30 Ekim 2012 12:28

Benim cumhuriyetim seninkini döver!

Benim cumhuriyetim seninkini döver!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

19 Mayıstaki stadyum törenlerini Kuzey Kore usulü diye aşağılayan, 10 Kasımdaki anmalardan rahatsızlık duyan, okullardaki Atatürk köşelerini yeniden düzenleyen AKP, Kuzey Kore usulünün hamisi olarak gördüğü ana muhalefet partisini bir güzel dövdü. Şimdiye kadar kirli geçmişiyle tek parti döneminin CHP’sini ilişkilendirerek yeniden yapılandırmaya çalıştığı devletin üzerinde nasıl söz sahibi olmaya çalıştıysa Kuzey Korelileşmeyi de kendisine mal etti böylece, nihayet. 29 Ekim günü bir yanda Anıtkabir ziyaretli, asker refakatli, köşk resepsiyonlu kutlamada devletin yeni sahibi olarak boy gösterirken diğer yandan o gün “Halkla birlikte sokakta olacağım” diyen Kılıçdaroğlu’ya AKP’nin polisi biber gazı sıkıyordu. Sanki AKP’nin on yıldır kurduğu denklemin x’i ve y’si değişmişti; AKP şimdiye kadar halkın partisi olarak övünürken devletin ta kendisi olmuş, devlet partisi olmakla suçladığı, “elit” CHP’nin genel başkanının payına da, tıpkı halka olduğu gibi kötek düşmüştü.
AKP bir yandan askeri kendine bağlayarak, yargı kurumunu kendi görüşü doğrultusunda siyasallaştırarak devletin ta kendisi haline geldi, diğer yandan da halkı döve döve devletleşti, bu açık. İşçiler, Kürtler, kamu emekçileri, öğrenciler, köylüler, kadınlar ve Alevilerin üzerine biber gazı yağdıkça AKP, arasından geldiğini iddia ettiği halkla bağını kopardı. Bunları yaparken de kendisine oy veren mütedeyyin kitleyi ayetlerle, hadislerle, imam hatip okullarıyla yatıştırmaya çalışıyordu. Din ne de olsa ruhsuz dünyanın ruhu, kalpsiz bir dünyanın kalbidir ve afyon niyetine kullanılabilir! Bu afyondan bir doz alanın önceliği bu dünyanın dertleri olmaz artık.
CHP’ye oy veren kitle için ise AKP daha çok, yaşam alanına muhafazakar bir müdahaleyi, sahip olduğu statükonun daha gerisinde yaşamaya zorlanmayı, modern olanın yıkımını temsil ediyordu. Bu tedirginliğini dile getirdiği her anda da AKP, CHP’yi statükoculukla eleştirerek tek parti iktidarı zamanında Müslümanlara yapılan eziyeti araya sıkıştırdı.
AKP’nin rövanşist üslubu, baskı altına aldığı kesimleri, kendilerine artık yitip giden bir cennet gibi görünen ve aslında 89 yıl boyunca gadrinden az çekmedikleri Cumhuriyetin arkaik değerlerinin etrafında kenetlenmeye, başka türlü bir muhafazakarlığa zorladı. Gelenin kötülüğü bazen geçmişe kenetlenmeye zorlar insanı.
Denize düştüğünde ise sarılacak en gerici, en ulusalcı kesimleri yanında bulan bu kitle Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için sokağa çıktığında hükümetin rövanşist biber gazını karşısında buldu, elindeki bayrak yere düştü.
Bu karşılaşma bir bakıma CHP’ye yazılan Birinci Cumhuriyet ile AKP’nin temsil ettiği İkinci Cumhuriyetin kutsalları arasındaki bir çatışmanın birikmiş potansiyelinin açığa çıkması ve gecikmiş tezahürü olarak da görülebilir. AKP, artık güçten düşmüş, “fikri de iktidarda” olmayan “devlet partisi”ni eline geçen ilk fırsatta tepelemeye kalkmıştır. Ne de olsa devlet olmayı CHP’den öğrendiği için de ona benzemiştir sonuçta. Ve ana muhalefet partisi ayarında bir muhalefete bile tahammülü olmadığını göstermiştir.
AKP tamamdır, olmuştur artık.
Peki ya CHP? Yediği dayağın gözünü açmasını umalım. Cumhuriyeti halkla kutlayacağım diyen Genel Başkanının işaret ettiği halk, Kürt sorununun çözümü, emekçi haklarının güçlendirilmesi, demokrasinin tesisi gibi çok önemli sorunlarda CHP’yi yanında bulsun, Kılıçdaroğlu mırın kırın etmesin artık. CHP’nin halk lafının içini doldurması böyle mümkün olur, yoksa bu dersten çakar. Bu partinin şimdiye kadarki pratiği hiç umut vermese de bir musibet bin nasihatten öğreticidir diyelim.
AKP’nin ise, muhafazakar demokratlığının demokratlıkla hiç alakası olmadığı bir kez daha görülmüştür zaten. O cephe için söylenecek yeni bir şey yok.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa