08 Kasım 2012 12:59

Bizim Amerikancılar neden Obamacı?

Bizim Amerikancılar neden Obamacı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Obama’nın seçim kazanması basın ve AKP tarafından sanki ABD’ye değil de Türkiye’ye başkan seçilmiş gibi karşılandı.
Bu durum elbette bağımsız olduğunu iddia ettikleri bir ülkenin basını, onun mensupları ve politika erbabı için son derece onur kırıcı ama bir o kadar da “gerçekçi”dir!
Çünkü, son 60 yıldır bu ülkeyi kah “Küçük Amerika olma” hayalleriyle halkı uyutan kah Amerika’ya karşıymış gibi görünen ama en büyük kaygısı ABD’nin dünya egemenliği stratejisine bağlanmak olan iktidarlar yönetti. Durum böyle olunca da Amerikancı takımı için Obama’nın ya da Romney’in seçimi kazanması, Erdoğan veya Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanıp kazanmamasından bile önemli oluyor.
Hele de AKP’nin on yıllık devri iktidarında ABD ile Türkiye’nin bu ölçüde içli dışlı hale geldiği bir dönemde!
Baksanıza hem Cumhurbaşkanı Gül hem de Başbakan Erdoğan, Obama’yı kutlarken, ilişkileri stratejik ortaklığı da aşarak “model ülke” ortaklığı seviyesine çıkarmış olmanın sevincine vurgu yaptılar. Yani Ortadoğu ve İslam ülkeleri için “Türkiye’nin model ülke olması”na.
Kimin “model ülkesi”nden söz ediliyor?
Elbette ABD’nin İslam dünyasına, “Bakın siz de ona benzerseniz benim desteğimi kazanırsınız” diye “vitrine çıkardığı” “model ülke”den söz ediyor Erdoğan ve Gül.
Elbette bu “model ülke” öyle sadece vitrine konup da ötekilerin de bakıp bakıp, “Biz de böyle olmalıyız” diye öykündükleri “pasif bir model” değil. Bu “model ülke”, ABD’nin tasarımını yaptığı ve öncesini bir yana bıraksak bile on yıldır Türkiye’nin şahsında biçimlendirdiği ve modele uymayanları da diplomatik, ekonomik baskılarla, yetmediğinde iç karışıklıklar, dış müdahaleler yoluyla yontup, örsle, çekiçle döverek “modele benzettiği”, modelin kendisinin de bu modele uydurma operasyonlarına canla başla katıldığı bir “aktif model” ülke Türkiye.
Türkiye sadece dışarıda değil, iç politikasında da ABD’ye tam bağımlıdır. Kürt sorunu gibi “Türkiye’nin en önemli sorununun” çözümünü bile AKP Hükümeti, ABD’nin desteğine, ABD stratejisinin bölgede hayat bulmasına bağlamıştır. Daha birkaç gün önce Irak Kürdistanı’na yönelik hava ve kara birliklerinin operasyonu bile ABD’nin izini ve desteği ile yapılmıştır.
Öyle olunca da Amerika’da kimin başkan olacağı bizimkiler için New York’lu, Chicago’lu Amerikalıdan bile çok önemli oluyor!
Bizimkileri Romney’in seçilmesinde en çok korkutan, onun Obama’dan daha militarist olması da değildi. Bu AKP iktidarının hoşuna bile giderdi. Ama onları asıl tedirgin eden İsrail’le Romney’in daha yakın olacağı ve”modellik”te değilse de ABD’nin “bölge gücü”, “bölgesel lider ülkesi” olması konusunda İsrail’e destek verebileceği ihtimaliydi.
Oysa AKP Hükümeti için İsrail’le düşman görünmek sarıldığı son daldır. Çünkü ancak İsrail’e sövüp sayan, meydan okuyan bir AKP Hükümeti Arap-İslam dünyasında ve kendisine oy veren kesimlerde itibarını sürdürebilir. Girdiği aşırı Amerikancı çizginin üstünü ancak böyle örtebilir. Bu yüzden de AKP Hükümeti için İsrail’le hiçbir ekonomik ve siyasi sonucu olmayan gürültülü bir düşmanlık görüntüsü, olmazsa olmazdır.
İsrail’e yeteri kadar yüksekten “One Minute” dedikten sonra ister Kürecik’e radar-füze üssü kurdur, ister Diyarbakır ve Kilis’e Patriot üssü getir, ister NATO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı’nı İzmir’e taşıması için kapıları sonuna kadar aç; ister ABD ile Libya’ya müdahale et, ister Suriye’ye ABD ile birlikte istihbari ve askeri operasyonlar düzenle, İran’ın kuşatılması stratejisine bayraktarlık yap; fark etmez! Bütün bunların üstünü İsrail’e, pratikte İsrail’e hiçbir zararı olmayan bir iki meydan okuma ile örtebilirsiniz!
Bu AKP’nin “özgün buluşu” ve geleneksel Amerikancılığa katkısıdır! Ve bu buluşun işe yaramaya devam etmesi için “Obama’nın seçim kazanması gerekir” diye düşündükleri için Türkiye’nin Amerikancıları Obamacı’dır.
Bir tek Rahmi Koç, Romneyci çıktı galiba!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa