İki bahane bir hamaset 17 hayat eder mi?
Fotoğraf: Envato
Siirt-Pervari kırsalında askerleri taşıyan helikopterin düşmesi ve 17 askerin hayatını kaybetmesinden beri, gazeteler ve TV kanalları ”böyle durumlar” için hazırladıkları klişe yayınları aralıksız sürdürüyorlar. Onların hamasetle karışan ölümler üstünden yaptıkları “Şehitler ölmez” istismarcılığı, açlık grevcilerine yönelik, “Şov yapıyorlar. Bırakın ölsünler” propagandasına ve açlık grevine destek verenlerin polis copu, su ve gazla boğulma terörüne karışıyor. Bu gürültülü ortam içinde asker ailelerinden yükselen ne “Ne olur akan kan dursun, bu ölümler olmasın artık!” haykırışı, ne de son 17 askerden birin babasının dediği gibi, “Erdoğan’a hakkımı helal etmiyorum” çığlıkları pek duyulmuyor. Cenaze törenlerinin ön safında korumaların eşliğinde saf tutan asker ve “sivil” zevat için esas olan politikalarını sürdürmek! Tıpkı “açlık grevleri”ndeki tutuklulara siyasi rakipleri gibi bakıp, “Ölürlerse ölsünler!” demeleri, hatta onları ölmek için kışkırtan nutuklar atmaları gibi, onların umurunda değil ölen, kalan!
Oysa bu çatışmalarda ya da sözde kazalarda ölen genç askerler, ülke topraklarına saldıran bir düşmanı defetmek için ölmüyor; “Ben bu ülkeyi öyle değil böyle yönetmek istiyorum” diyen devletin ve hükümetin politikasının uğruna ölüyorlar.
Son “kaza”daki ibretlik açıklamalar da bu açıdan önem kazanıyor.
Daha “kaza” haberinin üstünden birkaç saat geçmeden ve henüz resmi bir açıklama yapılmamışken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘’Şehitler, arkadaşlarına yardım etmek için her şeyi göze alıp havalanan bir helikopterimizin düşmesiyle maalesef verilmiştir” açıklamasıyla sonraki tüm açıklamaları ve TV kanallarının ve gazetelerin haberlerini yönlendirdi. Çünkü sonraki açıklamalarda hep “Onlar, arkadaşlarına yardım etmek için her şeyi göze alarak kahramanca bir iş yaparken öldüler!” fikri öne çıkarıldı.
Kurulan cümlede, “her şeyi göze alma” hamaseti biraz rahatsızlık uyandırsa da son derece sıradan görünüyor.
Ancak biraz yakından bakıldığında bu “masum cümle” aynı zamanda “Helikopterin uçması için koşullar uygun değildi. Askerler, ‘Biz arkadaşlarımızı yalnız bırakmayız’ diye ısrar edince helikopterin uçmasına izin verilmiştir” varsayımını da içeriyor. Zaten bu Cumhurbaşkanının açıklamasına dayanarak askerlerin tutumunu öven basın erbabı da bunu böyle ifade ediyorlar.
Şoven-milliyetçi-militarist odakların hükümetin politikalarını destekleyenlerin sorunu böyle ele alması şaşırtıcı değil. Ancak biraz nesnel yaklaşıldığında burada şu soru akla geliyor.
Komutan neden komutandır: Emrindeki askerlerin bir an önce “kahramanca” ölmesini sağlamak için mi yoksa onları askerlik bilgi ve becerisini kullanarak ölümden, yaralanmalardan koruyarak mümkün en kolay yoldan başarıya götürmek için mi?
Her aklı başında insan herhalde “ikinci yoldan” diye yanıt verir.
O zaman o üssün komutanına şunlar sorulmaz mı?
- Helikopterin uçması için hava koşullarının uygun olmadığını bildiğin halde, uçuşa nasıl izin verdin?
- Erler, heyecan ya da arkadaşlık duygusuyla öyle istedi diye gerçek bir komutan onları ölüme gönderir mi?
Ama böyle yaklaşılmıyor, en yukarıdan cumhurbaşkanından başlayarak, yetkili yetkisiz tüm zevat “Arkadaşlarını yalnız bırakmamak için helikoptere bindiler kahraman Dadaşlar!” hamasetine sarılıp, bu vakayı bir “kaza” olarak göstermek istiyor.
Bu cinayet gibi kaza ile ilgili ikinci önemli şey de; “Helikopteri PKK düşürmedi; olay tamamen hava koşullarının kötülüğünden olmuştur!” biçimindeki vurgudur.
Hani PKK vursa sanki 17’den çok insan ölecekmiş gibi!
Helikopteri, elverişli olmayan koşullarda uçuracaksın sonra da helikopter düşünce bunu “kaza” ile açıklayacaksın; “PKK vurmadı” diye de sevineceksin! Yetinmeyip “Arkadaşlarını yalnız bırakmamak için her şeyi göze alarak helikoptere bindiler” diye 17 ölümden bir övünme, bir kahramanlık, şehit hamaseti çıkaracaksın!
Bu zihniyet egemen oldukça, “kaza her yanıyla araştırılsa” da bir şey çıkmaz.
Neresinden tutsan elde kalıyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00