İdam sevdası
Hayırdır inşallah! Başbakan Erdoğan’a bir haller oldu. Yatıyor kalkıyor, “idam”dan söz ediyor. “İleri demokrasi” diye Avrupa’da verdiği örneklerin yerini, Çin, ABD gibi “idam cezası” uygulayan ülkeler aldı.
“Halk idamın geri getirilmesini istiyor” diyerek “suçu” halka yıkmasının ardından, şimdi de “Yeri geldiği zaman idamın bir haklılık sebebi de var” diyerek yine tribünlere, milliyetçi oylara oynuyor. Ama ortada seçim yok ki?
Yoksa var mı?
İdris Naim Şahin geri durur mu? Yasak üstüne yasak; genelge üstüne genelge... Bize göre hava hoş! Zaten gerçek muhaliflerin, emek ve demokrasi güçlerinin yasaklardan gün yüzü gördüğü yoktu... Ama, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak; 10 Kasım’da Atatürk’ü anmak isteyenlere bu kadar “zulüm”, bizi bile şaşırtıyor doğrusu.
Biz, 12 Eylül sonrası “demokrasi paketleri” ile büyüyen bir kuşağız. Malum, 12 Eylül demokrasinin “dip”, baskının “tepe” noktası olduğundan, paket paket üstüne geldi; ama gidilen yol bir arpa boyu... Şimdi lafı bile kalmadı demokratikleşmenin.. İdam lafı var, yasak var, gaz bombası var Allah’ın günü.
Konuşmalara baksan, iktidar bu gücü “halk”tan alıyor. Oydan, anketlerden etkisi altına almak için çabaladığı sendika ve kitle örgütlerinden... Ama kazın ayağı öyle değil. Kimbilir kaç bin yılık “bölerek yönetme” taktiğinin kötü bir kopyası karşımızdaki... “Makul çoğunluk”a yaslanıp, kendi dışındaki herkesi “marjinal”, “terörist” gösterme çabası. Sünni çoğunluğa yaslanıp, başka her türlü inancı onların süzgeciyle “muamele etme” uyanıklığı...
İşte asıl bölücülük bu!
Demokratik hakları ortadan kaldırmanın bugüne değin bulunmuş en “Şark kurnazı” yöntemi... Halkla karşı karşıya getir; kimse o halk artık? Kaldır gitsin...
29 Ekim’de Cumhuriyet kutlaması da öyle, 1 Mayıs da, Newroz da... Kendi iktidarı için tehdit algılasın, Ramazan’ı, Kurban’a da yasaklar bu zihniyet!
Suriye lideri Esad ile ilgili açıklamaları şöyle bir hatırlayın, dünyanın merkezine kendini koyan o “iktidar”ı görürsünüz! “Esad muhalif gösterilere izin vermiyor” diye başladı her şey. Sadece sokak mı? Partilerin, derneklerin, meslek örgütlerinin kapalı mekan toplantıları da “ciddiyetle takip edilecek” artık...
Her hafta her birini sayacak değiliz ya; hali ortada işte memleketin. 10 bin insan ölüme yatmış; iktidar idamdan söz ediyor!
Her düzeyden iktidar sözcüsü, tehdit üstüne tehdit savuruyor, ayar üstüne ayar veriyor.
Neden? Teslim alınacak ne kaldı?
TSK’dan, YÖK’e, yüksek yargıdan eğitime bütün devlet kurumları, “yeni dönem”in ihtiyaçlarına göre yapılandı zaten... Eee, yüzde 50 halk desteği de var. Amerika zaten “big boss”... TÜSİAD, zaten “büyük patron”...
Geriye kim kaldı ki? Koca bir halk dışında...
Tek bir itiraz kalmayacak biçimde mi; teslim olacak, biat edecek, diz çökecek bu halk?
Hem de gaz korkusuyla, idam korkusuyla; öyle mi?
İktidar kendinden öncekilerin kanlı yoluyla tehdit savuruyorsa; eski defterler mi açılmalı şimdi?
“Mademki bu kerre mağlubuz netsek, neylesek zaid. gayrı uzatman sözü. mademki fetva bize aid verin ki basak bağrına mührümüzü” diyen Şeyh Bedreddin...
“Kadılar müftüler fetva yazarsa, işte kemend, işte boynum asarsa, işte hançer, işte kellem keserse, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sultan...
“Ben senin yalanlarınla ve hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu. ben de senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun” diyen Seyit Rıza...
Ve “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşlar”da; “Bir gün mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru karar verecektir” diyen Erdal Eren...
Nasıl ki “Saray”lar ecdadını unutmaz; Anadolu halkları da “ecdad”ını unutmadı, unutmayacak...
Evrensel'i Takip Et