'Taammüden cinayet'e doğru
Fotoğraf: Envato
12 Eylül 2012’de açlık grevine başlayan 120 siyasi tutuklu bugün iki ayı geride bırakıyor.
Bugüne kadarki açlık grevlerinde yaşananlar gösteriyor ki iki ay, “kritik sınırın da kritik sınırı”dır!
Çünkü ölümler iki ayı geride bıraktıktan sonra başlamıştır.
Ne var ki bu açlık grevlerini ölümler olmadan bitirmek için çaba gösterdiğini söyleyen Adalet Bakanının etrafındaki mekanizmalar ise bir şeyler yapıyormuş gibi gösteriliyor ama hafta başında hükümet açıklamasından beri, “ana dilde savunma hakkı” tasarısının imzaya açılması dışında bir adım bile atılmış değil.
Adalet Bakanı Ergin, Öcalan’ın “avukatlarıyla görüşmesi”ne indirgenmiş olan “tecridin kaldırılması” konusunda bile adım atmak için bir inisiyatif alamıyor ve “Ben bilmem Başbakan bilir!” diyor.
Başbakan da Brunei Sultanı’nın ayaküstü davetini kabul ederek Brunei’yi ziyaret etti, ancak pazartesi günü Başbakanın konuyu ele alabileceği belirtiliyor. Böylece Başbakanın olumlu bir tutum alıp avukatlara izin verebileceği varsayılsa bile bu pazartesi, salı, belki çarşambayı bulacak bekleyiştir ki, bu da açlık grevlerinin 63-65 güne dayanması anlamına gelmektedir. Yani çok uzun bir 3-5 gün demektir. Saatlerin bile çok önemli olduğu bir konuda üç gün, beş gün çok uzun bir zamandır.
Burada her mantıklı vatandaş diyecektir ki, “Bu iletişim çağında bundan kolay ne var. Endonezya’dan da Başbakan, ‘Avukatlar Öcalan’la görüşebilir’ diye bir direktif iletebilir böylece de pazartesi, salı beklenmemiş, sorun da bir an önce çözüm yoluna girmiş olur!” diyecektir. Ancak Adalet Bakanının söylemine bakılırsa hükümet, sorunu bir an önce çözmek yerine mümkün olduğu kadar erteleyen, “tutuklularla pazarlık yapılıyor imajı vermemeyi” amaçlayan bir çizgi izlemektedir. Hele de Öcalan’nın avukatlarla görüşmesiyle PKK’ye karşı yürütülen askeri operasyonların başarısı arasında bağlantı kuran militarist mantığın hükümete egemen olmuş olduğu dikkate alındığında, Öcalan’la avukatlarının görüşmesi için Başbakanın izin vereceğini beklemek de aşırı iyimserlik olmaktadır. Bu yüzden de Adalet Bakanının “Avukatlara izin sorunu Başbakanın yetkisinde” diye sorumluluğu Başbakana atmasının topu taca atmak olarak anlamak, “kritikten bile kritik zamanı” kendi lehlerine bir sonuç almak için kullanmak isteme olarak yorumlamak çok daha gerçekçi bir yorumdur.
Açlık grevleri “ölüm orucu” olarak başlamamıştır ama bugün artık açlık grevleri, en azından 50. gününden beri “ölüm orucu”na dönüşmüştür. Ve iki ay sınırının da aşılmasından sonra her an ölümler olabilir bir aşamadadır.
Açlık grevleri bu aşamadayken, oyalayıcı görüşmeler yapmak, sorun çözmek için çaba gösteriyor görünürken aslında zaman kazanmayı hesaplamak, alınabilecek kararlar konusunda ayak sürümek, artık niyet ne olursa olsun, bilerek, isteyerek insanların ölmesine göz yummak, “taammüden cinayet” demektir. Adalet Bakanı, topu Başbakana atarken, aslında “taammüden cinayet” sorumluluğunu da başbakana atmıştır!
Sadece ölümler de değil. Böyle uzun açlık grevlerinin yüzlerce insanın önemli bir bölümünde beyin ve hayati organlarda kalıcı tahribata yol açması da geçmiş açılık grevlerinde bilinen gerçeklerdir. Bu yüzden de aydınlarıyla, bilim insanlarıyla, basınıyla, vicdanlı toplumsal kesimleriyle Türkiye’nin kamuoyu açlık grevlerinin bir an önce; ölümlere ve daha fazla kalıcı izler bırakmasına izin vermeden bitirilmesi için hükümetin adım atmasını beklememelidir.
Sorunun ölümler olmadan çözülmesi tek doğru yoldur. Ölümler olmaya başlarsa sorunun çözümü için az çok oluşmuş olan ortam da ortadan kalkacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00