'Kadrolu yalancılar ve kirlenmiş vicdanlar'
Fotoğraf: Envato
Yazının başlığındaki ifade, Fikret Başkaya’ile yapılan söyleşiler ve kendisine ait makalelerden oluşan “YALAN” isimli kitapta geçiyor. Özgür Üniversite yayınları arasında yer alan kitapta “yalanlı dünya” ve onun üzerinde olup biteni nasıl okumak gerektiğine dair son derece net mesajlarla verilmiş ipuçları yer alıyor. Üniversite, savaş, sol, Orta Doğu, kapitalizm, nükleer santraller gibi bir çok konunun ele alındığı söyleşi ve yazılar arasında benim yazımın başlığına taşıdığım ifade, Ermeni sorununun ele alındığı bölümde geçiyor.
Benim siyasal hayata bakışımı yeniden şekillendiren, tarih anlayışımı sorgulamama vesile olan ilk kitaplardan birisi Paradigmanın İflası’dır. Tarih algımız ve tarih okumalarımızın siyasal düşüncelerimizi besleme, şekillendirme potansiyeli son derece yüksektir. Kahramanlık ve hamasetten ibaret bir tarih okumasından kurtulup çıplak gerçekle yüzleşmedikçe, ne resmi ideolojiye dayalı eğitim sisteminin tahribatından korunmak mümkündür ne doğru düzgün bir muhalefet alternatifi inşa etmek söz konusu olabilir.
Her an savrulmaya açık ve iktidardan beklenti üzerine kurulu sözüm ona muhalif çabaların, tutarlı bir hafıza inşa edememiş olmasının nedenlerini mutlaka sorgulamalıyız. Ermeni sorunu, yakın tarih açısından hakikatle yüzleşmenin en zor ama bir o kadar belirleyici alanlarındandır.
Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin bir süredir yaşadığı 2014 sendromu bu nedenle boş ve anlamsız değildir. Yaşanan korku, sadece Ermeni lobilerinin gücü yada onları Türkiye ile ilişkilerinde pazarlık unsuru olarak kullanan müttefiklerimizin gücünden kaynaklanmıyor.
Belki daha kaygı verici olan Türkiye’nin bu konuda savuna geldiği tezlerin inandırıcılıktan yoksunluğu. Toplumu maniple etmeye yeten söyleminizin, uluslar arası arenada ciddiye alınır bir tarafı olmadığı gerçeği ile yüzleştiğinizde telaşa düşmekten başka bir seçenek kalmaz.
İç politikayı yalan üzerine kurulu söylemlerinizin gücü ile kotarabilir ve durumu idare etmeye devam edebilirsiniz. Ama sizin kontrol alanınız dışındaki dünyanın bu yalanlara itibar etmesi için atmanız gereken başka taklalar olması gerekir.
Türkiye, bir çok temel sorunda hem kendi halkı hem de uluslar arası kamuoyu ile gerçeği paylaşmayı göze alamadığı için, siyaseti kapalı kapılar ardında şekillendirmekten başka çaresi olmayan bir ülke pozisyonunda kalıyor.
İdam tartışmasından, AB ile ilişkilere, Ortadoğu politikalarından ekonomik durum değerlendirmelerine kadar bir çok alanda kitlelerin kulağına hoş gelen, hatta onların hamaset duygularını gıdıklayan polemiklerle siyasal bilinç şekillendiriliyor.
Fikret Başkaya’nın kitabını bir yazıda özetlemeye gücüm yetmeyeceği için, bu vesile ile düşündüklerimi sizinle paylaşmayı tercih ettim. Satır satır okunması gereken bu güzel çalışmada Hz. Ali’den yapılan bir alıntı ile yazımızı bitirelim: “Bir yoksul aç ise, bunun nedeni, zenginin zevk ve sefa içinde yaşamasıdır. Nerede bir bolluk görsem, onun yanı başında mutlaka çiğnenmiş bir hak görmüşümdür.”
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00