Brothers under the skin

Seçimlere sadece birkaç gün kaldı ve hırslar ilkbaharda bir nehir gibi çoşuyor. Amerika’da politika kansız bir spora dönüştü. Benim takımım senin takımına karşı. Benim adamım senin adamına karşı. Ve spordaki gibi bu da eğlencenin sapkın bir hali. Şarkıcısız bir Amerikan idol yarışması gibi. Tabii ki kazananlar ve kaybedenler var.
Fakat gündelik hayatlarını yaşayan birçok insan için konfetiler düştükten, kameralar kapandıktan, ışıklar söndükten sonra kazançlardan çok kayıplarla dolu bir hayat devam ediyor. Her iki aday da küreselleşmeci. Her ikisi de oy verenlerden çok büyük şirketleri ve Wall Street’i dikkate alıyor. Her iki adam da şu an keyfini sürdükleri güç ve zenginlikten çok uzaklarda, “yabancı” olarak doğdular. Obama Hawai’de doğdu. Alçakgönüllü bir çiftin oğlu olarak. Romney Meksika’da doğdu. Mormonların güneşi altında. 1850’lerde bir tren saldırısı yüzünden neredeyse Amerika’ya karşı savaşacak bir tarikatın ülkesinde. Bu adamların ikisi de zengin doğmadılar. Ve doğduklarında kimse onların Amerikan politik sisteminde bu kadar yükseklere tırmanacağını tahmin edemezdi.
İşin özü itibariyle ikisi de birbirine benziyor. Sadece stilleri farklı. İçerikleri değil. Her ikisi de gerileme dönemindeki bir imparatorluğu idare etmeye çalışıyor. Her ikisi de çöken bir istemi doğrultma derdinde. Her ikisi de var olan sistemden becerikli şekilde istifade etmiş koyu kapitalistler. Her ikisi de milyarderler.
Uzun lafın kısası, kim kazanırsa kazansın manzara aynı olacak. Asıl soru şu: Siz ne kazanmış olacaksınız?