Barzani kime ‘silah bırak’ dedi?
Fotoğraf: Envato
Kürdistan Federe Yönetimi Başkanı Barzani, Hewler’de (Erbil) yapılan ‘2. Dünya Bilimsel Kürt Kongresi’nin açılış konuşmasında Türkiye, Suriye, İran ve Irak’taki bütün Kürt gruplara “silah bırakma” çağrısı yaptı. Barzani, “Haklarımızı silah gücü ile talep etmekten vazgeçmeliyiz. Aksi halde uluslararası kamuoyunun da desteğini alamayız” sözleri ile Kürt grupları silahsızlanma konusunda uyardı. Peki, Barzani bu uyarıyı kime yapmış olabilir? Herhalde başında bulunduğu hükümetin ‘Peşmerge ordusu’na değil. Ee, PJAK da bir yılı aşkın bir süredir İran rejimi ile ateşkes halinde olduğuna göre geriye iki ülkedeki Kürtler kalıyor; Türkiye ve Suriye. Yani PKK ve PYD!
Hatırlayalım, Türkiye ve ABD, Barzani’nin başkanlığında 2009’dan beri yapılması konuşulan ama bir türlü yapılamayan ‘Kürt Ulusal Konferansı’nı destekliyor, hatta o konferansa temsilci göndermek istiyorlardı. Neden? Çünkü Barzani’nin o konferans üzerinden silahsızlanma konusunda PKK’ye baskı yapmasını bekliyorlardı. Zaten konferansın bir türlü toplanamamasının en önemli nedeni de bu konuda Barzani ve PKK-PYD arasındaki görüş ayrılıklarıydı. Doğrusu bizim de silah bırakmaya hiçbir itirazımız olmaz. Ancak demokratik-barışçıl çözümün koşulları yaratılmadan yapılmış “silah bırakma” çağrısının arkasında başka hesapların yattığını bilmek gerekiyor.
Barzani, konuşmasında “uluslararası toplumun desteğini almak”tan söz ediyor. Burada şu soruyu sormak gerekiyor: Hangi uluslararası toplum? Bugün uluslararası toplumun Suriye üzerinden iki kampa bölünmüş olduğu aşikârdır. AKP’nin 4. Büyük Kongresi’nde Kürtlere “AKP’yi destekleme” çağrısı yaptığına göre bu kamplaşmada Barzani’nin safı da bellidir. Demek ki, Barzani “uluslararası toplum” derken, başını ABD’nin çektiği Batılı emperyalistleri ve Türkiye gibi Bölgesel ortaklarını işaret etmektedir.
Bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Irak Merkezi Hükümeti ile başta petrol gelirlerinin paylaşımı olmak üzere önemli konularda ihtilaf halinde olduğu biliniyor. Irak Merkezi Hükümeti Başbakanı Maliki, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ziyaret ve yaptığı anlaşmalarla Barzani’nin “uluslararası toplum”unun karşısındaki en önemli güç olan Rusya ile önemli bir yakınlaşma içine girdiğini dünya âleme duyurdu. Hewler’deki kongrede yaptığı konuşmada Saddam’ı da hatırlatan Barzani, “uluslararası toplumun desteğini almak”tan söz ederken aslında Kürtlerin ABD-Türkiye bloğunu desteklemesini kast ediyordu. Ancak Barzani’ye bugün koşulların Saddam döneminden farklı olduğunu ve Başbakan Erdoğan’ın 2003’teki Irak tezkeresi konusundaki pişmanlığını hatırlatmak gerekiyor. Erdoğan, Türkiye 2003’te ABD ile Irak’taki savaşa katılmadığı için Kürtlerin statü kazanıp güçlendiğini düşünüyor ve bugün böylesi bir sürecin tekrar yaşanmasının önüne geçmeye çalışıyor. İşte Erdoğan’ın desteklediği SUK’un (Suriye Ulusal Konseyi) Suriye’de Kürtlerin ulusal talepleri karşısındaki tutumu bellidir. SUK, İstanbul ve Kahire toplantılarında Kürtlerin statü talebini açık açık reddetmiştir. Maliki Hükümeti ile yaşadığı gerilim, Barzani’yi “uluslararası toplum”la (ABD-Türkiye bloğuyla) daha fazla işbirliği yapmaya itmektedir. Ancak ne bu işbirliği Barzani’nin iddia ettiği gibi bütün Kürtlerin lehinedir, ne de bu durum Barzani’nin ABD-Türkiye’nin yönlendirmesiyle diğer Kürt hareketlerine karşı rol üstlenmeyi kabul etmesini haklı çıkarmaktadır.
Tabloyu daha iyi anlamak için geçtiğimiz günlerde ANF’nin ortaya çıkardığı bir görüşme ve bu konuda PYD’nin söylediklerine bakalım. ANF’nin 9 Ekim’de yayımladığı bir haber, 2 Eylül’de Hewler’de KDP, YNK, Batı Kürdistan’daki bazı Kürt partileri ile ABD, İsrail ve Türk diplomatlarının katıldığı ve “PYD’nin etkisinin kırılması” için bir dizi kararın alındığı bir toplantının yapıldığını açığa çıkarmıştı. Bu gizli toplantının ortaya çıkmasından sonra Batı Kürdistan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) ve PYD ,“PYD gücünü toplumdan aldığına göre bu toplantı halka karşıdır. Başını Amerika’nın çektiği sermaye güçleri halkın güç olmasını boşa çıkarmak istiyorlar. Biz bunlar karşısında halkın örgütlenmesi ve değerlerini korumasında ısrar ediyoruz. Her güce karşı da direneceğiz” açıklamasını yaptılar.
Bütün bu gelişmeler üzerinden söylersek, Bölgesel dengeler Kürtler için önemli olanaklar yaratmış olsa da bu sürecin oldukça sancılı geçeceği görülmektedir. Ve bugün PYD-Barzani arasında somutlanan kendi öz gücüne dayanarak demokratik mücadelesini sürdürme ile “uluslaraarası toplumun desteğini arama” ayrışmasının seyri, Kürtlerin Bölgesel rolünün ve önlerine çıkan olanakları ne kadar kullanabilecekleri sorusunun da cevabını verecektir.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30