Girişimciler cenneti/cehennemi
Girişimci sözcüğü girişmek fiilinden türemiş bir sözcük. Sözlüğe göre şu anlama geliyor: “ticaret, sanayi ve benzeri alanlarda sermaye koyarak girişimde bulunan kimse, müteşebbis”. Girişmek fiilinin ise anlamı şu: “bir işi ele almak, başlamak, kalkışmak”. Girişmek fiilinden türeyen girişken sıfatı da, “kendi kendine iş, uğraş yaratabilen, bir işe çekinmeden girebilen, başkalarıyla kolayca ilişki kurabilen” anlamında… Çocukların bir işi ele alması, başlatıcı olması, kendi kendine uğraş yaratabilmesi, başkalarıyla kolayca ilişki kurabilmesi anne babalarının hoşuna gider. Kendi ayakları üzerinde durabileceklerinin ve özgüvenlerinin yüksek olduğunun bir işaretidir bu. Fakat aynı zamanda, sözlüğe göre, dövmeye başlamak, dövmek, kavgaya tutuşmak, vurmak, müdahale etmek, karışmak gibi anlamları da var. Hatta fizik terimi olarak girişim sözcüğü, iki veya daha çok dalga hareketinin aynı noktaya aynı anda gelmesiyle birbirini yok edebilmesi veya güçlendirebilmesi olayı olarak tanımlanıyor. Güçlen ya da yok ol! Bu saldırgan ve yırtıcı anlamlarıyla karşılaştığımızda sermaye koyarak girişimde bulunan kimse olarak girişimci daha bir anlam kazanıyor.
Girişimci yetiştirmek, liselerde ve üniversitelerde girişimcilik kulüpleri kurmak çok fazla konuşulur oldu. Hükümetin 2013 programında girişimcilik kültürünün benimsenmesi için eğitimin tüm kademelerinde buna yönelik konulara yer verme hedefi de bu durumu besliyor. Devlet, mesleki ve teknik lise kurarak öğrenci yetiştiren girişimcilere de öğrenci başına 5.000 TL teşvik verecek. Bu okulların yönetimi de özel sektörün sorumluluğunda olacak. İşsizlik sigortası fonunda toplanan para da girişimcilere bu tip yatırımlarda bulunması için teşvik amacıyla aktarılıyor zaten.
Yeni yükseköğretim yasa tasarısını ve çocuk işçiliğine imkân veren dört dörtlük zorunlu eğitim yasasını düşündüğümüzde ve yukarıdaki gelişmelerle ilgisini kurduğumuzda müthiş saldırgan ve yırtıcı bir girişimci zekâ ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bir gazetede çıkan ve Avrupa’nın en genç nüfuslu ülkesi olduğumuzu vurgulayan haber de anlam kazanıyor böylece. Bu büyük genç nüfusu nasıl yönetecekler? Tabii ki dört dörtlük zorunlu eğitim yasasının sağladığı olanakla küçük yaşta ucuza ara eleman olarak çalıştırarak, zorunlu eğitim döneminden seçilerek gelen üniversiteliler içinden de saldırgan ve yırtıcı girişimciler yaratarak ve girişimci olamayanları da vasıflı büro elemanı olarak çalıştırarak yönetecekler. Peki, esnek biçimde istihdam edilecek bu gençleri kimler yetiştirecek? Yine performansa dayalı ve esnek olarak çalıştırılacak olan öğretmenler ve üniversite öğretim elemanları.
Yeni yükseköğretim yasası sayesinde üniversitelerin doğrudan patent almasının mümkün olacağını, en girişimci ve yenilikçi üniversite seçilen Sabancı Üniversitesi onuruna verilen davette gururla açıklayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün, sanayi ile üniversitenin birbirine uzak olmasından dem vurarak bu uzaklığın, üniversitelerin şirket kurup ticarileşmesiyle ortadan kalkacağını da vurguladı. Girişmek sözcüğünün bir anlamını bu duruma uyarlayalım: Sanayi ve üniversite birbirine karışacak, sanayi üniversiteye girişecek, bir girişim oluşacak ve tıpkı iki dalga boyunun girişim sırasında yok olması ya da güçlenmesi gibi bir şey olacak. Artık üniversite ve sanayi birlikte yok mu olur? Ya da birlikte güçlenirler mi? Ya da üniversite yok olur da sanayi mi güçlenir?
TOBB başkanı Hisarcıklıoğlu da, girişimciliğin liselere girmesi gerektiğini söylemiş ve girişimciliğin temelinde hayal kurmak olduğunu da belirtmiş. Peki, çocuklar ne hayal ediyor? Mimarlar Odasının Ankara Üniversitesi ile birlikte çocuklarla gerçekleştirdiği “Okulumu Hayal Ediyorum” çalıştayının sonuçları: öğretmene ihtiyaç duyulmayan, yeşil bir alan içerisinde, müzik odalarının olduğu, kimsenin kendilerine kızmadığı bir okul… Ve bir de kimsenin karışmadığı… Girişmek kelimesinin anlamlarından birini daha hatırlayalım: müdahale etmek, karışmak. TOBB başkanı girişimciliğin temelinde hayal etmenin olduğunu söylemiş ama çocuğun hayalindeki okuldan mesaj: “Bana girişme!!!”
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et