'Sis bombası' taktiği mi?
Fotoğraf: Envato
Başbakan Erdoğan Azerbaycan dönüşü, Esenboğa’da yaptığı açıklamada, “Gerekirse yarın sabah MİT Müsteşarını İmralı’ya gönderirim” dedi.
O zaman gönder müsteşarını hemen, “Kim engelliyor seni?” demek geliyor akla. Eğer diyalog böyle başlayacaksa, en doğru iş de bu. Ancak, böyle bir soru karşısında kırk dereden su getirileceğini de biliyoruz.
Peki “MİT Müsteşarının İmralı’ya gönderilmesi” için “gerek şart” nedir; nasıl olursa Başbakan MİT Müsteşarına, “Git İmralı’ya da Öcalan’la görüşmeleri başlat!” diyecektir? Bu belli değildir ama Başbakan ikide bir çıkıp “Gerekirse, ...” diye başlayan “müzakere” cümleleri kurmaktadır.
Hükümetin gerçekte ne yaptığı ve son günlerde sıklaşan, “Gerekirse Oslo’ya da gidilir İmralı’ya da” söylemi dikkate alındığında, bu çıkışların zaten hayli puslu olan siyasi ortama “Sis bombası atmak” olduğu da söylenebilir.
Çünkü bir yılı aşkın bir zamandan beri hükümet ve Başbakan Erdoğan, “siyasetle müzakere terörle mücadele” formülasyonuna dayanarak, bir yandan askeri operasyonları artırırken öte yandan da KCK davası kapsamında BDP’li yerel yöneticiler, belediye yöneticileri, sendikacılar, avukatlar, gazeteciler, aydınlar gibi partinin eli ayağı ne varsa kesmektedir. Ve bu şiddet ve baskı üstünden tepkiler geldiğinde, “Siyasetle müzakereyi reddetmiyoruz. Gerekirse bunu da yaparız” lafını ortaya atıp; “Bu hükümet bu sorunu silahla çözmek istiyor, buradan bir yere gidilemez” eleştirilerini püskürtmektedir.
Son günlerde “Şemdinli vakası”ndan beri her gün daha çok askerle yürütülen operasyonlara karşın bir ilerleme olmaması AKP’ye yakın liberalleri ve aydınları da kapsayan “müzakere yapılmalı” baskısına karşı Başbakan, “Gerekirse İmralı’ya MİT Müsteşarını yarın sabah gönderirim”e kadar gelmiştir. Ancak, bunun da yeni bir “sis bombası” olma ihtimali çok güçlüdür. Nitekim böylece MHP açıkça, CHP ne dediği pek belli olmaz biçimde “Oslo” ya da İmralı’da görüşmelere de karşı çıkarken, AKP sanki sorunu görüşmelerle çözmek isteyen, bunun için de pek çok bedel ödemeyi göze alan kahraman bir barışçıl çözüm yanlısı olarak boy göstermektedir. Üstelik de bu doğrultuda hiçbir ciddi adım atmadan!
Cumhurbaşkanı Gül’ün son 10 gün için BDP’li vekillerle iki-üç kez görüşmesi ve BDP heyetinin AKP ile son günlerdeki temasları da hükümetin görüşmeler doğrultusunda adım attığına işaret sayılıyor. Hatta “Son birkaç gündür ortada görülmeyen MİT müsteşarının İmralı’da” olduğunu iddia edenler bile var.
Ancak Hakkari’den, Şırnak’tan gelen haberlerde, KCK davalarının seyrinde bir “normalleşme” belirtisi yok; PKK, BDP ve Kürt siyasi güçlerine yönelik saldırgan üslupta da bir yumuşama yok! Bunlar da “müzakereler başlamıştır bile!” biçimindeki görüşlere inandırıcılığı azaltıyor.
Gerçi, çatışmalar ne zaman yoğunlaşsa, ortaya “Müzakereler başlayacakmış, hatta başlamış” türünden “sis bombası” atanlar, “Canım çatışmalar ne kadar yoğun; üsluplar ne kadar sertse görüşmeler o kadar yakındır. Bu başka ülkelerde de öyle olmuştur!” gibi tarih çarpıtması ve bilgi saptaması yaparak, çatışmaların böyle sürmesini “Görüşmelerin alameti sayıyor” olsalar da gerçek böyle değildir.
Gerçek ve gerçekçi olan müzakereye yönelen bir hükümetin askeri bakımdan da hiç olmazsa bir “ateşkes” için ortam hazırlaması, haksız-hukuksuz davaların bitirilmesi, cezaevlerinde ölüm sınırına yaklaşan açlık grevlerinin sonlandırılması için kimi girişimleri yapması,… gerekir. Aksi halde ya “müzakere” yoktur ama söylentisi ortaya atılarak oyalama taktiği yeniden devreye sokulmuştur ya da “müzakere” aynı sonucu elde etmek için, laf olsun diye yapılmaktadır. Tıpkı bugünlerdeki, “Müzakereler başlayacak, başlamış bile” haberleri gibi.
Eğer müzakereden söz edilecekse, öncelikle yukarıdan beri sözü edilen alanlarda bir yumuşama, en başta da bir ”ateşkes”le başlayacak belirtileri olmalıdır.
Nitekim Kurban Bayramı vesilesiyle Türkiye kamuoyu bir “ateşkes” beklemektedir. Burada bir adım atılırsa, “Müzakere için inandırıcı bir zemin” doğabilir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00