14 Kasım 2012 08:58

Kaçamak

Kaçamak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Düşün bir. Çıkmışsın yola. İşin gücün var. Yolda birine rastlıyorsun.
Arkadaşın mı?
Sayılmaz. Bir iki görmüşlüğün var. Kılığına bakılırsa epey varlıklı. Selam, sabah derken adama öyle bir bakıyorsun ki mecburen, “Hadi” diyor, “İşi gücü boş ver.  Bana takıl. Sana bizim fakirhaneyi gösteririm. Altın tozlu Pekin ördeği kızartması yer, alkolsüz kımız içeriz. Evin bahçesinde gezeriz”
Sağına, soluna bakıyorsun. Teklif cazip. Bir yanda iş. Çözemediğin için büyümüş sorunlar, senden emir almadan tuvalete gidemeyen personel, hapşırsan grip numarası yapan, senin gölgenle üç, beş kuruş dünyalık yapma çabasında zevat. Diğer yanda bedava aş. Hem de ne aş.
Düşüyorsun peşine, varıyorsun evine.
Evde oda enflasyonu var. Yataklar değerli maden. Perdeler Çin ipeği. Koltuklar Belçika kadifesinden berjer. Yemek masası halı saha kadar. Ful dolu. Çeşit bol.
Duvarda özlü söz. Altında pis pis sırıtan zoraki arkadaş.
“Aç doyar, açgözlü doymaz”
Yazıyı görmezden geliyorsun. Masada yok yok. Bir tek altı kızarmış kadayıf eksik. “Olsun” diyorsun. “Bu kadar eksik Patagonya kralında da olur. Onu da eve gidince yeriz”
En yakınındakinden başlıyor, en uzaktakinden çıkıyorsun. Üstüne maden suyu. Gaz çıkartma faslı.
“Elhamdulillah”
Doyunca aklına iş geliyor. Önce küçük bir hazmetme şekerlemesi. Sonra iş başı.
İyi mi?
Hayal işte.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa