Bayramın gündemi
Fotoğraf: Envato
Türkiye, kurban bayramının sabahına Gaziantep’teki yağmurun felakete dönüşüp 3 kişinin hayatını kaybettiği, 2 kişinin de kayıp olduğu haberiyle uyandı. Böylece son üç gün içinde sel felaketine verilen kurban sayısı (ölü ve kayıp) 10’u buldu.
Bayramın ilk günü aynı zamanda cezaevlerinde kritik aşamaya gelen açlık grevlerinin taleplerinin öne çıktığı bir gün olarak başladı.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, arife günü Sincan Cezaevi’nde KCK davası tutuklularıyla görüştü. Ama bu görüşmeden Bakanın çıkardığı sonuç, “Açlık grevlerinin cezaevindeki uygulamalarla bir ilgisi yok” oldu. Sanki Adalet Bakanı değil de cezaevi müdürüymüş gibi Bakan Ergin, açlık grevcilerine de “Sesiniz duyulmuştur, kendi sağlığınız, aileleriniz için açlık grevini bırakın” çağrısı yaptı.
Sanki açlık grevi yapanların “Ana dilde savunma hakkı” ve “Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme yasağını kaldırma” taleplerinin Adalet Bakanlığı ile bir ilgisi yokmuş gibi.
Nitekim, Bakanın cezaevi görüşmesinden sonra, “Temas Grubu”yla da görüştüğü ve “bir avukatın Öcalan’la görüşmek üzere İmralı’ya gidebileceği” üstünde durulduğu belirtiliyor. Ancak bu görüşmeler şimdilik sadece “üstünde durulmuş” düzeyinde.
Bayrama girerken önemli tartışmalardan birisi de basın özgürlüğü. Arife günü, Başbakanın avukatı bu tartışmayı “zenginleştirecek” itiraf niteliğinde bir açıklama yaptı.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)’nin, “Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Krizi...” başlıklı raporu ile Başbakan Erdoğan’ın avukatı Ali Özkaya’nın “basını hizaya getirdik” içerikli açıklamasının eş zamanlı gündeme gelmesi; Türkiye’de basın ve özgürlükler alanında nereden nereye gelindiğinin hem göstergesi olması hem de bunun arkasındaki iradenin kim olduğunu göstermesi bakımından önemli olmuştur.
CPJ’nin raporu basın özgürlüğü ihlalleri ve tutuklu gazeteciler sıralamasında Türkiye’nin birinci sırada yer aldığını ilan ediyor. Başbakanın avukatı Özkaya ise, Başbakanın açtırdığı davaların “medyada caydırıcı olduğunu” öne sürerek, davalarla basında oto sansürü egemen kıldıklarını itiraf etmiş oluyor.
Erdoğan herhalde kendisi hakkında basında karikatür ve yazı olarak çıkan eleştirilere en çok dava açmış başbakandır. Her vesileyle “basına ayar vermeyi” alışkanlık haline getiren de ilk başbakandır. Kenan Evren’i saymazsak tabii!
Avukat Özkaya’nın açıklamaları üzerine Başbakanın dava açtığı gazetecilerden gazetemizin karikatürcüsü Sefer Selvi ve Cumhuriyet yazarı Bekir Coşkun, “Açılan davalar bizi etkilemedi, biz bildiğimizi çizmeye, yazmaya devam ettik” diyorlar.
Doğrudur da!
Belki başka bazı yazarlar, çizerler de dava açılıyor diye geri basmadılar ama onlar kadar mücadele içinde olmayan, onların deneyimine, güvencesine sahip olmayan, ama “Ben de hükümetin şu açıklamasını, başbakanın şu söylediğini eleştireyim, gazetecilik ahlakı, doğru habercilik, gerçek bir yorumculuk bunu gerektirir” diyen pek çok yazar ve çizer de açılan davalara, Başbakanın gazetelere ayar verme girişimlerine bakıp, geri adım atmış olabilir, olmuştur da. Ve dahası gazete patronları ve yöneticileri, Başbakan ve hükümetin basına karşı tutumuna bakıp; yazarları, çizerleri, editörleri, muhabirleri “uygun bir dille” uyarmışlardır! Ve bu uyarılar gazetelere kolektif bir oto sansür olarak yansımıştır. Oto sansür diye CPJ raporunda geçen musibet bundan başka nedir ki? Zaten burada amaç da “yoldan çıkmışları” hizaya getirmek değil onları izleyecek olanları hizaya getirip, basında huzur ve sükunu sağlamaktır!
Aslına bakılırsa egemenlerin yönetimlerinin özü böyle, en öndekileri cezalandırırken amaç onları “ıslah etmek” değil, arkadan gelebilecekleri caydırmaktır!
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına getirilen yasaklar da, işte bu anlayışla dolaysız bağlantılıdır.
Ve bu anlayış, AKP için önceki hükümetler için olmadığı kadar öne çıkan bir özellik olmuştur.
Ve herkesin birbiriyle barıştığı, kardeşleştiği, birlik ve bütünlük içinde olacağı söylenen bayram, bayramın değerleriyle hiç de uyuşmayan, işte bu gündemlerle sürecek görünüyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00