23 Ekim 2012 14:30

Dün, bugün, tıp: Açlık grevleri

Dün, bugün, tıp: Açlık grevleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Doksanlı yılların sonlarıydı. Aydın, Manisa ve bilumum bölge illeri medyaya insan hakları ihlalleri ve işkence davaları ile manşet olmaya devam ediyorlardı. Metin Göktepe’nin öldürülmesi ve devlet kurumlarında işkence ile nice ölüm tam da bu iklimde gerçekleştirilmişti.

İşkence ve kötü muamelenin önlenmesine dair başta hekim meslek odaları olmak üzere kimi kurumlar üyelerinin “güdülenmiş” basıncına karşın emek harcıyorlardı. Misal tabipler birliği (TTB) yasasında yer alan “Halkın sağlığını korumak”  cümlesinin gereğini yerine getirmek adına, kimi yerel tabip odaları aracılığı ile “alternatif adli raporlar” düzenliyordu.

Usulüne uygun adli rapor alınamayan yılları unutmadık değil mi? Hani karakoldan hastanelere her götürülüşte güvenlik güçleri odadayken, hiç muayene edilmeden, soyunmadan, doktorun “Bir şeyin yok değil mi” sorusuna verilen korkulu baş sallama ile gelen “Darp ve cebir izine rastlanmamıştır” cümleli adli raporları ne olur unutmayalım.

Dili geçmiş zaman sakın yanıltmasın! Hâlâ Birleşmiş Milletler İstanbul Protokolüne uygun hazırlanmamış o kadar adli rapor var ki! Ama şimdiki zamanı kısmen başka yazılara bırakıp geçmişi bu güne ayna kılmakta yarar var.

Dedik ya meslek örgütü ve sendikalara “üyelerinden basınç geleceği” cümlesi hep hazır tutulur arka planlarda. Kimi zaman bu negatif basınca ilk anda umulmadık yerlerden rüzgar eser. Hiç unutmam şimdinin tutuklu gazetecisi Mustafa Balbay’ın o yazısını. Başlık “Türk Tabutları Birliği(TTB)”. Açlık grevlerinde hekimlik etik değerlerini terk etmeyen Türk Tabipleri Birliği bir anda tabutlar birliği kılınmıştı yazıda. Mevzu hâlâ güncel: “Hayata Dönüş” adlı cezaevlerindeki açlık grevcilerine yönelik“katliamı hatırlatır” müdahale.

Evet, dün “tabutları reddeden” TTB’ye yönelik bugün de yeni taarruzlar muhtemel. Yine cezaevleri gazete manşetlerinde, yine açlık grevi ölümcül günlere yaklaştı ve doğası gereği dün olduğu gibi bugün de saldıracaklar TTB ve benzeri örgütlere.
 Ama okuduysa bu yazıyı Mustafa Balbay yeni bir yazısını okumak isterim “Hayata Dönüş” ve TTB’ye dair. Dışarıda olması için çok neden var ama benim için bu yazıyı yazabilmesi bir okur ve hekim olarak en az diğerleri kadar önemli.

Şimdi turnusol zamanı: Dünün etik ve bilimin kılavuzluğunda her nerede ve kim olursa olsun ayrım yapmayan sağlık örgütleri şimdinin açlık grevcileri “Kürt” olunca bakalım üyeleri ile nasıl bir yol belirleyecekler. Burada sözüm TTB’ye değil; şimdiden iyi ki “TTB” gibi örgütler var demeden edemeyeceğim.


HEKİMLİK VE GAZETECİLER: METİN KALABİLMEK

Yine doksanların sonu, ama yer bu sefer ne Aydın ne de Manisa; Ankara’dayız. Adli Tabip Cumhur A. tutuklu yargılanıyor; bahanesi gözaltında bir avukatın ajandasında adının yer alması. Dönemin İzmir Tabip Odası da diğer odalar gibi duyarlı. Hekimler “adli hekimlik alanına gözdağı” olarak algılıyorlar tüm yaşanmışlıkları ve doğası gereği bir otobüs de İzmir’den kalkıyor Ankara’ya. Aynen Metin Göktepe, Manisalı Çocuklar, Baki Erdoğan, Dr. Eda Güven davalarında olduğu gibi…
Tüm ülkeden Ankara Adliyesine hekimler gelmiş; ama polis salt İzmir’den gelenler adliyeye giremez diyor; anlayacağınız yolun karşısında mahsuruz. O an az ötemizden dönemin TTB Başkanı Füsun Sayek ile Dünya Tabipler Birliği Başkanı adliyeye doğru yürüyorlardı; doğal olarak oda yayın organı için bir fotoğraf fena olmazdı; değil mi?
Sonrasında İzmir’den tek bir hekimin adliyeye girmesine onay çıkınca Tabip Odası yönetim kurulu ben uygun görüldü. Ama sivil polisler çekilen TTB ve Dünya Tabipler Birliği Başkanının yan yana fotoğrafının filmini istemekle kalmayıp el koydular; yetinmeyip gözaltına da alacaklarını ifade ettiler. Dönemin TTB Genel Sekreterinin devreye girmesi ile Emniyet Müdürünün yanına götürüldü hekim. Söylediği tek cümle vardı: “Sen kendini Metin Göktepe mi sanıyorsun? Manisa, Aydın, Afyon ve şimdi de Ankara!”
 Bu cümle Metin Göktepe’nin katlinin bir devlet görevlisince kabulünden de öte anlam yüklüydü. Peki, ne olmuştu Manisa’da, Aydın’da, Afyon’da?
- Manisa’da çocuklar karakolda işkence görmüş, nitelikli adli rapor alamamışlar ve kendilerini cezaevinde bulmuşlardı.
- Aydın’da Baki Erdoğan emniyette işkence ile öldürülmüş; resmi otopsi usulüne uygun yapılmamıştı. Mahkemede işkence yapanlar ceza alınca sivil polislerce kent ve mahkeme ablukaya alınmış, avukatlar cumhuriyet savcısının “Kentteki tek güvenli yer valinin evinin bahçesi” cümlesi ile şaşıracaksınız ama valinin evinin bahçesine bırakılmışlardı.
- Yine Aydın İncirliova’da işkence yapanlar değil de adli rapor yazımında “işkence bulgularını saptayıp kayda döken” Dr. Eda Güven” yargılanmaya başlanmıştı.
- Afyon ise malumunuz: Metin Göktepe davasının sürgün hali!
Tüm bu davaların ortak özelliği tabip odalarının mağdur yakını ve avukatlarının talebi ile hazırladıkları “işkenceye dair alternatif adli raporların” mahkemelerce kabul görmesi idi. Ben de o raporların hazırlandığı Tabip Odası Muayene Rapor Komisyonundan sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak ilgili davaları izlemekle görevlendirilmiştim.
Alternatif adli raporlar bilimsel gerçekliğin ışığında, iyi hekimlik değerleri ile yola çıkan, temel hak ve özgürlükler sağlanmadan sağlıklı bir toplum olunamayacağının farkındalığı ile mesleğini insanlığın hizmetine sunan hekimlerce meslek odası görevlendirmesi ile hazırlanıyordu. Tüm bu davalarda nihayetinde “işkenceciler ceza aldıklarında” gerçek aydınlanmış olacaktı ki öyle de oldu.
Gelelim doksanların devletindeki o cümleye: “Ey gerçeğin izini süren adli rapor düzenleyicisi hekimler; kendinizi Metin Göktepe mi zannediyorsunuz?​” . Bilmezmisiniz ki  “sizin için tek güvenli yer “vali konutlarının bahçesi”
Peki o günden bu güne ne deyişti derseniz yanıtı İçişleri Bakanının “afedersiniz” ile başlayan konuşmalarında gizli.
Gel zaman git zaman gerçeğin peşinde bir hekim olarak emek veren hekimlerden birisi olarak, hani “Kendinizi Metin Göktepe mi sanıyorsunuz” tehdidine aldanmadan Metin’in gazetesinde yazmak da varmış!
Nice 18 yıllarda Evrensel gazetesi okuru olabilmek dileği ile sağlıcakla kalın.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa