02 Kasım 2012 09:57

Sonbahar

Sonbahar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sonbaharı hiç mi hiç sevmedim yaşamım boyunca. Belki yaşamımda ki çoğu olumsuzlukların hep bu mevsimde meydana gelmesindendir; gençliğimi 12 Eylül de rehin aldılar, çok sevdiğim öğretmenlik mesleğimden yine Eylül de el çektirildim, babam bir Eylül de hayata gözlerini yumdu, yüreğimde aşkın ilk tohumlarını eken o sarışın da aşk acısını tattırdı…
Ah! bir de tanıdğını, sevdiğini, dostlarını yitirmek onulmaz acılar bırakır ardında sonbahar, yaralar derinleşir, acılar katmerleşir, bütün sığınakları ele geçirilmiş bir asker gibi naçar ve korumasız hissedersin kendini.
Bu sonbahar da içime böyle acılar işleyerek ilerliyor. Her gün yeni bir yürek burkan haberle uyanıyoruz güne. Her gün yeni bir ölümle tanışıyoruz. Gencecik bedenler toprağa veriliyor bir inat uğruna. Bir inat diyorum çünkü bu ölümleri durdurmanın öyle önüne geçilemez bir şey olduğuna inanmıyorum. Demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak, daha yaşanılır bir dünya için kolları sıvamak, hiçte zor bir şey değil. Ama ucu kendilerine değmeyen bir kör bıçağın bu coğrafyanın etinde durmadan dönmesine sessiz kalanlar, görmezden gelenler, sırt çevirenler, bir gün bu ölüm kervanı kapılarına dayandıklarında onu durduracak bir güç bulamayacaklar.
Neden bunları yazıyorum çünkü onlarca cezaevinde yüzlerce insan bedenini ölüme yatırmış, taleplerinin karşılanmasını istiyorlar. Taleplerini benimser veya rededersiniz ama bir insanın ölümüne göz yummak bu çağda hangi vicdan ve adalete sığar. Ölümler yaşanmadan bu olguya bir çözüm yolu bulunması toplumsal barış ve kardeşlik duygusu için ertelenemez bir davranıştır.
Kimi medyanın ve devlet yekililerinin ölüm oruçlarını bir şov olarak adlandırmaları ve bu yönde demeçleri toplumsal barışa ve kardeşçe yaşama ne kadar uzak olduğumuza bir kötü örnek olmasının yanında, vicdanların bu kadar kabuk bağlamış olmasını anlamakta zorlanıyor ve aslında Türkiye’de söylenen ve yazılanların tersine medeni bir dünyaya ne kadar uzak olduğumuzun da bir göstergesidir.
Sosyal medyada ölüm oruçlarıyla ilgili onlarca yazılan yazının içinden seçtiğim bu şiir, suskunluğunu sürdüren anlı şanlı şairlere armağan olsun;
“Onlar günlerin
Ateşten gülleri oldular
Kokularına doyamadan
Dumana boğdular bizi
Yana yakıla
Asla yakınmadan ama
Küllerimizden yeşermeye talibiz
Ne kadar yenilirsek yenilelim
O kadar da muzaffer ve galibiz”
(Zeriya Pinar)

Sonbahar, her şeyin derin bir sessizliğe ve yalnızlığa gömülmeye yavaş yavaş ilerlediği bir mevsim. Her yaprak dalından koparken ardında hüzün ve kedere bulanmış bir ağaç bırakmaktadır. İnsanlar da öyledir, her yitirilen, ebediyete uğurlanan bir canla sonsuz bir acıya gömülmekteler.
Sonbahar işte bize bu tür acılardan onlarcasını yaşatmışken bir yenisini ekledi bunlara. Kürt şiirinin gür ve yiğit sesi ArjenArî, üç aydır çağın hastalığı kansere karşı verdiği savaşı kaybederek ardında binlerce seveni ve Kürt şiirini derin acılara boğarak ebediyete intikal etti. Cemal Süreyya ne güzel demişti “Her ölüm erken ölümdür” diye. Ama seninki gerçekten erken ölümdü.
Bu yıl ki Diyarbakır Kitap Fuarın da Arjen Arî, ölüm adlı bir şiir okudu. Neden o şiiri okuduğunu doğrusu yadırgamıştım. Kendisine neden bu şiiri okuduğunu sorduğumda “bu coğrafyada ölümden çok ne yaşanıyor ki, bu gerçeği her fırsatta dile getirelim, insanların yüreği sızlamazsa da belki ölüm kendinden utanır” demişti. Fakat ölüm şairleri dinlemiyor Arjen, onların ne derin denizler gibi yüreklerinden ve ne de yıldızlar gibi ışıyan beyinlerinden etkileniyor. Berhim Paşa’nın yazdığı gibi “İyi ki şairler şiirleriyle defnedilmiyor, yoksa bu yürekler nasıl kanardı.” Arjen Arî’nin şiirlerinde sonbahar hep vardı, onun renkleri, kederi, kapkara bulutları, dinmeyen rüzgarı…
Arjen Arî, her zaman kendisini Cigerxwîn’in ve şiirinin bi devamı olarak sayardı, o gelenekten beslendiğini söylerdi. Ne tesadüf yıllar önce Cigerxwîn de bir Ekim günü aramızdan ayrıldı. Güle güle Arjen, eminim Cigerxwîn ustanla şimdi şiir sohbetindesin ebediyete kadar.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa