'Bir başkadır benim memleketim' meselesi

Kirvem, Seni bilemem, ama özüme kalırsa ülkemizin, daha da doğrusu: “Havasına suyuna, taşına toprağına/ Bin can feda bir tek dostuma/ Her köşesi cennetim ezilir yanar içim/Bir başkadır benim memleketim” diyerek uğrunda şarkılar dillendirdiğimiz bu bizim diyarların özellikle son zamanlardaki “hal ve ahvaline” bakıldığında, görünen o ki; her cenahtan, her kafadan bir ses çıkıyor!
Nitekim ülkenin “dümen”inde son on yıldan beri “taht” kuranlara göre, memleketimizin manzaraları, tıpkı bu anonim şarkının şu dörtlüğünün sanki kopyası:
“Gözü pek yanık bağrı türkü söyler çobanı/Zengin fakir hepsi de sevdalı/Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim/Bir başkadır benim memleketim”
Ya da:
“Anadolum bir yanda yiğit yaşar koynunda/Aşıklar destan yazar dağlarda/Kuzusuna kurdunaYunusuna Emraha/Bütün alem kurban benin yurduma”
Sonra?..
Sonra aynı nakarat:
“Laylay laylay lay la la lay…”
Şarkının “Laylay”lı bu faslını bir tarafa dehleyip gerisine baktığımızda; benim şaşı gözlerimle görebildiğim kadarıyla Misakımızın millisinde her fırsatta dillendirdiğimiz bu şarkının sözleri, özellikle şu içinde bulunduğumuz zaman diliminde, hani mil pardon ama sanki tıpkısının aynısıyla “kel başa şimşir tarak” kıvamında!
Neden?..
Çünkü “koynunda yiğitlerin yaşadığı Anadolu” ve bir zamanlar “kavalları eşliğinde bağrı yanık türküler söyleyen çobanlar”, gari yıllardan beri ister istemez terkettikleri kendi köylerinin, kendi mezralarının meralarına çoktan hasretken, beri yandan bu ülkenin “ihale”zenginleri belki yaptıkları işlere, çevirdikleri “dolap”lara fazlasıyla “sevdalı” ama, fakirleri, garibanları tam aksine “sevda” mevda bir yana da, tümden cıs cıbıl orta yerde neredeyse anadan üryan!
Evet! Şarkının “Laylay”lı ya da “La la lay”lı bu şen şakrak nakarat bölümünü es geçersek, gerisi yine benim akılsız başıma, yampiri fikrime göre hepten memleketin manzaralarına terso ka yavrum!
Neden?..
Çünkü ortada kabak misali sırıtan acı gerçek şu ki, “benim memleketim”in dağlarında en azından otuz yıldan beri “aşıklar” zinhar, kat’a ve de asla ne sazlarıyla, ne de sözleriyle “destan” yazmadıkları gibi, onların yerine yine benim ülkemin gencecik evlatları birbirlerini “düşman” belleyip acımasızca öldürüyorlar…
“Benim memeleketim”in analarının bir kısmı “al bayrağa” sarılı tabutlar içindeki evlatlarının ardından tertiplenen askeri “merasim”lerde gözyaşı döküp paralanırken, öte yandan yine “benim memleketim”in kimi anaları da, kurda kuşa yem olmuş veya katır, merkep sırtlarında çullara, çaputlara sarılmış evlatlarının parçalanmış cesetlerine ulaşabilmek için feryat figanla ağıt yakıyorlar…
Hepsi de “benim memleketim”in, hepsi de Anadolu denen bu coğrafyanın “ana”larının eninde sonunda dönüp dolaşıp nihayet “evlat acısı”na dönüşen bu çaresizliğine, bu “kader”ine yıllardan beri kulak tıkamayı sanki hüner belleyen, yine “benim memleketim”in gelmiş geçmiş bilumum “siyaset erbabı”nın her fırsatta gerek meydanlarda attıkları hamasi nutuklarla, gerekse döktükleri timsah gözyaşlarına tam da şarkının şu dizeleri galiba ayna mı tutuyor ne!
“Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim”
Evet, zaten “benim memleketim”de genelde inşallah, maşallahla yola çıkıp, kendi “meşrep”lerine göre at koşturan politika “cambaz”larının çoğu, “benim memleketim” de, hemen her fırsatta, dillerinden eksik etmedikeri gibi, keza zırt-pırt tekrarlayıp durdukları “ Benim milletim, benim vatanım, benim bayrağım, benim dul ve yetimim, benim esnafım, köylüm, emeklim, benim şehidim, benim gazim” lafazanlığıyla, bir bakıma uzayıp giden katarlar misali bu “benim” tamlamasıyla, bu “bencil”, bu “egosantrik” yaklaşımlarıyla güya bu ülkenin hepsi de “birinci sınıf” olan “vatandaş”larınının tümünün “hak”larını her bakımdan “koruyup, kollayıp”, hepsini “en kalbi duygular”la kucaklamayı “görev” bellerler ama, nedense sonuç hep dönüp dolaşıp tıpkı bir gıdım bal için hababam de babam çiğnenen keçi boynuzuna dönüşür Kirvem!
Yani?..
Yani: “Bir başkadır benim memleketim” ve bitip tükenmeyen hep aynı “kakafonik” nakarat:
“Laylay, laylay, la la lay!..”

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et