!
Gençlerin, çocukların geleceğe dair umutlarında da “istikrar” yok!
Kimin istikrarı o zaman bu ağızlara sakız olan? Yanıtı ortada.
Ve madem bu kadar “güçlü”, bu kadar “istikrar”lı bir iktidarları var, neden hala seçim oyunları, üçkağıtlarla ayakta kalmaya çalışıyorlar?
Seçim sistemi baştan aşağı değişiyor yine. Dar bölgede kısa paslaşma peşinde AKP Hükümeti. İstanbul’da üçte üç yapmıştı ya, emek ve demokrasi güçleri... Uzun analize gerek yok; yapamasın istiyorlar işte.
İki buçuk partiyle, gül gibi başkanlık sistemi! İstikrar seni bulmuyorsa, sen istikrarı bul oyunları... Yersen!
Hiç öyle yürek karartmaya, Batı illerinde “meclis kapısı kapananıyor” diye ah vah etmeye lüzum yok. İstanbul’da üçte üç yapan emek, barış ve demokrasi güçleri; 18’de 18 yapmasını da bilir mutlaka. Asgari ücretli işçiyi, göç ettirilmiş Kürt yoksulunu, aydını, sanatçıyı, entelektüeli, köylüyü, barış annesini, Alevi’yi, yok sayılan, sesi kısılan kim varsa onu çekip çıkarmasını, Meclis’e yollamasını bilir. Dar bölgeleri dar eder, patronların istikar sevdalılarına...
18’lik gençleri de unutmaz... Hep ölüme gönderecek değil ya bu ülke, bir kere de Meclis’ine gönderiversin gençlerini...
MHP’nin ölüme göndermeye pek hevesli olduğu 18’lik gençleri, basın toplantısında alanen aşağılamasına; CHP’nin “gençleri küçümseyen” tutumlarına bakmayın siz... Gençler gideceği yolu da, 18’inde ülke yönetmeyi de bilir. Deniz’leri, Erdal’ları çıkarmış bu ülkenin gençleri... Milletvekilliği, bakanlık nedir ki?
Dönelim efendim “istikrar”a... Başkanlık, yeni seçim üçkağıtları, savaş yaygaracılığıyla ayakta tutulmaya çalışılan “istikrar”ın bize gösterdiği tek bir şey var: İktidar sanıldığı kadar güçlü değil. Kağıttan kaplan kadar; plastik Çin malı oyuncak kadar sağlam...
Ve buna rağmen hala ayaktaysa; yazının başında söyledik; kabahatin çoğu bizim.
HDK Yürütme Kurulu üyesi, İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’in Toplu İş İlişkileri Yasası geçerken yaptığı dört konuşmadan birinde dedikleri önemli: “Siyaseti sermaye için yapanlar, kapitalist patronlar için yapanlar, egemen devlet sınıfı adına yapanlar gayet istedikleri gibi barajlarıyla, bürokratik müdahaleleriyle, grev yasaklarıyla bu sendika yasasını çıkartıyorlar. (...) Siz, çok para istiyorsunuz, diyen; işçiyi, işsizlikle tahdit eden, emeğinin karşılığının fazlasını beklemekle suçlanan, 1 Mayıs’ta hakkını, bayramını savunanlara: “Ayaklar baş mı olacak?​” diyen bir siyasi iktidarın bu şekilde işçiyi, emeği hakir gören bir iktidarın önümüze koyduğu bir yasadır. Bu yasayı kabul etmeyip bu yasaya karşı, buradan çıksa da, bu Meclis çoğunluğundan, fabrikalardan, atölyelerden direniş gösterecek olan yine sizlersiniz.”
Evet, kendi istikrar ve iktidarları için her yolu mübah sayanlara karşı; halkın iktidarı, “sınıfın iktidarı için mücadele etmekten başka bir yol yok.
“Dar bölge”de boğmaya da çalışsalar, sendika yasalarıyla yok etmeye de girişseler, Başkanlık ile ezmeye de kalkışsalar, güvencesizlik ile teslim almaya da kalksalar; değil 2071, 2023’ü bile göremeyecekler.
Onların “istikrar”ı bizim yoksulluğumuz çünkü. Onların iktidarı bizim acılarımız... Elbet değişecek. Yarından tezi yok.
Yeter ki; onların başardığı şeyi başarabilelim; “kendimiz için sınıf” olabilelim; “kendimiz için politika” yapabilelim... İşte o zaman, “kabahatin çoğu senin canım kardeşim” diyen ustayı yalancı çıkarabiliriz, yarım yüzyıl sonra da olsa...
Meclis’ten ezberlenmiş bir replik ile bitirelim;
- Kabul edenler, etmeyenler...
Kabul edilmiştir, değil mi?

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et