Şişko dilli günler
Fotoğraf: Envato
Aristo bir metninde yer alan “acı acıyı söker” sözü ile gazete manşetlerinde yer almıştı ölümünden binlerce yıl sonra. O haberde magazin dili acının ağrıya iyi geldiğinin kanıtlanması üzerine kurulmuştu.
Aristo’nun metinlerinde yer alan sağlığa dair bir başka husus ise ateroskleroz yani damar sertliğidir. Bir metninde kalpteki kemikleşmeden bahseder usta. Ateroskleroz adı da Yunancadan gelmektedir. Yunancada ‘Athero’ yulaf lapası ‘sclero’ ise sertleşme demektir. Şimdi siz diyeceksiniz ki Aristo mantığı ile acı acıyı söker misali yulaf da damar sertliğine iyi gelire mi getireceksin sözü?
Aslında neden olmasın da diyebilirim. Reklamlara bakacak olursanız yulaflı bisküvi veya yulaf ezmeli hazır ürünler kilo vermeye birebir. Kilo eşittir damar sertliği yani ateroskleroz, o da eşittir kalp hastalığı misali basite indirgenecek olduğunda magazin dili bizi Aristo’nun da andığı damar sertliğine götürüyor. Eski Yunancada yulaf lapası kıvamında damar sertliği anlamı ile kurgulanan aterosklerozda magazin yulaf ezmesini yıllardır gökten yere indirmiyor bildiğiniz üzere.
Ama benim asıl anmak istediğim sağlık bakanının son veciz yaklaşımları. ‘Obeze şişman değil şişko diyelim’ sözünün mürekkebi kurumadan şişmanlığın sayısal karşılığı diyebileceğimiz vücut kitle indeksine gazeteciler eşliğinde yeni Türkçe kelime arayışına girmiş bakanımız.
Aslında bakanlık şürekâsı aterosklerozun tarihçesine baktığında bilim dili olabilen dillerin bunda zorlanmadığını görecektir. Eski Yunan dilinde yulaf lapası ve sertlik kelimelerinden oluşturulan aterosklerozun modern tıp dilinde hala kullanılması tesadüf olmasa gerek. Gerçek bilim dili halktan ödünç aldığını halka sunma becerisidir aynı zamanda. Sormak gerek sayın bakana; performans diye sağlığın piyasalaştırıldığı bir süreçte ülkede tıp bilimi ne halde diye. Aslında cevabı asistan hekimler yani bu ülkenin vicdanı olagelmiş genç hekimler verdi geçen hafta. Özellikle de Dokuz Eylül Tıp Fakülteli asistan hekimler bu topraklarda sağlık alanındaki en uzun soluklu grevi hayata geçirirken hem ülkedeki sağlık ortamının hem de onun sorumlusu bakanlığın foyasını ortaya çıkardılar.
Resmi tercih: Obezite
Çağ satılık hastalıklar çağı. Baksanıza sağlık bakanımız obezite yani aşırı kilo ile mücadelede yeni bir ithalat kaleminden bahsediyor: adım ölçerler. Bir anlamda hükümet adımlarınızı da izlemeye alacak! Şakası bir yana doğru kullanıldığında olumlu bir cihaz ama sorunu çözmüyor.
Belki de yapmamız gereken değerlendirme sağlık bakanlığı gerçekten ülkenin yakın gelecekteki en büyük belası olacağa benzeyen aşırı kilo ve ona bağlı hastalıkları önlemeye mi çalışıyor yoksa bilerek veya farkında olmadan sağlık piyasasında alan mı açıyor; onu çözümlemek.
Hazır seçim süreci başlamışken Sağlık Bakanlığının geçmiş uygulamaları ışığında obezite bahsinde niyet okuyuculuğu yapabiliriz. Söz gelimi bu ülkede öğrenci seçme sınavları öncesinde üstelik mevcut sağlık bakanının döneminde yıllar boyu okullar öğrencilerini son bir ay sahte sağlık raporu almak üzere sağlık kuruluşlarına yönlendirdiler. Eğitimdeki piyasacı sürecin devamı uğruna ne hikmetse Sağlık Bakanlığı bir ayda milyonlarca öğrencinin hastalık raporu alması ardından ne salgın ilan etti ne de sahteciliğin izini sürdü.
Özellikle son on yılda gerek aşırı kilo gerekse ona bağlı hastalıkların görülme sıklığının artması hiç de tesadüf değil.
Özellikle çocuk ve gençler arasında artan obezite oranında hem Sağlık hem de Milli eğitim Bakanlıklarının vebali yüksek.
Hafta içi okul kantinleri aracılığı ile, hafta sonları özel dersanelerin sıkışık teneffüslerinde çocuklar fastfood kültürüne alıştırıldılar. Üstelik yarış havasına büründürülen eğitim sisteminin mağduru çocuklar; kendi evlerinde bu kez sakin yemek yemeyi zaman kaybı olarak algılayarak yine sağlıksız beslenmiş oluyorlar.
Oysa bir başka ülke; Finlandiya kendi ülkesinde kalp hastalıklarından erken ölümlerin en sık görüldüğü şehri pilot bölge ilan ederek onyıllar öncesinde liseler dahil okullardaki kantinleri kapatıp ücretsiz ama sağlıklı yemek dağıtarak sorunu aştı. Gelinen aşamada diğer önlemlerin de katkısı ile o kentte sorun kalmadı diyebiliriz. Böylece Finlandiya sağlık ve eğitim bakanlıkları bir ülkede eğitim çağındaki çocukların fastfood kültürü ve ona bağlı hastalıklardan arınmasının yolunu tüm dünyaya gösterdi.
Şimdi sağlık bakanımız obezite ile mücadeleyi seçim sathında bir propaganda aracına dönüştürürken gözümüzden kaçırdığı işte budur. Yoksa itirazımız bu alandaki çabalara değil. Anlayacağınız obezitenin yakın gelecekte ülkede yaratacağı risk Sağlık Bakanlığına bırakılamayacak kadar ciddidir.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29