Ekim devrimi ve milyonların yürüyüşü
Fotoğraf: Envato
Bolşevik Partisi ve lideri Lenin’in önderliğinde yapılan Büyük Ekim Devrimi, Jülyen takvimine göre aynı ayın 25’ini 26’sına bağlayan gece Petrograd’daki Kışlık Saray’ın ele geçirilmesiyle zafere ulaştı.
Ekonomik ve siyasi sorunların derinleştiği dönemin Rusya’sında işçi sınıfı öncülüğünde yakılan devrim ateşi sonra büyük bir Sovyet devletine dönüştü, dünya tarihinde kalıcı bir iz bıraktı. Ekim Devrimi’nin insanlık tarihine, işçi sınıfına kazandırdıklarını alt alta dizmeye kalksak yer kalmaz. Çünkü, bu devrim 20. yüzyıla damgasını vurdu, dünyanın gidişatını önemli ölçüde etkiledi, bundan sonra da etkilemeye devam edecek.
En çok da devrimin gerçekleştiği topraklarda…
Zira; bugün de Rusya’da pek çok insan için “Onurlu, gururlu ve huzurlu yılların” başlangıcı olarak tanımlanıyor Ekim Devrimi. Bu nedenle günümüz Rusya’sında kim mevcut oligarşik rejime karşı bir şeyler yapmak istiyorsa, Ekim Devrimi’ne göndermede bulunmadan, onu anmadan edemiyor. Bir numaralı devrim karşıtları bile yeniden güçlenmenin yolunun Ekim Devrimi’nin yarattığı değerlere sahip çıkmaktan geçtiğini biliyor.
Örneğin; geçen hafta Moskova’da ve Petersburg’da üçüncüsü düzenlenen “Milyonların Yürüyüşü”ne 100 binden fazla insanın katılması dikkate değer bir durumdur. Demek ki, Rusya’da mevcut yönetime karşı güçlü bir tepki söz konusu. Resmi RIA Novosti ajansının geçtiği habere göre Putin yönetiminden rahatsız olan neredeyse herkes mitingde yerini aldı:
Batının desteklediği liberaller, sosyal demokratlar, sözde komünistler, radikal solcular, milliyetçiler...
Hepsi, Putin’in temsil ettiği oligarşik yönetimi karşı aynı meydanda buluşmuş, güç birliği yapmış. Nereden bakılırsa bakılsın; Ekim Devrimi’nin gerçekleştiği bu büyük ve zengin ülkede emekçi sınıflar arasında son yıllarda mevcut otokratik rejime karşı tepki gün geçtikçe büyüyor. Nasıl büyümesin ki...
Gorbaçov’la başlayan Batı emperyalizmine entegrasyon süreci, Yeltsin’le Rusya’nın geçmiş ekonomik birikim ve kazanımlarının Batı sermayesinin talan ve yağmasına dönüşmüş, halkın refah düzeyi yıldan yıla düşmüştü. Putin döneminde bu ilişki esasta değişmemekle birlikte, ülke zenginliklerine el koyan Rus burjuvazisinin büyümesine, dünya pazarlarına açılmasına özel olarak destek verildi, palazlandırıldı.
Gelinen aşamada Rusya, petrol doğal gaz ve enerji kaynakları üzerinde kıyasıya rekabetin sürdüğü, gelir dağılımındaki adaletsizliğin büyüdüğü, hem milyarderlerin hem de yoksulların arttığı klasik kapitalist bir ülke haline gelmiş bulunuyor. Resmi kaynaklara göre yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı 20 milyonun üzerinde. Gerçekte ise 30 milyona yakın. En çok da gençler işsizlik ve yoksulluktan etkileniyor. Seçimlerden önce bu dönem en önemli hedef olarak yoksullukla mücadeleyi ilan eden Putin bugüne kadar somut bir adım atmış değil.
Bütün bunlardan ötürü, bir süreden beridir Rusya’da kendisini “Antiputin” hareketi olarak dışa vuran toplumsal huzursuzluğun bir bölümü Batı tarafından desteklenen liberal kesimlerden oluşurken, diğer bir bölümü sosyal sorunlardan ötürü biriken öfkenin ifadesinden başka bir şey değildir.
İçerideki zenginliği bir grup azınlığın emrine sunan Putin ve ekibi, dış politikada ise emperyalist politikaları yeniden ciddi bir şekilde devreye koymuş bulunuyor. Son Suriye krizinde de görüldüğü gibi Rusya diğer emperyalist güçlerle rekabet ve hegemonya çatışmasına girmeye hazırlanıyor. Rus burjuvazisinin emperyalist emellerini, içeride sömürüyü artırma ve muhalefeti susturarak gerçekleştirmeyi amaçladığı ortada. Çünkü, dışarıda büyük planlar peşinde olanların önce içeride büyük baskılar yaptığı biliniyor. Ama, Rusya emekçileri, Büyük Ekim Devrimi’nin, Rus İmparatorluğu’nun girdiği Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra yapıldığını biliyor.
Bu nedenle, Rus sermayesinin dünya genelindeki çıkarlarını düşünen Putin-Medvedev tayfasının Ekim Devrimi’nin 95. yılında tarihten çıkarabileceği bir ders olmayabilir belki ama Rusya emekçilerinin bunu bir kez daha hatırlayacağından şüphe yok.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12