İpi elinde kılıcı belinde
Fotoğraf: Envato
İdamcı payesini kendi kendine veren, kabullenilmesini kitle desteğiyle meşrulaştırmaya çalışıyor. ‘Durup dururken’, “halk idamın geri getirilmesini istiyor!” diye ilan ettiğinde, ortada idam isteyen kimdi, hangi halktı, açıklanmadı. Kürtlerin ulusal taleplerle dışarıda ve zindandaki direnişlerine karşı saldırı, tahrik, aşağılama değil sadece, açlık grevcilerini “şantaj yapmak”la suçlarken, ölümlere davetiye çıkardığını, liberaller dahil, aklını kullanan herkes söylemeye başlamışken, Adalet Bakanı’nın, açlık grevindekileri 683 olarak açıkladığı günün neredeyse aynı saatlerinde, “dünyaya sesleniyorum, açlık grevi diye bir şey yoktur. Grevde olan sadece bir kişi vardır” diyebilen birinin yönettiği bir ülke, çok ama çok sorunlu demektir. Bu tür açıklamaların çetelesi tutulsa, ortalama bir kitabın sayfaları dolabilir.
Bu “özgüven”, ya da hadi “cesaret” diyelim, nereden geliyor? Devletin tüm temel kurumlarına kesin hakimiyeti sağlamış olmaktan mı, %50’lerde olduğu hala ileri sürülen ya da tahmin edilen halk desteğinden mi? Büyük efendinin, “hadi aslanım!” sırt sıvazlamasından mı? Biri, ikisi eksik kalır, hepsi birden! Başka türlü olsa, açlık grevlerinden üç ay önce Mardin’deki bir yemekli toplantının fotoğrafı pazarlamaya çıkarılıp, milletvekilleri, “gençleri açlık grevlerine sürüklerken kebap yemek”le suçlanacak kadar, çarpıtmalar, ‘dünya alemin gözünün içine bakarak’ yapılamazdı. Başka türlü olsaydı, “taleplerimizin kabul edilmesi için gerekirse ölürüz” diyerek “ölüm orucu”na dönüştürülen bir eylemin 63.gününde, “kendileri bilir, biz işimize bakıyoruz, terörle sonuna kadar savaşacağız” diye, üst perdeden söylevler mümkün olabilir miydi?
Biliniyor, ama tekrarda da zarar olmaz. Yapamazdı, edemezdi, söyleyemezdi, işi şimdiki gibi götüremezdi. “Bütün analar sokağa çıksın, ölümleri durduralım, barış olsun, kimse öldürülmesin!” çağrısının gerçek anlamda karşılık bulduğunu düşünelim. Hiçbir zalim dayanamaz. Yavuz Selim, dördüncü Murat olsa da. Elinde ip, Türkeşgil devlet ile “hadi bakalım kim cellat olma cesaretine sahip, görelim” yarışına girse de!
Ama şimdi hakim manzara farklı: “Halk adına”, halkın bir bölümünün desteğiyle, diğer kesimine saldırı mümkün! İçerde de dışarda da, aldatma ve saldırı, amaca varmak için iki başvuru silahları. Maaşa bağladıkları silahlı çetelerle komşu ülkeleri yıkıma sürüklemeye çalışırken bile “saldırıya uğramış” mizanseni yaratmaya çalışıyorlar. Büyük efendinin dolaylı ya da direkt komutasında silahlı müdahale olursa eğer, “vatan savunması için” diyecekleri kesin. Kürtleri boyunduruk altında tutmak için sürdürülen savaşa uydurulan gerekçe gibi. “Teröre karşı savaş” diyerek, 80 yılı aşkın süredir sürdürülen zorla yönetme terörünü maskeledikleri gibi. Kürtler, anadillerinde eğitim için bile ölmek zorunda kaldıkları halde, demokrasiden söz edecek kadar pervasız bir çıkar savaşıdır bu. Hedefin Kürt ile, Alevi ile, muhalif emekçi, aydın ve gençle sınırlı olmadığını henüz anlayamayanlar kullanılarak!
Sabah gazetesinin manşete çıkardığı “idamı getirin, bu işi bitirin!” istemi, “camia”nın olduğu kadar, “cemaatin”de aynasıdır!
Tarihten öğrenmek şarttır. Mücadelesiz hak alınmamıştır. Ülkenin içi karışık, dışı da. Savaş çeteleri de arkasındaki güçler de daha faal. ABD, Suriye’nin düşürülmesi için “Türklerle birlikte çalışmak üzere sınıra asker gönderdiklerini” açıklamıştı. İngiliz Cameron Ortadoğu’da, ve generallerinin başı, bölgeye asker göndermek istediklerini ilan etti. Cephe ülkesinin başında, Fatih değil, ama Yavuz Selim sevdalısı var. Getirebilir mi, getiremez mi başka, “kısasa kısas”larla zapturaptan yana. Diz dibi liberalleri dahi, “faşizm tehlikesi”nden söz etmeye başladılar. Birleşik halk direnişinin büyütülmesinden başka çare görünmüyor.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40