22 Ekim 2012 14:52

Deprem-şov zamanı

Deprem-şov zamanı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün, 644 kişinin hayatını kaybedip, binlerce kişinin de yarandığı Van depreminin birinci yıl dönümü. Geçtiğimiz bir yılı Vanlılar “yıkım kararı verilmiş” evlerinde, evlerinin bahçelerindeki çadır baraka karışımı barınaklarda geçirirken 200 bin Vanlı da çadır ve konteynerlerde geçirdi.
Bugün Başbakan Erdoğan, TOKİ’nin yaptığı 12 bin 154 konutu sahiplerine teslim ederek, “Depremin yıktığı Van yerine yeni bir Van yaptık!” şovu yapacak. Ama öte yandan Van, Diyarbakır ve Mardin’de depremzedeler ve bölge halkı, depremde hayatını kaybedenleri anarken aynı zamanda taleplerini de dile getirecek.
Geçen bir yıla şöyle bir bakıldığında Van depremi; halkın büyük acısıyla siyasetin birbirine karıştırıldığı, AKP Hükümeti’nin deprem yıkımı ve halkın çaresizliğini azaltmak yerine BDP’li belediyeyi boşa düşürmek, BDP’nin ildeki etkinliğini kırmak için kullandığı bir deprem olarak hafızalara kazındı. Öyle ki Hükümet ve Van Valiliği, bölge belediyelerinin depremzedeye yapmak istediği sıcak yemek yardımını bile engellemeye kalktı; depremzedenin çadır, battaniye, yiyecek gibi en acil ihtiyaçlarının karşılanması için yaptığı protestosunu, BDP’nin kışkırttığı gerekçesiyle, kış kar, eksi 10 derece soğuk demeden gaz ve su sıkarak bastırmaktan çekinmedi.
Depremin yarattığı acı ve çaresizlik ortamının böyle politize edilmesi, ister istemez depremin yarattığı tahribatın önlenmesi için yapılan işlerin de siyasetin penceresinden görülmesini getirdi. Nitekim hükümet, TOKİ’ye yaptırdığı deprem konutlarının açılışını bir şovla, hükümetin vaatlerini yerine getirdiğinin bir nişanesi olarak sunuyor.
Gazetelere verilen ilanlarla ve yandaş gazetelere manşetler attırılarak, TOKi konutları, depremin izlerinin silindiği ve her şeyin normale dönüştüğünün bir işareti olarak gösteriliyor.
Ancak hâlâ on binlerce kişinin konteyner ve çadır kentlerde yaşadığı, esnafın onda birinin bile krediden yararlanamadığı, yardımların partizanca yapıldığı, okulların, hastanelerin çalışmasının bile henüz normale dönmediği, üniversitenin açık mı kapalı mı olduğunun bile tartışmalı olduğu 1 milyon nüfuslu bir ilde, TOKi’nin 12 bin konut yapması ne kadar depremin izlerinin silindiği, hayatın normale döndüğü anlamına gelebilir?
Hani; bir yere binlerce ağaç dikmeyi orman yapmak sanan doğa bilgisi cahilleri gibi hükümet de depremin yarasını sarmayı konut dikmek sanıyor. Hele de konutların Vanlıların gelir düzeyi dikkate alındığında 75 bin lira gibi fahiş bir fiyattan depremzedeye satılması (konutlar felaketzedelere parasız verilmeliydi) dikkate alındığında!
Oysa Van’da deprem sadece konutları yıkmadı; 644 can aldı, binlerce kişiyi yaralı ve sakat bıraktı. Bunların ailelerini, yakınlarını unutulmaz acılara gark etti.
Dahası Vanlıların depremde, sadece evlerini değil işlerini, işyerlerini de kaybettiği, eğitim ve sağlık hizmetlerinin çöktüğü, sosyal ve ekonomik yaşamın büyük ölçüde tahrip olduğu, binlerce ailenin göç etmek zorunda kaldığı düşünüldüğünde, depremin yaralarını sarmaktan neyin kast edildiği daha iyi anlaşılırdır. Ancak hükümetin ve idarenin bunu umursadığı yoktur. Onlar için varsa yoksa “Bakın yaptık!” diyecekleri konutları dikip satmaktır.
Bunlar ihtiyaç duyulan konutun ne kadarını karşılıyor, ihtiyaca ne kadar uygun, felakete uğramış insanlara neden parayla satılıyor, bu konutlarla depremin derin yarası ne kadar sarılmıştır,… sorularının anlamı yoktur hükümet için.
Vanlı, “Bu konutlar bizim yaramız karşısında çok az şey ifade eder” dese de hükümet ve Başbakan için geri kalan 74 milyonun ne diyeceği önemlidir. Onu da yandaş basın ve TV kanalları üstünden organize ediyorlar; TV’deki görüntülere bakan ve Başbakanın nutukların dinleyen vatandaş, “Canım hükümet Van’da çalışmış. Bakın koca bir kent inşa etmiş!” desin yeter! Çünkü hükümet için varsa yoksa “Bakın yapmış!” dedirtmek. Hele de gündemde “üç önemli seçim” varken.
Ve böyle zamanlarda onlar için depremin acısını ekonomik, siyasi, sosyal her bakımdan ranta dönüştürmek caizdir!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa