21 Ekim 2012 15:59

'İktidar'la 'muhalefet'

'İktidar'la 'muhalefet'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“İktidar” dediysek, hükümetten söz ediyoruz. “AKP iktidarı” aşağı “AKP iktidarı” yukarı denmeye alışılmıştır. Sanılır ki, iktidar AKP’dir. Hele asker ekibin üstesinden geldikten sonra tam bir “iktidar” olduğu düşünülür. Oysa sadece hükümettir. İktidarın ancak “yürütme komitesi”dir. Miadı dolduğunda yerini başkasına bırakır. Tıpkı Demirel’in, Özal’ın ve partilerinin bıraktığı gibi.
İktidar sermayenindir. Burjuvazinindir. İktisaden de siyaseten de egemen olan odur. Hiçbir burjuva hükümet burjuvazinin çıkarlarına aykırı iş yapmaz. “Diktatör Esad” gibi laflar demagojidir. Bugüne kadar demokrasiyle tanışmayışımız bir yana, Türkiye de, Suriye ve istisnasız tüm diğer ülkeler gibi bir diktatörlüktür: Burjuva diktatörlüğü. Burjuvazinin çıkarları doğrultusunda emekçiler sömürülüp ezilirler.
Böyledir, ancak “yürütme” de önemlidir. Beceri ister. Bir de şans. Ve güçlü sosyal dayanaklar. Tabii ki ideolojik dayanakların gücü de küçümsenemez.
AKP şanslıdır; Batılıların memuru Kemal Derviş’in ardından gelmiştir. Onun “15 günde 15 yasa”sını ve “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” nimet bilmiş, sürdürmüş, 2008 Krizi’ni buradan atlatmıştır. Ve şanslıdır; bölgede “ılımlı İslam”a olan ihtiyacı ve taşyeron arayışıyla Amerika’yı arkasında bulmuştur. Din istismarı bakımından sosyal dayanakları uygundur, tarikatlar yanındadır ve kadro kaynağı ve dayanışma aygıtı olarak şirketlerle içiçe okullar kadar inançlar da güçlü bir dayanaktır. Peki, politika? Peki beceri? Şansı ve dayanaklarının güçlülüğünden politikayı iyi bilip yapıyor sanılmıştır. Azıcık karışıklık durumundaysa takke düşmüş, kel görünmüştür. İşte Suriye! İşte Kürt sorunu! Ve yaklaşan iktisadi fırtınada gaza mı frene mi basacağını bilmeme hali!
Pervasızlık ve yukarıdan atma tutumu ise yaygındır. Yakında başına taş yağacaktır!
Bir şeyi iyi bilmekte ve “güç” elinde olduğu için iyi uygulamaktadır. Bir de muhalefetsizlikten yararlanmaktadır!
Hep ortaya bir şeyler atıp tartıştırmakta ve el altından işini görmektedir. Maslak’la Ayazağa ve Huzur Mahallesi’ni, bir başka yasanın kuyruğuna bağlayıp, Şişli’den alıp Sarıyer’e bağlayıvermiştir. Ama 18 yaşı atmıştır ortaya, “olur”du “olmaz”dı diye tartıştırmaktadır! Kimse “rest” çekip “16 olsun” dememektedir. Ya da yerel seçimlerin erkene alınmasını istemektedir. Nedeni bellidir; alacağı güçle Erdoğan başkanlığının yolunu açma peşindedir. “Ekim”di, “Kasım”dı, 27’siydi 3’ü, 17’siydi, bunu tartıştırmaktadır. Bu beceriyse, beceridir! Kimse çıkıp, “tamam yahu, en erkeni” dememektedir! “Yerel seçimi erkene alalım, Cumhurbaşkanı seçimi ve Genel Seçim’le birleştirip tümünü bir arada yapalım” diyememektedir. Kuşkusuz ki “hayır” diyecek AKP’yi “seçimden kaçma” köşesine sıkıştırmaya yönelmemektedir.
İşçi ve emekçilerin geçim derdi, çalışma koşulları ve hakları konusunda da böyledir. Bakanların “gaz-fren” tartışmaları ortasında enflasyonun da bir yeni çöküntünün de gürültüsü şimdiden gelmekte, ama “18 yaş” ya da “seçim işleri” ile ilgili “muhalefet buradan hiç konuşmamaktadır.
Kürt sorunu da böyledir. “Yeniden görüşebilirim” dediğinde Erdoğan, CHP çıkıp “Oslo olmaz”ı ileri sürmekte, ama “görüşmezsen namertsin” dememekte, diyememektedir. Eşitliği savunmaktan korkmakta, özgürlük diyememekte, bunları Erdoğan’ın demagojisine terk etmektedir. Erdoğan “muhalefet”in “desteği”yle Kürt sorununda da, Suriye’de de demokrasi sakızı çiğneme şansını elde etmektedir.
Sonra çıkıp BDP’ye “maşa” denmektedir! Peki, Suriye’de “kestaneyi ateşten alma” işi kime ihale edilmiştir?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa