23 Ekim 2012 15:32

CPJ Raporu'ndan Nail Güreli'ye

CPJ Raporu'ndan Nail Güreli'ye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önceki gün basına düşen Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)’nin raporu bu ülkeyi yönetenler için gerçek bir yüz karasıdır. Raporun başlığı bile, “Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Krizi: Gazetecilerin hapsedildiği ve Muhalefetin Suç Sayıldığı Karanlık Günler” gibi, “İte versen yemez” cinsinden!
Basının en çok baskı altında olduğu ülkeler arasında Türkiye; Etiyopya, Burma, Eritre gibi pek çok kişinin haritada yerini bile gösteremeyeceği, baskılar ve iç çatışmalarla adı duyulan ülkelerin de önünde, birinci sırada!
Dahası CPJ, “Türklüğü aşağılamak ve yargıyı etkilemek” gibi suçlamalarla (TCK 403. maddeden açılan soruşturmalar kastediliyor) çok sayıda gazeteci hakkında  soruşturma yapıldığına da raporda yer veriyor.
Raporun her başlığında, demokrasinin olduğu iddia edilen bir ülke için, zehir zemberek suçlamalar var. Ve öyle anlaşılıyor ki, uzun yıllar Erdoğan ve hükümetinin Türkiye’yi özgürlüklerin genişlediği bir ülke haline getirmek için çalıştıkları yalanına inanan batılı insan hakları ve basın özgürlüğü ile ilgili kurumları da bu büyük yalanın arkasındaki gerçeği görmeye başlamışlardır.
Ve bu Tayyip Erdoğan Türkiyesinin dünya kamuoyundaki imajı bakımından son derece önemlidir.
Gerçi Başbakan ve hınk deyicisi AKP önde gelenleri, yandaş basının kalemşorları, “Canım ne olacak bunlar tatlı su demokratları”, “Bunlar batının İslamofobi savunucusu kurumlarının raporları”, “Bunlar, bizi zaten sevmez, ecdadımızı da sevmezlerdi”... gibi gerekçeler öne sürecek olsalar da artık mızrak çuvala sığmaz hale gelmiştir. Ve her uluslararası platformda bundan böyle, “Tutuklu gazeteciler ne oldu?​” “Türkiye’de kaç gazeteci, neden tutuklu?​” sorusu, giderek daha çok ve daha yüksek sesle sorulmaya başlanacaktır.
***
Nail Güreli’yi, bu ülkede gerçek gazeteciliğin G’siyle ilgilenen herkes bilir. Ve herkes de onun yaşayan en önemli gazeteci olduğunu, neyi doğru biliyorsa onu dosdoğru yazdığını, bu yüzden de günümüz gazeteciliğinin duayeni olduğunu söylemekte hiç tereddüt etmez.
Sermaye sahiplerinin gazetelere de sahip olduğu, gazeteyi sermayesinin çıkarlarının kalkanı ve mızrağı olarak kullandığı bir dünyada gazetecilik ilkelerine sahip çıkmak, onlardan sapmadan gazetecilik yapmak da herhalde çok önemli bir meziyettir. Ne yazık ki her gazetecide olması gereken bu meziyet çok az gazetecide kalmıştır. İşte bu çok azlar içinde Nail Güreli birinci sırada duran bir kişidir.
Ve işte bu kişi, 1957’den beri aralıklarla 30 yıl çalıştığı Milliyet gazetesinde son yazısını yazdı. Ve Güreli, “Eşyanın tabiatına uygun’ diye bir deyim var. Biz de medyanın tabiatına uygun olarak Milliyet’ten ayrılıyoruz. Siz okurlarımıza sevgiyle teşekkürle veda ediyoruz. Sevgiyle esen kalın” diye yazdı.
Güreli’nin vedası bağırıp çağıran bir veda değil. Ama anlayana; ülkede sermaye gazeteciliğinin geldiği yeri hatırlatıyor ve basını ele geçiren büyük sermayenin ve her bir basın kuruluşunu teslim alınacak kalemlermiş gibi düşürülmesi için uğraşan AKP Hükümetinin basın üstünde oluşturduğu baskısını birleştiği yerden konuşuyor Nail Güreli.
***
Türkiye’de basının itildiği, 76 gazetecinin tutuklandığı, pek çok gazetecinin hükümet baskısıyla gazetesinden atıldığı, görevinden alındığı yüzlercesi için soruşturmaların açıldığı CPJ raporunda sözü edilen “karanlık”la, Nail Güreli’nin gazetesinden ayrılmak zorunda kalması aynı “karanlığın” diğer bir yüzüdür. Hükümetin ve büyük sermayenin basını içine ittikleri karanlık! Gazetecileri tutuklama, ağır cezalar verme, sansür, oto sansür, en tanınmış gazetecileri bile istifaya zorlayarak geride kalan genç gazetecileri terörize edip sindirme,... basını sermayenin ve iktidarın amaçlarının bir aletine dönüştürme amaçlı baskıların çeşitli görünümleridir.
Hükümetle sermayenin bir kesiminin birbiriyle basın üstünden çarpışıyor olması, onların gazeteciler üstünde baskı yaratma ve basının gücünü kendi çıkarları için kullanma “kardeşliğini” ortadan kaldırmıyor.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa