Hiç olmazsa Yaşar Kemal'i dinleyin
Fotoğraf: Envato
Geçen her gün ve her saat açlık grevindeki tutuklular için hayati tehlikeyi büyütüyor.
Başbakanın “Yiyorlar içiyorlar bir sorun yok. Cezaevlerinde ölüm orucunda bir kişi var” açıklamalarıyla bloke olmuş olan hükümet cenahından bir girişim gelmezken, Meclis İnsan Hakları Komisyonu‘nun cezaevlerindeki açlık grevcileriyle görüşme amaçlı ziyaretleri sürüyor. CHP’nin Cezaevleri Komisyonu üyeleri de açlık grevcileriyle yaptıkları görüşmelerin sonucunu bir rapor haline getirip dün açıkladı. Ve CHP’li vekillerin raporu, Başbakanın “yiyorlar içiyorlar” iddiasının gerçek olmadığını ortaya koydu.
Hükümet cenahında girişim olmamasına karşın kamuoyundaki duyarlılık da genişliyor.
Bu duyarlılık bir yandan çeşitli eylemlerle dile getirilirken öte yandan da aydınların yeni girişimleri gündeme geliyor.
Dün Türkiye’nin en önemli şahsiyetlerinden Yaşar Kemal, İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında bir konuşma yaparak, Bayram öncesinde açıklama yapan 150 aydının çağrısına katıldı, hükümeti ve yetkilileri uyardı!
“Biz daha önce de bu kadar kötü bir şeyi yaşadık. Burada birçok ölümle karşılaştık. Her ölümde daha çok uğraştık. ... O çocuklardan bir kısmı öldü. Ellerinde silah yoktu.... Asker yaptı diyorlar. Bunu bilmiyoruz. Fakat devletin başında olan herkesin suçu vardı bu konuda. Dün de vardı, bugün de var. Yarın ölüm orucunu babaları tutacak, çocukları tutacak. Bunu önleyemeyenler kendilerinden olan bir nesli yok edecekler” diye konuşan Yaşar Kemal, açlık grevlerini seyreden yetkililerin “nesilleri yok etme suçu” gibi ağır bir suç işlediklerine dikkat çekti.
Yaşar Kemal’in konuşmasında kastettiği “geçmiş”, yakın geçmişteki birçok açlık grevi, ama özellikle de 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş” adı verilen operasyonla 42 siyasi tutuklunun hayatını kaybedip onlarcasının yaralandığı açlık grevleridir.
Hükümet cenahındaki, bir yandan “Herkes az çok yiyip içiyor” gibi bir saptırmayla iç içe geçmiş bir önemsemezlik havasına öte yandan da “Gerekirse müdahale edilir” gibi üst perdeden konuşmalara bakıldığında AKP Hükümeti’nin Türkiye’nin bu yakın geçmişindeki büyük acılara yol açan açlık grevlerinden hiç ders çıkarmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla da “Gerekirse müdahale edilir” denmesi de herkesin aklına 19 Aralık’a gelen süreci hazırlayan açlık grevcilerini, zorla besleme yöntemlerini, olmazsa da askeri yöntemlerin devreye sokulması ihtimalini akıllara getirmektedir.
Yaşar Kemal’in geçmiş açlık grevlerine ve toplumu derinden etkileyen kötü sonuçlarına dikkat çekmesi ve hükümetin ve öteki yetkililerin sorumluluğuna özel bir vurgu yapmasının nedeni de hükümetin kamuoyundan gelen ve açlık grevcilerinin taleplerini önemsememe tutumunu gördüğü için olsa gerekir. Çünkü Başbakanın dünyanın gözünün içine bakarak gerçekleri görmek yerine, “Türkiye’de yüzlerce açlık grevcisi yok. (Adalet bakanı 66 cezaevinde 683 açlık grevcisi olduğunu kabul ediyor.) Bir tek kişi ölüm orucunda” demesi, hükümet cenahından sorunu çözme doğrultusundaki her girişimin önünü kesmiş görünmektedir.
Bugün gelinen yerde artık hükümet kimin ne dediğine ya da ne diyeceğine de çok bakmadan, hiç değilse Yaşar Kemal’in geçmiş kötü deneyimlere dikkat çeken uyarılarını önemseyerek, sorunu çözmek için bir adım atmalıdır. Sonuçta açlık grevcilerinin öne sürdüğü talepler bugün Türkiye’de hiçbir aklı başında kişinin “Talepler kabul edilmesin, bunlar ülkenin birliğine bütünlüğüne zara verir” dediği talepler değildir.
Hükümet, kamuoyunda meşru görülen talepleri yerine getirmek üzere adım atmak yerine tersini yapmakta ısrar eden bir çizgiye mahkum olursa, bu hükümetin ve Başbakan Erdoğan’ın otoritesini güçlendirmez, tersine hükümette bir özgüven yoksunluğu olarak görünürken, en insani talepleri bile dikkate almayan bir hükümet etiketinin bugünkünden bile daha görünür bir yere asılmasına neden olur.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00