06 Kasım 2012 12:57

Haber taarruzu

Haber taarruzu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürt devrimci tutsakları açlık grevine ne zaman yattı?
12 Eylül 2012'de.
Yaygın burjuva medyasının gündemine ne zaman girmeye başladı? Aşağı yukarı eylem, 40'ıncı günleri devirmeye başladıkça…
Yani?     
Medyanın günlerdir görmezden geldiği açlık grevleri, kritik eşiğe yaklaştıkça, mızrak da çuvala sığmaz oldu.
Yandaşı-yanaşması, beslemesi-rehinesi ve tabii özel yetkili Taraf'ı ile burjuva medyası, görmeye başladı, eylami.   Elbette meşrebince.
Önce, alttan alınır gibi yapıldı.  Yeni Şafak, Adalet Bakanı'nın ağzından "Çözüm için söz orucu" çağrısı yaptı (25 Ekim). Hatta Star "Mahkum reformu" (25 Ekim) müjdesi verdi. İkisi de manşetten…
Ama Sabah, hizaya girmeyen BDP'ye öfkelendi: "Devletten Çiçek BDP'den tehdit" (25 Ekim) dedi.
Ve o müşfik sesiyle Zaman çağrıladı, ilk sayfasından: "Ailenizi düşünün eylemden vazgeçin".
Yine aynı gün HaberTürk, Milliyet filan da Bakan'ın ağzından "sesiniz duyuldu" yahu minvalinde başlık attı. Cumhuriyet, Bakan'ın açıklamasının yanında Temas Grubu'nun "Somut adım şartı" beklentisini, ve "Kritik aşama" uyarısını birinci sayfadan gördü. Yurt da "BDP'nin 'Topyekün Direniş' çağrısı"na yer verdi.
Ulusalcı kesimin neo faşist Sözcü'sü ile Aydınlık ise bildiğiniz gibi; insaniyet namına sürpriz yok!   
Rehine Hürriyet: Bakan'ın Sincan'da mahkûm ziyaretini 1'den "sürpriz"  diye yaladı. İç sayfadan, "Teşekkürler: İlk kez bakan geldi" diyerek, kadir kıymet bilmeye çağrıldı ahali.
Peki Taraf?
Suret-i haktan görünmeye özen gösterdi.
O gün (25 Ekim) attığı "Cezaevi önünde ambulans bekliyor" manşeti ile iç sayfada kullandığı başlık, izleyeceği "ikili" çizgiyi özetler gibiydi: "Devletten ilk çözüm adımı".
Nasıl ama? İlk sayfadan yaklaşan tehlikeye işaret ediliyor. İçeride ise hükümetin çözüm adımı...
Nitekim bu yaklaşım, A. Altan hümanizmasıyla sarmalanmış çizgisi bugüne kadar bir şekilde sürüyor gibi. Gibi demem boşuna değil. Çünkü, giderek Taraf'ın yüzü daha netleşmeye başladı:
 Açlık grevlerinin 50'nci güne yaklaştığı sırada Taraf ilginç bir manşet attı: "Apo'yla görüşmeyi engelleyen biri var"  (27 Ekim 2012)
Bireh bireh
Ne cinlik ama! Hükümet elinden gelini yapıyor, talepleri karşılıyor (gibi) ama "biri" bunu engelliyor… O biri nerede?
Eylemcilerin, Kürtlerin cephesinde… "İçinizdeki birilerine dikkat" yani.
Açlık grevcilerinin talepleri ile destekçileri arasında güvensizlik ve kargaşa yaratmak için kafa bulandırmaya devam.  
Taraf da öyle yapıyor.
Ama bunu yapan sadece Taraf mı?
Sabah'ın eksiği yok, fazlası var: "Devlet yaşatıyor örgüt öl diyor."
Tam bir kara propaganda örneği...
Kara propaganda demem boşuna değil.
Medyanın açlık grevleri sürecini ele alışını, haber ve yorumlarını, gazetecilik ilkeleriyle açıklamaya çalışmak doğru olmaz. Yapılan manipülasyonu sanki meslek ilkelerinin yol kazası gibi görmek, sürdürülen psikolojik taarruzun üstünü örtmek olur.
Çünkü ortada çok net bir psikolojik savaş var. Ve yaygın burjuva medyası habercilik değil kara propaganda yapıyor:
"(Yapılan kara propaganda faaliyet ve yayını-bn) Karşıtlarının kendi içlerinde hain elemanların bulunduğu hissini uyandırırlar. Bu nedenle muhataplarında çöküntüsü oluşur ve güvensizlik artışı ile durum sonuçlanır." (Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Psikolojik Savaş, s. 43, Timaş Yayınları.)  
Bilmem anlatabildim mi, medyadaki bu kaşı(n)maların tekabüliyetini?


TARİH DER Kİ...

Aman ha! Uymayın bunlara… Yol yakınken dönün bu kanlı koridordan!
Medyanın psikolojik savaş aygıtı olarak iş görmesi kuşkusuz AKP dönemine özgü değil.
Kanıt: Arşive girip, benzer kritik bir döneme ait rasgele iki gazeteyi çekip bakın. Ben öyle yaptım. Bakın ne çıktı:
O meşum günler… 19 Aralık 2000… Milliyet, 30 tutsağın yakılıp öldürüldüğü "Hayata Dönüş"ü bu başlıkla duyuruyor: Sahte oruç, Kanlı iftar   
Diğer kepazelik: Burası Filistin değil, İstanbul
Biz, bu başlıkla çıkan Sabah'ı okurken, polis "sıra sizde" komutuyla harekete geçer. Küçük Armutlu kuşatmasıyla, açlık grevcilere baskın verir.
İstihbarat ve medyanın eşgüdümünün kanlı sonucu: 4 ölü, 10 yaralı.
Müdahale sinyali veren AKP ve medyasına hatırlatmak isterim: Tarihin arşivi -bize benzemez- unutmaz!
Nerede ve ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz.
Mahcup olursunuz…


ŞAFAK ATTIRAN MANŞET

Kürt siyasi tutsakların açlık grevinin 54'üncü gününe girdiği Pazar günü Yeni Şafak'ın manşeti: Gül affetsin (4 Kasım 2012).
Kimi: Salih Mirzabeyoğlu'nu.  
Haberde nedense hiç adı geçmeyen İBDA-C'nin Lideri      (gerçek adıyla) Salih İzzet Erdiş'den bahsediliyor…   
Gazete,  "28 Şubat yargısının uydurma gerekçelerle müebbet hapse mahkûm ettiği Mirzabeyoğlu" için kampanya başlatıyor: Vesayet rejiminin mağdur ettiği Erdiş, serbest bırakılsın.
Niye: Çünkü Erdiş 12 yıldır tecritte imiş ve hastaneye sevk edilmiş.
Başbakan'ın Y. Şafak'ı, İslamcı sivil toplum kuruluşları'nın yanı sıra Akın Birdal ile CHP'li Sezgin Tanrıkulu'ndan da görüşler alarak Cumhurbaşkanı'na çağrı yapıyor: Mirzabeyoğlu için af yetkini kullan.
Elbette varsa insani bir problem (diğerleri gibi bu da) çözülsün. Lakin, mevzu bu değil.
Abes olan, yüzlerce Kürt tutsak ölümle burun burunayken, onlara nanik yaparak arsızca bu manşeti atmak…
Hem de "Öcalan'ın tecridine son verilsin"i de talep eden  açlık grevi eylemcilerine karşı psikolojik taarruzda bulunurken… Tecritte ölüm bekleyen onca tutsağa karşı üç maymunu oynarken... Biraz vicdan!


MEMLEKETİN Z RAPORU

Mehmet Bekaroğlu, tweet'ten sormuş:
 “Müslümanlar, Müslüman aydınlar, İslami sivil toplum kuruluşları, cemaatler, tarikatlar neredesiniz? Türkiye cezaevlerinde 700 mahpus açlık grevinde.
Yakında cezaevlerinden tabutlar çıkabilir. Müslüman vicdan nerede?
Cevap gecikmemiş:
 "Çıkacak tabutlar Müslüman tabutu değil."  
Yezidi ve dahi Zerdüştlere üzülecek halleri yok ya!
Siz bunlara bir de mebzul miktarda bulunan "gebersin o Türk düşmanı terörist"cileri ekleyin!..
Sonuç: Cevap sizde.


‘Şov’ sorusu

Açlık grevi vs. böyle bir şey yok. Bu da tamamen şovdur. Şu anda zaten yarıdan fazlası da bu işi bırakmış vaziyette. (R. Tayip Erdoğan , 1 Kasım 2012, Hürriyet)
Peş peşe kurduğu üç cümleden ikisinin, birbirini yalanma becerisi gösterebilmesi için Başbakan mı olmak gerekiyor?
Olmayan açılık grevinin nasıl oluyor da “yarıdan         fazlası da bu işi bırakmış durumda.”


Bayramoğlu da Erdoğan gibi...

Ali Bayramoğlu Erdoğan’ın restine destek çıktı:  “Başbakan, ‘dağda öldürerek, cezaevinde ölerek devlete şantaj yapılmasına pirim veremeyiz’ diyordu önceki gün. Temelde yerinde bir tespite işaret eder. Kürt hareketi böyle yol alamaz.” (1 Kasım 2012, Yeni Şafak). Ama hakkını teslim edelim; Başbakan’ıın çıkışına “Kürt siyasi hareketi” demediği için şerhini düşmekten çekinmiyor. ve açıklamanın insani boyut taşımadığını görüyor.  Eleştirel AKP’li olarak daha ne yapsın ki!..  


‘Genç Siviller’ terhis mi oldu?

Galiba…
Ortalıkta gözükmüyorlar da…
Oysa Suriye ile savaşa karşı çıkarak anti militarist….
Açlık grevcilerin demokratik taleplerini sahiplenerek de demokrat olduklarını gösterebilirlerdi. (Mahcup olurduk.)
Anlaşılan görev kağıtlarında bunlar yazmıyor…


Şantaj, sehpa kurdu

“Siz” eylem yapıyorsunuz diye terörist başını oradan çıkartıp evine göndermeyiz. İdamı kaldırılmak suretiyle İmralı’da yatıyor. Bir çok insanımız idam yeniden gelsin istiyor.”   
(AKP Kızılcahamam Kampı nutkundan, 3 Kasım 2012)
Peki Erdoğan’ın bu “idam” şantajına kim destek verdi? Sözcü gazetesi…
Ama bir şartı var: “Siyasi şov yapma!” Yap, yani…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa