Hangi topluluğun bayramı?
Fotoğraf: Envato
Yapılmak istenen, Birinci Cumhuriyet’ten İkinci Cumhuriyet’e mi geçiş, yoksa cumhuriyet yönetiminden ümmet yönetimine mi geçiş, belli değil. Zira herkesin malumudur ki, cumhur denen topluluk sadece ve sadece Büyük Millet Meclisi’nde sembolleşir. Hal böyle olunca, eğer “cumhur”un bayramı kutlanacaksa, şimdiki parlamentonun bileşimi ya da toplumu temsil derecesine bakılmadan, bu bayramı kutlama mekânı sadece ve kesinlikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
AKP’nin Cumhuriyet’le kavgasını anlayamıyorum. Her ne kadar göstermelik olarak kullanılıyor olsa da dinsel (yani, dincilik) yönelişler dahi cumhuriyet ile yürütülebilir olduğundan, iktidarın Cumhuriyet ile mi yoksa cumhurla mı kavgalı olduğu belli değil. Dinsel yöneliş inançlarla ilgili, cumhuriyet ise yönetim biçimi ile ilgili olgu ve kavramlardır. Hal böyle olunca, cumhuriyetle kavganın anlamı, laik toplum yapısından muhafazakâr ya da dinci toplum yapısına geçmek olmayıp, halkoyuna dayalı demokratik yönetim biçiminden totaliter nitelikli bir tür monarşi yönetimi biçimine geçmeye yönelmekten başka bir şey ifade etmemektedir.
Bu görüş geçerli olarak kabul edilirse, kim ya da kimler, toplumun, bir yandan laik toplumsal yapıdan dinci toplumsal yapıya, diğer yandan da demokratik yönetim biçiminden totaliter yönetim biçimine geçirilmesini arzulamaktadır ya da, belki de, dayatmaktadır? Eğer AKP’nin hedefinde toplumda böyle bir dönüşümün gerçekleştirilmesi var diye düşünülüyorsa, bu hedefe yönelmenin tetikleyicisi ve amacı irdelenmelidir. Böyle bir hedef, salt yöneticilerin dikta heveslerinden veya zorlaşan yönetim koşullarında iktidarda kalma arzularından mı, yoksa tüm yerküreyi sarmalayan emperyalistlerin dayatmalarından mı, ya da her ikisinden mi kaynaklanmaktadır?
Siyaset her dönemde karmaşık oyun kurallarına göre oynanır. Hele de günümüzde, siyaset bilimi yanında, tarih, felsefe, psikoloji, hatta matematik vb gibi farklı bilim dallarından da yararlanılarak bilgisayarlarda geliştirilen simülasyon teknikleri ile yürütülen siyaset oyununda birkaç hamle sonrasını salt akıl ve düşünce ile öngörmek fazla olası olmayabilir. Bu nedenle, her ülke dış siyaset konularını hükümet programları olarak değil, devlet programları olarak belirlemekte, böylece büyük devletlerin görece küçük devletlerdeki geçici hükümetlerin ihtiraslarının sömürülme olanaklarını bertaraf etmeye çalışmaktadır.
Günümüzün küreselleşme koşullarında emperyalist ekonomilerin çevre ekonomiklere girebilmelerinin kolaylaştırılmasında aşılacak ilk basamak, o ülkenin hariciye örgüt beynini devre dışına alarak, ülkenin dış devlet politikasını dış hükümet politikası ile ikame etmektir. Bu aşama geçildikten sonra ikinci sırada yapılacak işlem, emperyalistlerin emirlerinin içeride rahatlıkla uygulanabilmesi için, bu emirlere yönelebilecek tüm denetim ve itiraz mercilerinin denetim altına alınması yanında, emirleri topluma yayarak toplumsal muhalefeti ayağa kaldırabilecek tüm yayın ve eleştiri odaklarını da baskılayarak susturmaktır. Şöyle ki, yukarıdan gelen bir emrin uygulanması parlamentoda iktidar veya muhalefet gruplarında eleştiri almadan kabul görmesi kadar, yüksek yargı organlarına da takılmaması gerekmektedir. Halkın, aydınların veya üniversite çevrelerinin politikalara tepki vermemesi için de bu tür haberler toplumda yaygınlaştırılmamalıdır. Kısacası, ülkedeki hâkim yönetim biçimi, şekilsel demokrasi görüntüsünde, fakat özde monarşi şeklinde olmalıdır.
Tüm diktatörlüklerde olduğu gibi, monarşi yönetim biçiminin de suhuletle sürdürülebilmesi için halkın desteği önemlidir. Halkın desteğinin sağlanması ise halka, geçmiştekilerden farklı olarak, var olan yönetimde “devlet ile halkın kucaklaştığı” imajının verilmesi, dincilik anlamında dinin siyasileştirilerek halkın üzerinde narkoz etkisi oluşturacak şekilde uygulanması, organik aydın olarak nitelenen sistemin beslemeleri yoluyla halkın bilinçlenmesinin önlenmesi gibi yöntemler seçici olarak ya da bir arada kullanılır. Böyle bir ortamda, emperyalistlerin bir ülkeden talep ettikleri hemen her şey, yağdan kıl çeker gibi gerçekleştirilir. Uzun zaman sonunda o ülke halkları anlarlar ki, kendilerinin zannettikleri iktidarlar halkın çıkarına değil, emperyalistlerin çıkarına çalışmış; özgürlük ve liberalizm halka değil, emperyalizme tanınan bir hakmış! Heyhat, o zaman ne geri dönüş mümkündür ne de olup bitenlerin bir sorumlusu bulunur!
Bu duygularla, umuyorum, 2023’ü, özlenenin aksine, gerçek anlamda Halkın Cumhuriyet Bayramı olarak kutlarız!
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33