06 Kasım 2012 12:58

Cezaevlerinin görülmezi: Tıbbi uygulama hataları

Cezaevlerinin görülmezi: Tıbbi uygulama hataları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Özerkliği hiç sağlanmamış cezaevi hekimliği bağlamında tıbbi uygulama hatalarına doğrudan “malpraktis” denememiş olan bir coğrafyanın insanlarıyız. Hep aynı mı kalacağız? Cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin açlık grevi eylemlerinde nasıl bir yol izleyecekleri kendilerinin karar verebileceği bir husustur. Geçmiş deneyimler B 1 vitamini almama veya zorla/gönüllü tedavi süreçlerinde vitamin eklenmemiş şekerli serum verilmesinin kalıcı beyin
hastalıklarına yol açmasına tanıklık etmiştik.
Seksenli yıllardan tutun da doksanlara ve hatta ikibinlere bu tablo vicdanları kör kuyu eylemişti. Ya şimdi?
Hadi o yıllarda tıp müfredatında “çeşitli nedenlere bağlı uzamış açlık” bahsi yoktu; üstelik bilgiye ulaşmak tıp alanında o kadar da kolay değildi diyelim. Ya şimdi?
Google ve çeşitli arama motorlarında “açlık grevi tedavi” benzeri anahtar kelimeler yazıldığında tüm ayrıntılar birkaç saniyede masanızda; öğle değil mi? Yine internet olmayan hekim muayene odası kalmamakla övünen bir hükümet eyleme hali var günümüzde.
O halde şimdi soralım: Diyelim ki iki aydır bir adada mahsur kalmış uzamış açlık mağduru hastamız olsun.Onlara rutinde nasıl davranırız? Hastanede yatırmaz mıyız? Günde en az iki kez hekim ve bir o kadar hemşire viziti yapmaz mıyız? Günlük kan tetkikleri istemez miyiz?
Peki, açlık grevlerinin rutini neden böyle? Bugüne kadar velev ki tedaviyi kabul etmesinler; kan tetkikleri alınan bir açlık grevcisi duydunuz mu? Peki neden? Sakın bu basındaki otosansürün tıbbi yansıması olmasın?
Evet dün bilgiye ve kurumlara ulaşmak güçtü görece. Ama bugün böyle bir sorun yok. Açlık grevcisine “vitamin vermem” diyen hekim ve sağlık çalışanları bu yaklaşımları ile tıbbi uygulama hatasının gönüllüsü olmuyorlar mı?
Yine sevkle gidilen hastanelerde ola ki yanlış tedavi uygulandı; sessiz mi kalınacak yine, yeniden? Bu bir temenni değil. Biliyorum ki hekimler hiç de tıbbi olmayan ama sonuçları itibarı ile tıbbileşen bu süreçte mercek altında kalacak, hükümetin “zorla besleyin” emrinden tutun da geçmişte demeyimleri olmayan bu alanda olası tedavi hatalarına meyledecekler.
Hal böyle olunca diyebiliriz ki farklı boyutları ile bugün dünün tekrarı olmayacak.  Hekimlere son bir hatırlatma: ‘Zorunlu meslek sigortası’ iki yılını doldurdu. İzlemi eksik kalan her bir olgu bumerang misali bu alanda da karşımıza çıkabilir. Benden uyarması.


BUGÜN HAVA GÜZEL OLMALI

Bugün hava güzel; ama nerede?
Bir ilkokul öğrencisinin yazı defterine yakışıyor en fazla bu söz. Muhtemeldir ki yazının icadından bu yana her yazı yazmayı öğrenen çocuk bu cümleyi bir yerinden yakalamıştır. Misal Hititli çocuklar bize kendi ellerinden çok sayıda ev ödevi bıraktılar.
Bugün hava güzel; ama nerede? Daha dün ilkokuluna kimyasal bomba atılan çocuk için hava hala güzel mi? O çocuk dün, bugün, yarın “bugün hava güzel” cümlesini hala yazabilir mi el yazısı ile? Büyükler adına “biber gazı” diyor! Türkçe, fen bilgisi okuyan o ilkokul öğrencileri kimyasal silahı kendi okullarında ve kendi bedenlerinde mi öğreneceklerdi devlet envanterinden bir silahla?
Bugün hava güzel ama nerede?
Depremde kaldıkları yurt yıkılan; yenisi olmayan üniversite öğrencilerine bir gece vakti Anadolu’nun o yönetenlere ırak kentinde su ve adına biber gazı denen kimyasal silah kullanılan gençlik için hava hala güzel mi?
Bir değil, iki değil bahçesine, bina içlerine kimyasal silah atılan hastaneler diyarı bu ülkenin insanları için hava güzel olabilir mi hala?
Ölümün kıyısında kimyasal dahil her bir silahla saldırılan dünün açlık grevcisi cezaevi tutuklu ve hükümlüleri için hava güzel olabilir mi?
Evet, kulaktan kulağa yayılıyor cezaevlerine silah yığınağı yapıldığı! Ben kendi adıma inanmak istemiyorum, ya hafıza-i beşer?
Evet bugün dünün tekrarı olmamalı; ne içeride ne dışarıda. Bugün hava güzel sözünün anlam yitirmediği bir ülke inşa edinceye kadar yolumuz uzun.
Sağlıcakla kalın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa