Nitelikli öğretim elemanı yetiştirme masalı
Fotoğraf: Envato
Bir süre daha YÖK’ün yükseköğretim yasa tasarısını tartışmak şart oldu. Konu önemli. Neden önemli? Çünkü toplumda eleştirel duruşun gösterilebileceği en temel kurumlardan biri üniversite. “Dur bakalım. Bu yaptığın doğru olmayabilir!” deme gücüne sahip kurumlardan biri üniversite. Bunu deme gücünü de sorgulama (Neden? Nasıl?), çözümleme (Analiz etme), anlama ve açıklama amaçlarından alıyor. Bunları yaptığı zaman da yolunda gitmeyen birtakım süreçleri engellemek, durdurmak, ya da en azından insanların da sorgulamasını sağlamak mümkün oluyor. Gerçi bu işlevini ne kadar yerine getirebildiği de sorgulanabilir ancak, ne olursa olsun üniversite kurumunun tarihsel olarak dayandığı eleştirel ve sorgulayıcı rolü sindirmeye çalışmak bir toplumun sonunu da getirebilir. Yeni yükseköğretim yasa tasarısı bunu yapmaya çalışıyor. Kademeli olarak askeri darbelerin başlattığı ve sürdürdüğü sürecin son darbesini vurmaya çalışıyor.
Tercih zamanı!.. Esas şimdi. Üniversiteye girmek isteyen adaylar, üniversite öğrencileri! Nasıl bir üniversite istiyorsunuz? Esnek çalışma modeline göre çalışan ve ders yükünden kımıldayamayacak hale gelmiş, iş güvencesi olmayan ve bilimsel araştırma yap(a)mayan öğretim elemanlarından oluşan yükseköğretim kurumlarının torna tezgahından geçerek yontulmak mı, yoksa kendisini ve parçası olduğu toplumu ve bunların birbiriyle ilişkisini anlama yolunda mesafe kat etmiş, sorumluluk sahibi, kendi ayakları üzerinde durabilen, eleştiren, sorgulayan ve bilgi üretebilen özgür bireyler ve meslek erbabı olarak yetişmek mi?
Yasa tasarısının sekizinci bölümünün süslü başlangıç cümleleri şöyle: “Büyüyen ve kaliteli bir yükseköğretim ortamının başlıca bileşeni nitelikli öğretim elemanlarıdır. Bu doğrultuda yeni yükseköğretim yasasının nitelikli öğretim elemanlarının yetiştirilmesi ve verimli bir meslek yaşamı geçirebilmeleri için gerekli zemini hazırlaması gerekmektedir.” Bu süslü cümlelerden sonra yardımcı doçentlerin tümünün, doçent ve profesörlerin belli bir oranda sözleşmeli olması ve akademik personel için tam gün kalıcı kadrolar dışında esnek çalışma modelinin benimsenmesi gibi seçeneklerin tartışılmakta olduğu ifade ediliyor. Kimler tarafından tartışılıyor merak konusu.
Hem nitelikli eleman için başlıca bileşen diyeceksin hem de en çok ders verdirdiğin yardımcı doçentleri sözleşmeli yapıp esnek çalışma modeline göre çalıştıracaksın. Bu ülkenin kültüründe maalesef insan yetiştirmeye odaklanılmaz. Bu da onun bir yansıması. Nitelikli öğretim elemanlarının yetiştirilmesi ve verimli bir meslek yaşamı geçirebilmeleri için gerekli olduğunu söyledikleri zemini hazırladıklarını iddia ederken aslında kayganlaştırıyorlar. Depreme müsait bir zemin yaratıyorlar. YÖK’e zemin etüdü yaptırılsa yıkım kararı çıkar.
Bu durumun başka bir yansıması da öğretim elemanlığının en temel birinci basamağı olan araştırma görevliliğinin başına gelenler. Araştırma görevliliğini de proje araştırmacısı adında iş güvencesi olmayan ve yine esnek çalışan bir statüye dönüştürüyorlar. Zaten köle muamelesi görüyorlar araştırma görevlileri; 50d kıskacında var olma mücadelesi veriyorlar. Araştırma görevlileri derneği başkanlığı yaptığım dönemden bugüne genişletilen bir uygulamadır 50d uygulaması da: “Lisansüstü eğitimin bitince çık git üniversiteden!” Buna yanıt da geldi araştırma görevlilerinden: “YÖK gitsin, biz kalıyoruz.”
Nitelik ile rekabeti ilişkilendiren bu yasa tasarısı üniversitenin tarihsel-toplumsal birikiminden nemalanmaya çalışan ve bunu ucuza mal etmeye çalışan sermayenin işine yarayacak. Merkezi sınavlarla, neyi ölçtüğü belli olmayan ölçme-değerlendirme yöntemlerini kullanarak birbiriyle dövüştürülen ve aralarından en nitelikli savaşçının (gladyatörün) seçilmeye çalışıldığı çocuklar ve gençlerden sonra araştırmacılar ve yardımcı doçentlerde sıra. Yarın kim bilir kime sıra gelecek? Sustukça…
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13