Sıkıştırdıkça gevşeyen şey nedir?
Fotoğraf: Envato
Ankara, zorla indirilen Suriye uçağından çıkan malzemenin ne olduğuna dair daha ilk anda, ”sivil hava yolu ile taşınması yasak askeri malzeme” açıklamasını Başbakan Erdoğan’ın ağzından yaptıktan sonra derin bir sessizliğe gömülmüş bulunuyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Uçakta silah değil yasal radar parçaları vardı” demekte ısrar ediyor. Suriyeli yetkililer de kargodan çıkarılan malzemenin görüntülerinin yayımlanmasını talep ediyor. Bu da malın sahiplerini mallarının “gayri meşru unsur” olmadığı konusunda emin olduğu anlamına geliyor.
Ankara’da, gerçeği ortaya çıkarmaktan çok, “inceleme, araştırma” havasına girilmesine bakıldığında; kendi düşen uçağını bile dört ay inceledikten sonra kimseyi ikna etmeyen bir belirsizliğin “kesin sonuç” diye açıklandığını bilenler, Türkiye’nin Rus yapımı malzeme konusunda bir fikre varmasının çok daha zor olduğunu düşünüyor olmalılar. Ama burada bir gerçek daha var ki, o da şu: Başbakan daha o malzeme yakalanır yakalanmaz, ”Askeri malzemedir, bunların taşınması yasaktır!” dedikten sonra hiçbir Türk yetkilinin çıkıp da; “Biz inceledik, Suriye uçağından çıkan malzeme askeri değil, radar, iletişim parçaları vb gibi elektronik malzemelermiş!” demesini kimse beklemesin. Çünkü Başbakanın lafının üstüne laf söyleyecek babayiğit ne devlet katlarında ne hükümet içinde ne de AKP saflarında kalmıştır!
Nitekim bugüne kadar AKP’li bakanların “en yiğidi”, “en lafını esirgemezi”, “en vicdanlısı” ... olarak tanıtılan, “Bakın AKP’de de böyle insanlar var” diye yere göğe sığdırılmayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bile teslim bayrağını çekti!
En son Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün “Dağda ölen teröriste ağlamayan insan sayılmaz” lafına destek veren, “Tüm emniyet yetkilileri de aynı anlayışla hizmet vermelidirler” diye “vicdanlı, hümanist insan”... övgüsü alan Arınç, önceki gün lafını geri aldı ve Başbakanın engin ferasetine de övgülere yağdırarak, önünü arkasını düşünmeden konuştuğunu, yanlış laf ettiğini dünya aleme ilan etti!
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, aslında AKP’deki bu durumu çok veciz biçimde ifade etmişti.
Arınç’la Erdoğan’ın ters düşmesi karşısında, “Hükümette farklı görüşler mi var?” sorusuna Çelik, “Hayır farklı görüş yok o Arınç’ın şahsi fikridir!” demişti. Yani AKP’de isterse Başbakan Yardımcısı olsun bir konuda konuşuyorsa o “şahsi görüşü” oluyor. Sadece Başbakan konuştuğunda o hükümetin ya da AKP’nin görüşü oluyor.
Kısacası AKP’de “iç demokrasi” ilerleye ilerleye; “O konuşmadan bütün konuşulanlar fasa fisodur”, “O ne derse odur ve onun lafının üstüne laf söylenemez” aşamasına varmıştır.
Bu yüzden de AKP’li vekiller ancak oylama gizli yapıldığında fikirlerini ifade etme şansına sahip olabiliyorlar. Ki, onlar da en son yerel seçimi öne alan Anayasa değişikliğinin oylanmasında patladılar ve AKP’li vekillerin bir bölümü değişikliğin lehine oy vermeyerek düzenlemenin Meclisten geçmesini engellediler. Şimdi Başbakanın istediğine aykırı hareket eden sekiz AKP’li hain vekil aranıyor!
Yakalanırlarsa,... vay ki vay hallerine!
Arınç örneği aslında AKP’de ve hükümette, Başbakan Yardımcısının bile fikrini söyleyecek ortamın kalmadığını göstermektedir. Ama önceki gün, yerel yönetim seçimlerini öne almak için yapılmak istenen anayasa değişikliği oylamasında AKP grubunun çözülmesi ise bu tek kişi despotluğunun aşınma sürecine girdiğinin işareti olmuştur.
Pratik hayatta iki şeyi birbirine bağlamanın en yaygın yolu bir cıvata ve somunla ayrı iki parçayı birleştirmektir. Ve eğer somunu yeterince sıkarsanız bu iki parça birbiriyle sıkıca birleşir. Ama somunu sıkmaya devam ederseniz, bir aşamadan sonra siz sıktıkça cıvata gevşer! Buna da “cıvata yalama oldu” denir.
AKP’de ve hükümetteki çatlak ses ve aykırı tutumlar, tek kişinin otoritesine dayanan disiplinin “yalama olma aşamasına” geldiğinin işaretidir. Bu işaretler çoğalacaktır da. Ancak iç ve dış politikadaki açmazlar dikkate alındığında fatura bütün ülkeye, bütün bölge halklarına çıkmaktadır. Kötü olan da budur!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00