Yaşlılık ve yalnızlık: İnsansızlaştırma
Fotoğraf: Envato
İçinde olduğumuz yıl “Kuşaklararası Dayanışma Yılı” olarak belirlendi Birleşmiş Milletler tarafından. Dayanışmadan bahsederken “Yaşlılık döneminde de çalışmayı sürdürme, toplumsallaşma, bağımsız yaşama” yer almakta hatırlattıkları arasında.
Yaşlılarımızı bir mülkiyet ilişkisi çerçevesinde şeyleştirmeye meyleder olduk toplumca nicedir. Onların ikamet yerlerinden, uğraşlarına, yeniden hayat arkadaşı seçiminden ilgi alanlarına her konuda sonraki kuşaklar olarak tek karar verici olmayı içselleştirdik nedense.
Yaşlıları bizim zamanlarımızda muhafaza etmeye/sakınmaya/hapsetmeye odaklanıp şimdiki zamanı bencilce kendinden menkul kıldı genç kuşaklar. Unutulan soru yerli yerinde duruyor oysa: “Sağ kalmak ne zamandır yaşamak oldu?”
Belki de en yakınlarımızdan; anamızdan/babamızdan başlayarak hayat hikayesi kıldığımız ‘insansızlaştırmada’ devletin iktidar eyleyişini örnek aldık fark etmeden. Devlet nicedir Ermeni dedi; yetmedi Rum’u işaret etti, Yahudi’yi fısıldadı; yetmedi kalanları anarşist kıldı, terörist ilan eyledi yani her defasında çoğulun içinde tümden her birimizi insansızlaştırdı. Nihayetinde vatandaş kıldıkları tek tek devlet oldu kendi yaşamlarında ve en yakınlarından/yaşlılardan başlayarak insansızlaştırıp içini boşalttılar hayatın.
Oysa insan onurunu öncelemek, eşitsizliklerle mücadele etmek, doğumdan ölüme sağlığın tüm belirleyenlerini gözeten bütünsel ve toplumcu bir yaklaşımı öne çıkarmak yaşlılık dahil tüm bu sorunları/yaşanmışlıkları aşmada yeterli anahtar kelimeler. Buradan hareketle diyebiliriz ki salt yaşlılık yılları için “sağlıklı yaşamdan” bahsetmek mümkün olmayıp hayat bütüncüldür. Ama yaşlı yılların dezavantajlarını törpüleyip gidermek ancak daha gençlerin dayanışması ile olası.
Salt bir gezegen olarak değil insanlarıyla da yaşlılık dünyada hızla önem kazanan bir gerçeklik. Peki, günümüzde tıbbi teknolojinin ihtişamının gölgesinde insan evladı kaç yıl yaşayabiliyor derseniz çizginin iki ucunda Japonya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti duruyor. Japonya dahil Avustralya ve İtalya seksenli yaşları deviren insanlar ülkesi. Öte yandan ellili yaşları göremeyen ülkeler Afganistan, Mozambik ve Kongo! Yoksulluk ve savaş yaşam kalitesi kadar ömrün de başat belirleyenleri. Anlayacağımız savaş ve çatışma ortamı salt gençleri almıyor elimizden; yitip giden gençlerinin dayanışmasından mahrum kalan yaşlılar ve çocuklar da ya daha kısa yaşıyorlar veya ciddi sağlık sorunları ile boğuşuyorlar.
Hal böyle olunca “Düşük yoğunluklu savaş” diyarları için doğumda beklenen yaşam süresi 75’i bulamıyor. Misal yaşadığımız topraklar!
SAĞLIK VE İNSANI TÜKETMEK
Tıbbi teknoloji tüketim toplumuna daha uyumlu hale getiriyor insanları. Hastaların acılarının, şifa arayışlarının duygusal arka planı hem hasta hem yakınları için bu verili durumu perçinliyor.
Belki de ‘tükenmez kalem’ ilk tüketti insanı. Tükenmez kalem kısa zamanda bilinen en yaygın ‘Kullan at’ ticari ürün oldu tüm dünyada. Ama sonrasında bir milat geldi ki sağlık “hijyen” başlığında tam bir ‘kullan at’ tüketim toplumu olmaya hepimizi ikna etti.
Her şey kaynatılan enjektörden kullan at plastik enjektörlere geçmekle başladı. Sonrasında hepimiz hem yararlandık ama bir o kadar da tüketim alışkanlığımızı başka alanlara da taşıyan bireyler haline geldik/getirildik.
Artık evde tek kullanımlık kitlerle şeker ölçmek, tükenmez kalemden esinle bittiğinde atılan insülin kalemleri, ilacı bitince atılan astım hastalarının fıs fıs aparatları ve daha niceleri hayatımızı bir taraftan kolaylaştırdı ama öte yandan tüketim toplumu olmaya dair itirazları törpüledi.
Tüketimi kışkırtan sağlıkla ilgili bir başka husus filtreli sigaralar olsa gerek. Geçmişin sigara ağızlığı ve tütün sarma alışkanlığı “daha sağlıklı” olma iddiası ile tekellerin emrine sunuldu: Filtreli sigaralar. Ne sağlık ama değil mi?
Tüketmek o boyutlara vardı ki, misal uzun askerlik sürelerinin çilekeşliğinde ucuz don ve atletler tek kullanımlık kılınır oldu insanoğlunca.
Denebilir ki tüm bunların telafisi olabilir; ama bir husus var ki telafisi yok: İnsanı ve ‘içimizdeki çocuğu’ tükettik; hem içimizde hem koca dünyada.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29