04 Kasım 2012 11:10

Açlık grevi ve Suriye

Açlık grevi ve Suriye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hapishanelerdeki açlık grevleri artık kritik bir eşiğe gelmiş bulunuyor. Başbakan Erdoğan, çözüm yönünde yapılan çağrılara kulak vermek yerine Kürt hareketini hedef haline getiren provokatif açıklamalar yapmaya devam ediyor. Yetmiyor, açlık grevindeki tutsakların moralini bozmak için BDP’lilerin “ kuzu kebabı yediklerini” söyleyerek klasik bir ‘işkenceci polis’ taktiğine başvuruyor. Biz de gençlerin aylarca askerlik yaptıkları Gediktepe’de Başbakanın ayakta bile duramadığı o ünlü fotoğrafını hatırlatalım o zaman! Evet, gençlerin ölümü üzerinden siyaset yapmak kötüdür. Bunun için açlık grevindeki tutsakların talepleri karşılanmalı ve böylece sadece onların değil; çatışmalarda Türk ve Kürt gençlerinin ölümünün de önüne geçilmelidir.
 Adalet Bakanı Ergin, ana dilde savunma için bir düzenleme taslağı hazırladıklarını söylüyor. Ancak bu sorunun çözümünde düğüm noktasını ana dilde savunma değil, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması oluşturuyor. Bugün tecridin kaldırılması, Kürt sorununun çözümünde Öcalan’ın rolünü oynayabilmesinin ilk adımını oluşturması bakımından önem taşıyor. Her şey bir tarafa AKP Hükümeti gerçekten hapishanelerde ölümlerin önüne geçmek isteseydi, yapacağı ilk şey Öcalan’ın avukatları ile görüşmesini sağlamak olurdu. Çünkü herkes Öcalan’ın içeride böylesi eylemler yapılmasına karşı olduğunu ve avukatlarıyla görüşmesi halinde açlık grevlerinin sona erdirilmesi çağrısını yapabileceğini biliyor.
AKP’nin açlık grevleri karşısındaki tutumu, Kürt sorununda Suriye’ye müdahale arayışıyla iç içe geçmiş bulunan savaş politikasının bir devamıdır. Suriye’de Esad rejimi düşürülerek Batı Kürdistan’da Kürtlerin statü kazanmasının önüne geçilecek ve Türkiye’deki Kürt hareketinin tasfiyesi için yeni bir cephe kazanılmış olacaktı. Ancak bu hesap tutmadı. Bugün artık Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu çetelerinin Esad rejimini deviremeyeceğini bütün dünya görüyor. ABD Dışişleri Bakanı Clinton bile bu muhalefetin halkı temsil etmediğini söylüyor.
Esad rejimini bugünkü koşullarda deviremeyeceğini gören hükümet, Suriye’de desteklediği güçlere yeni bir rol vermiş görünüyor. Dikkatlerin artık ölüm sınırına dayanmış olan açlık grevlerine çevrildiği günlerde Suriye’de Kürtler çatışmaların, iç savaşın içine çekilmek isteniyor. Kürtleri Esad rejimini desteklemekle suçlayan ÖSO çeteleri, Kürtlerin denetimindeki bölgelerin kendilerine devredilmesini dayatıyor. 26 Ekim’de Halep’in Kürtlerin denetimindeki Eşrefiye mahallesine zorla giren ÖSO’ya bağlı bir grubun halka ateş açması sonucu 13 Kürt yaşamını yitirmişti. Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) bu saldırıya cevap vermesi çatışmayı yeni bir boyuta taşımıştı. 30 Ekim’de bu kez Afrin’de  benzer bir çatışma yaşandı. Kürt bölgelerini savunmak için kurulan ve PYD ile yakın ilişkileri olduğu bilinen YPG, bu saldırıların arkasında bazı Kürt gruplarının da olduğunu söylüyor. YPG, Kürt Yüksek Konseyi içinde yer alan Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi’ne (ENSK) bağlı bazı grupların Kürtlerin elindeki bölgelerin ÖSO’ya devredilmesi konusunda görüşmeler yaptıklarını söylüyor. 2 Eylül’de Hewler’de (Erbil) KDP, YNK, Batı Kürdistan’da ENSK’ye bağlı bazı Kürt partileri ile ABD, İsrail ve Türk diplomatlarının katıldığı ve “PYD’nin etkisinin kırılması” için bir dizi kararın alındığı bir toplantının yapıldığı hatırlandığında bu gelişmeler şaşırtıcı değil. Clinton, Suriye muhalefetinin yeniden dizayn edilmesini istiyor ve Kürtlerin ABD ve Türkiye’ye bağlı muhalefete katılmasına karşı çıkan PYD-YPG etkisizleştirilmeye çalışılıyor.
Buradan bakınca AKP’nin neden hapishanelerdeki ölümlere seyirci kaldığı ve neden tecridi kaldırıp müzakere yolunu açmadığı daha iyi görülüyor.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa