Metin Abiyi an(la)mak!..
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz Ağustos ayında yitirdiğimiz Metin abiyi (Metin Kurt), “Sporda Ter Dökenler Kazanacak” başlığı altında düzenlenen panelle, bir kez daha andık.
Etkinlikte, panelistlerin yanı sıra, Galatasaray’ın “Tek Yumruk”, Fenerbahçe’nin “Sol Açık” ve Beşiktaş’ın “Halkın Takımı” adlı taraftar gruplarından birer temsilci de söz aldı.
Gecenin en çarpıcı(!) konuşmasını ise Beşiktaşlı taraftar temsilcisi yaptı. Fenerbahçeli taraftar grubu temsilcisinin dile getirdiği, “Sahada ölüm kalım maçı istemiyoruz” sözünü kabul edemediğini ve salondaki pek çok kişinin sarı-kırmızı renkte atkı takmasından rahatsızlık duyduğunu söyleyen Beşiktaşlı taraftar, “renklerin kardeşliği” söylemini anlayamadığını belirtirken, kendisini holigan olarak tanımlamaktan da çekinmedi.
Bu kişi ayrıca, futbolla ilgili olarak dile getirilen barış, dostluk, kardeşlik, söylemleriyle kendi takımına duyduğu yoğun duygu arasında çelişki yaşadığını itiraf etmekten de geri durmadı. Fanatik taraftarlığın insanı, sportif ve insani değerlere nasıl yabancılaştırdığının bir örneği gibiydi adeta.
Mesela, bir yandan kupa, şampiyonluk falan gibi bir dertlerinin olmadığını söylerken diğer yandan maçların ölüm kalım mücadelesi şeklinde geçmesini istiyordu... Bir yandan sporda şiddet olmasın derken, diğer yandan Nouma’nın rakibine vurmasından zevk aldığını vurguluyordu...
Görüldüğü gibi, insan istediği kadar gelişkin bir bilince sahip olsun, (ki konuşmasından, Beşiktaşlı taraftarın böyle bir kişi olduğu anlaşılıyordu) tuttuğu takımı hayatının merkezine yerleştiriyor ve hayatını en çok onun üzerinden anlamlandırmaya çalışıyorsa, çelişki içinde kıvranmaktan ve kafasında soru işaretleriyle boğuşmaktan kendisini kurtaramıyor. Ama bu taraftar en azından, takımına duyduğu duygusal bağın bir tür zaaf olduğunun farkındaydı ve bu zaafın üstesinden gelebilecek yolların arayışı içindeydi.
Aslında, Metin abinin salonda asılı olan, “Atılan her gol emekçinin kalesine giriyor” sözünü özümseyip bu sözün gereğini hayata geçirebilse, bütün çelişkilerinden ve kafasındaki soru işaretlerinden kurtulması kolaylaşabilirdi.
Günümüzde, endüstriyel futbol adı verilen bu pislik dolu çarkın dönmesine en büyük katkıyı ne yazık ki taraftarlar sunuyor. Futbolun egemenleri bu nedenle, “seyircisiz futbolun tadı tuzu yok”, “seyirci olmadığı zaman futbol hiç zevk vermiyor” gibi kurnazca söylemlerle insanların futbolla arasını sıcak(!) tutmaya çalışıyorlar... Bu nedenle seyircisiz oynama cezalarına şiddetle karşı çıkıyorlar... Metin abi pek çok kez, taraftarlara biçilen “12. adam” misyonunun bir tuzak olduğuna dikkat çekmişti...
Kirli futbol düzenine kan pompalayan taraftarlık anlayışının enine boyuna sorgulanması şart. Takımları, hastalıklı bir biçimde desteklemekten vazgeç(e)mediğimiz sürece çelişkilerden ve o çok eleştirdiğimiz endüstriyel futbolun temel bir unsuru olmaktan kurtulamayız.
Fanatizmi kışkırtarak, taraftarlığı kutsayarak akıllarınca bizi gaza getirecekler...
Gerek teknik açıdan, gerekse de insani ve sportif değerler açısından hiçbir çekiciliği bulunmayan bu sefil çarka ilgi göstermek ve bu çarka destek vermek zorunda mıyız?..
Kokuşmuş futbol düzenine karşı verdiğimiz mücadelede en büyük gücü yine Metin abiden alacak, Metin abiyi anmanın en iyi yolunun, onu anlamak olduğunu da hiçbir zaman unutmayacağız!..
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26