18 Ekim 2012 12:48

Savaş mı, barış mı?

Savaş mı, barış mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Halk kitleleri barıştan, hükümet savaştan yana: içeride, hak arayışındaki Kürtlere ve emekçilerin ileri kesimlerine karşı şiddet ve bastırma politikası izleniyor; dışarıda Suriye’ye karşı, bir yandan silahlandırılmış çeteler aracıyla dolaysız bir savaş yürütülürken, diğer yandan daha etkili saldırılar için savaş hazırlığı var. Irak hükümetiyle düşmanlık had safhada. Rusya ile, ABD itmesiyle, giderek artan bir gerginlik var. Rus diplomasi ustalığı bunu bir ölçüde geriye itip etkisini zayıflatsa da, “atışma”lar devam ediyor. Rus Savunma Bakanlığı yayın organı, Türkiye’nin başka ülkelerle birlikte bölgede giriştiği enerji kavgasını, “demokrasi mücadelesi” olarak göstermeye çalıştığını yazdı.
Savaş ve barış sorunlarının ülkelerin bağımsızlığı, kendi yönetimlerini halklarının özgür seçimiyle belirlemeleri, ve içerde halkların tüm haklarına sahip olup olmamalarıyla ilişkili olduğu bilinir. İşgal tehdidi altındaki bir ülke halkının buna karşı ‘topyekün’ savaşı, ya da ulusal baskı altında tutulan ulusların kendi kaderlerini kendileri belirlemek üzere başkaldırısı, veya işçi ve emekçilerin ve onların gençliğinin kapitalizme karşı özgürlük ve demokrasi savaşına girişmeleri, olması gereken, yerinde ve haklı savaşlardır. Öncesi bir yana, son yüz-yüz yirmi yılın gösterdiği, emperyalizm ve büyük sermaye kuvvetlerinin bu tür mücadele ve savaşların düşmanları olduğudur. Bunlar ama kendileri, ülkeler zaptetmeye; enerji ve öteki önemli kaynaklara el koymak üzere entrikalar çevirmeye, demokrasi ve özgürlük adına halkların kaderine el koymaya çalışmaya asla ara vermemişlerdir.
Barıştan söz eden ya da savaş politikalarına karşı alanlara çıkıp seslerini duyurmaya çalışanlara karşı saldırgan ve düşmanca hükümet politikalarına yön veren tam da bu ikincisidir. Bu politikanın belirleyici ana özelliği demokrasi ve özgürlük karşıtlığıdır. Kürtlere saldırmayın, haklarını tanıyın ki barış olsun diyenlere de düşmanca bakılmaktadır. Suriye’ye karşı savaş için bir neden yoktur; Suriye’de demokrasi olacaksa bu o ülke halkının kendi bağımsız mücadelesiyle ve dış karışmalar olmaksızın olmalıdır, siz fırsat yaratıp çullanmaya çalışıyorsunuz diyenlere de.  
Uzun on yıllar, “Aslında bizimdi, hileyle alındı” diye bakılmış bir “küçük sınır ülkesi”nin sınır boyunda, yumruğu havada bir “en yüksek rütbeli general”in, “Dimdik ayaktayız, buradayız!” diye, etrafına aldığı birkaç kişiye “cesaret verir” havalarda, fotoğraf karelerine girmesi; tankların sınıra dizilmesi, savaş uçaklarının tehdit edici uçuşları, hükümet sözcülerinin “kan damlayan” açıklamaları; seferberlik havasının oluşturulması, vb; tüm bunlar, ana karakteri barış, demokrasi ve özgürlük karşıtlığı olan bu politikanın ürünüdür. Bu aynı zamanda, halk kitlelerine karşı politikaları nedeniyle destek ve güç kaybı kaçınılmaz olan bir hükümetin şiddet politikalarına ağırlık vererek, ve hatta olası bir iktisadi krizin yüklerini halka yıkmak üzere savaş türü şiddet ve kan politikalarını bir araç olarak kullanma tutumuna; -şimdilik olsun- eğilimine işaret ediyor.
 “Ne oluyor, bizim ülkeye harp ilanı oldu da, kimse bilmiyor mu?​” manasında sorular sorup, ülke halkını ve komşu tüm ülkelerin halklarını kanlı boğazlaşmalara itme potansiyeli taşıyan hükümet-ordu üst yönetimi politikalarını sorgulamaya ‘kalkışan’ herkesin, ihanetle suçlanarak susturulmak istenmesi, aynı zamanda bu zorba politikaya karşı halk isyanı olasılığını önlemeye yöneliktir.  Bölgeyi “yeniden dizayn etme”ye soyunduklarını ilan ederken, artlarını dayadıkları büyük efendiyle bölgenin Siyonist korsanına perde olmayı ihmal etmeyenler, ortalığı gürültüye boğarak, acı ve yıkımını halkın yaşadığı ve yaşayacağı politikalarını zorunlu, mecburi, insanlık gereği gösterirken, bir başka ülkeyi karıştırmak, o ülkenin yönetimini yıkarak kendileri gibi Amerikan ve Batılı emperyalist güçlerin uşağı bir yönetim oluşturmak için silahlı çeteler örgütleyip finanse ederek büyüttükleri gerilim ve çatışmaları, demokratik istemli mücadelelere destek olarak göstermeye çalışıyorlar.
 Demokrasi ve özgürlük düşmanı iken, halkın ekonomik, siyasi ve sosyal haklarına karşı, elde kılıç savaş açmış ve daha önceki mücadelenin ürünü kısıtlı hakları gasp için durmadan karar çıkaran bir hükümetin “demokrasi ve insanlık savaşı” iddiası! Etraftaki asker ölüleri, parçalanmış cesetler, bombalar-alevler; evlat kardeş acısı ve telaş karmaşasında, “En yüksek rütbeli general” ile “en yüksek yetkili il yöneticisi” arasında, hediye alış-veriş merasiminin fotoğraf karelerine yansıması gibi bir şey!
Hesaplar buradan görülmeli.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa