27 Ekim 2012

Alex de Souza heykelinin oradan yola çıkmak

Walter Benjamin yine güzel saptamış. Futbolu düzenli ve dikkatli biçimde izlemenin insana belirli bir konuyu süreç içinde, gün be gün takip etme yetisini, olup bitenlerden haberdar olma isteğini ve alışkanlığını kazandırdığını, kazandırabileceğini söylüyor.

Futbol taraftarı özel alanının dışında, kendi gündelik, sıradan ihtiyaçlarıyla doğrudan ilintisi olmayan bir yapının bütün edimlerini, diğer benzeri yapılarla ilişkisini yakından izleyecek, kendisine yakın olan, belki semtinin, belki de şehrinin takımının daha iyiye gidebilmesi için kafa yoracaktır. Burada, buradan kazanacağı alışkanlıklarını ise başka alanlara taşıması da muhtemeldir. Mealen böyle söylüyor yani.

Çok oldu okuyalı. Tam alıntılayamadım sanırım. Ama söylemiş bunu. Söylemiştir yani. Söylemiş olmalı. Bunları böyle açıklamış olmalı. Bazı kaynakları taradım, henüz bulamadım, ama öyledir.

Thomas Mann’ın, Lotte in Weimar adlı romanında, bir roman kahramanına, romanın bir kahramanına dönüştürdüğü, dönüşmüş Goethe’nin, romandaki monolog ve diyaloglarda söylediklerine ilişkin, sonradan, bir vesileyle yaptığı izahat gibi bir durum bu da işte. Yani benim yukarıdaki saptamaları Benjamin’in yaptığı konusundaki iddialılığım gibi bir durum. Nürnberg Mahkemeleri sırasında savcılar Alman Nazi subaylarını yargılarken suçlamalarını Goethe’den yaptıkları bazı alıntılarla kuvvetlendirmek isterler. Ancak daha sonra ortaya çıkar ki, bu alıntılar Goethe’nin herhangi bir kitabından değil, Thomas Mann’ın Goethe’yi konuşturduğu Lotte in Weimar romanından yapılmıştır. Bunun üzerine Mann’a danışılır. Mann, hangi lafların Goethe’nin kendi yapıtlarından alıntı, hangilerinin ise romanında kendisi tarafından Goethe’ye yakıştırılmış olduğunu net olarak açıklayamayacağını ifade ettikten sonra, “Söyledi mi, söylemedi mi, önemli değil, ama söylerdi” tarzı bir iddiada bulunuyor. Bence de işte Walter Benjamin, hele de bugünkü futbol ortamını görebilse, çok daha fazlasını söylerdi söylediklerinin.

Mesela futbol maçları üzerinden oynanan şu iddia oyunları benim pek ilgimi çekiyor. Bazen bir nedenle iddia oynatılan mekanlara girdiğim oluyor. Ya da iddia oyuncularının bir sohbetine kulak misafiri oluyorum.

Özellikle de ve çoğunlukla milliyetçi, hatta hatta ülkedeki gündelik faşizmin taşıyıcısı olmuş, zenofobik bir takım adamların, yığınların; öncesinde bin bir husumet imgesiyle tanıdığı, adını öğrendiği uzak ülkelerdeki kimi takımların başarılarıyla mutlu olması, o ülkenin bir alanında da olsa neler olup bittiğini dikkatle ve gün be gün takip etmesi, ‘tekinsiz’ başka milliyetlerden bir takım adamların sakatlanmaması için dua etmesi, onların dünya, milliyet algılayımına nasıl etkiyordur acaba? Nasıl bir enternasyonalizm temrini bu?

Fenerbahçe taraftarlarının aralarında para toplayıp Kadıköy, Yoğurtçu parkında, Brezilyalı futbolcu Alex de Souza’nın, belki de kısa bir süre sonra kıskançlık bardağını taşırarak teknik direktörün talebiyle kulüp başkanı tarafından ülkesine gönderilmesine yol açacak bir heykelini dikmesi bana bir yandan Bertolt Brecht'in bir şiirini, Die Teppichweber von Kujan Bulak ehren Lenin - Kujan Bulaklı Halı Dokumacıları Lenin'i Anıyorlar (1927), diğer yandan da Michel Foucault'nun Bilmenin Arkeolojisi - Archäologie des Wissens - Fr.: L'archéologie du savoir (1969), kitabında tarihten bahsederken yaptığı ‘doküman’ ve ‘anıt’ (Dokument-Monument) ayrımını hatırlattı.

Brecht şiirinde Sovyet Cumhuriyeti Türkistan’ın güneyinde, Kujan-Bulak adında küçük bir köyde Lenin’in anısına bir büst dikmek için aralarında para toplayan fakir halı dokumacılarının son anda vazgeçip bu parayla kendilerini hasta eden bataklığa dökmek için petrolyum almaya, bunun Lenin’i anmanın daha doğru bir yolu olacağına karar verişlerini anlatır. Ve şiirin ilk bölümünün sonunda der ki: “Böylece Lenin’i anarak kendilerine yararlı oldular / Kendilerine yararlı olarak Lenin’i andılar / yani onu anlamışlar.”

Neyse, hazır Brecht demişken, hazır bir de Lenin demişken, Brecht'in bu şiirinin tamamını buraya Türkçeleştirerek aktarayım da, biz de ikisini anmış olalım:

Defalarca ve masraftan kısmayıp anıldı
Yoldaş Lenin. Büstler var ve heykeller.
Şehirlere ve çocuklara adı verildi.
Birçok dilde konuşmalar yapıldı.
Toplantılar oldu, nümayişler,
Şanghay'dan Chicago'ya kadar, Lenin'in şerefine.
Ama onu Güney Türkistan'ın  küçük köyü
Kujan-Bulak'ın halı dokumacıları şöyle andılar:

Yirmi halı dokumacısı orada akşamları
Ateş içinde kalkıyorlar kırık dökük dokuma tezgahlarının başından.
Ateş yayılıyor: İstasyon ısırgan sivrisineklerin vızıltısıyla dolu, deve mezarlığının
Arkasındaki bataklıktan
Yükselen yoğun bulut.
Ama iki haftada bir su ve tütün getiren tren,
Bir gün Yoldaş Lenin'i anma zamanının yaklaştığı
Haberini de getiriyor,
Ve Kujan-Bulak sakinleri, halı dokumacıları,, yoksul insanlar,
Karar veriyorlar kendi köylerinde de alçıdan bir Lenin büstü olmasına.
Ama büst için para toplanırken,
Hepsi orada ayakta bekleşiyorlar,
Ateşten sarsılarak ve telaşlı ellerle veriyorlar
Zorlukla kazandıklar kopekleri.
Ve Kızıl Ordu'dan Stepa Gamalew, paraları özenle sayan ve dikkatle bakan,
Lenin'i anmaya istekli oluşlarını görüyor ve seviniyor,
Ama tereddütlü elleri de görüyor.
Ve büst için toplanan para ile petrolyum alıp,
Ateşe neden olan ısırgan sivrisineklerin geldiği bataklığa, deve mezarlığının arkasındaki,
Dökme teklifinde bulunuyor aniden.
Böylece Kujan-Bulak'taki ateşle mücadele etmeyi, ve hem de anısına,
Ölmüş ama unutulmayacak,
Yoldaş Lenin'in anısına.
Karar veriliyor. Ve anma gününde eğri büğrü kovalarını
Taşıyorlar, kara petrolyum ile dolu,
Art arda köyün dışına ve döküyorlar bataklığa.
Böylece Lenin'i anarak kendilerine yaralı oldular

Ve kendilerine yararlı olarak Lenin'i andılar, yani onu anlamışlar.

 2
Duyduk, Kujan-Bulak sakinlerinin
Lenin'i nasıl andığını. Petrolyumun satın alınıp bataklığa
Döküldüğü o akşam işte, kalabalıktan bir adam ayağa kalktı ve istasyona
Bir levha konulmasını istedi bu olayı anlatan ve  tam olarak değişen planı, Lenin büstü
Yerine ateşi yok eden bir ton petrolyum alınmasını da içeren.
Ve bütün bunların hepsinin Lenin'in şerefine yapıldığını.
Ve bunu da yaptılar.
Ve tabelayı koydular.

Fenerbahçe taraftarları kendileri için Alex heykeli dikmekten daha yararlı ne yapabilirlerdi acaba? Kurbağlıdere kurutuldu mu, kurutulmadı mı? Çünkü o dereden de çevre sakinlerini rahatsız eden sinekler ve koku yayılırdı. Belki belediye yapmıştır.
Bunu yapmasalar da ama o taraftarlar yine de hayırlı bir iş yaptı oraya bir Alex heykeli dikerek.

Foucault’nun tarih, tarih yazımı bağlamındaki doküman-anıt ayrımı, insanların geçmişleriyle, tarihleriyle ilişki kurarken ‘anıt’lar inşa ettikleri, resmi tarih yazımının zamansız anıtlar oluşturmak olduğu saptaması üzerine oturur. Foucault’ya göre geçmişten kalanlara, resmi tarihe, o geçmiş dönemi anlamaya yarayan dokümanlar olarak bakmak gerekir. Önerisi budur. Eğer resmi tarihin inşa ettiği anıtları tarihin, geçmişin kendisi olarak görürsek, o dönemin ideolojisi içinden çıkıp o dönemi yorumlayamayız. Oysa resmi tarih yazımının, resmi tarihin inşa ettiği bu anıtlar biçim ve içerikleriyle o geçmiş dönemin ideolojisini anlama, böylelikle tarihi doğru yorumlama imkanı sunmaktadır bize.

Her ne kadar Foucault anıt inşa etmek derken yorumsayıcı bir süreçten, yani zihinsel bir süreçten bahsediyorsa da, fiziki anıtlar, kent meydanlarına dikilmiş anıtsal heykeller de bizi tarihin bu anıtsal algılayımına gönderir, geçmişi, tarihi bugünkü kavramlarla, bugünün ideolojisiyle anlayabileceğimiz yanılgısına sürükler. Böylece de bizi resmi tarihe eklemler, tabi kılar, resmi tarihten aidiyet ödünç almamızın konforunu sağlar.

Oysa o anıtlar bizim için en fazla o dönemin ideolojisini, bilgi dünyasını anlamamız yönünde bir doküman, belge işlevi görmelidir.

Peki, Fenerbahçe taraftarlarının Kadıköy'e, hem de ayrıca hikayesi anlatılması lazım gelen Lefter Küçükandonyadis heykelinin yanına diktiği bu Alex anıtı gelecekte nasıl bir belge işlevi edinecektir? Neyi anlatacaktır?

Tarihin eli kanlı kahramanlarının karşısına çıkarılan, gündelik hayattan, popüler kültürden kazanılmış müşfik, güler yüzlü kahramanlara duyulan ihtiyacı mı?

Ya da her halükarda kahramanlara duyulan ihtiyacı mı?

Milli ve resmi tarihle özdeşleşmiş anıt inşasının bu özelliğinin futbol, müzik gibi pop olgular sayesinde yumuşuyor, yumuşayabilecek olduğunu mu?

Zenofobinin panzehirinin pop olduğunu mu?

Evet, pop kahramanlar ya. Pop kahramanlar ancak, toplumları elinden tutup resmi tarihin zalim pantheonunun merdivenlerinden indirecek ve kendi gündelik hayatının ihtişamı ile baş başa bırakacaktır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et