68. gün de geride kalırken!
Fotoğraf: Envato
Dün Türkiye’nin bütün illerinde, cezaevlerinde 68 günü geride bırakan açlık grevi yapan KCK tutuklularına destek vermek için on binlerce kişi “açlık grevi” yaptı; bugün de sürecek bu açılık grevi eylemi.
12 Eylül 2012’de 120 KCK tutkulusunun başlattığın eylemin başlıca üç talebi vardı: “Anadilde savunma hakkının tanınması”, “Ana dilde eğitimi hakkı”, “Öcalan’ın üstündeki tecridin kaldırılması”!
Eylemin ilk haftalarında kimse ses vermedi açlık grevi yapan tutsaklara. Sonra eyleme katılan tutuklu sayısı ekim ayı başlarında 683 kişiyi buldu. Günler ilerleyip açlık grevinin fiili bir “ölüm orucu” aşamasına doğru gelmesiyle birlikte kamuoyundan, basın ve siyaset dünyasından tepkiler de yoğunlaştı. Özellikle de “Öcalan’ın üstündeki tecridin kaldırılması” ve “anadilde savunma hakkı” için Kürt sorununda soğuk duran kesimlerden bile taleplerin “makullüğü” ve “karşılanması” için hükümetin adım atması gerektiği konusunda çağrılar yükselmeye başladı.
Hükümet cenahından da bu süre içinde “anadilde savunma hakkı” için bir yasal düzenleme girişimi Meclise getirildi. Ancak diğer talepler konusunda, pratikte en kolay gerçekleştirilebilecek, hiçbir yasal düzenleme gerektirmeyen Öcalan üstündeki tecridin kaldırılması konusunda ayak sürünmeye devam edildi, şimdi de bu konuda bir ilerleme görülmüyor.
Hükümet cenahında bu direnme karşısında BDP’li dokuz vekil ve bağımsız vekil Leyla Zana açlık grevine başlarken cezaevlerindeki binlerce KCK tutuklusu da açılık grevine katıldı. Ve arkasından Diyarbakır’da en somut örneği görülen ışık söndürme, korna çalma, tencere tava ile gürültü yaparak ses duyurma eylemlerine bütün kentlerde iki günlük destek amaçlı açlık grevi eklendi.
Hükmet ve AKP sözcüleri ile basını ise; açlık grevlerine karşı “Bu grevlerin mahkumlara dışarıdan dayatıldığı, siyasi bir karar olduğu” doğrultusunda bir propaganda ile açılık grevcilerine desteği zayıflatmayı amaçlarken öte yandan da açlık grevlerine dışarıdan verilen desteği de açlık grevcilerinin eylemi bırakmasını zorlaştıran, onları ölmeye teşvik eden bir girişim olarak propaganda etmektedir.
Çünkü açlık grevcilerinin her üç talebi de elbette siyasi taleplerdir. Çünkü kendileri de siyasi tutuklulardır. Bu yüzden de eylemi siyasi amaçlı diye suçlamak absürdtür. Çünkü başka türlü olamazdı. Ve cezaevindeki mahkumların siyasi tutumlarıyla uyumlu bir dış merkezde bir karar olsa bile bu karar, “dışarıda alınmış” diye eleştirilemezdi. Tıpkı, tutuklular AKP’li olsa ve AKP merkezi de bir “açlık grevi” kararı alsa, bu kararın “dışarıdan” diye suçlanamayacağı gibi.
Dışardan açlık grevlerine destek verenler de tutuklular daha uzun süre açlık grevi yapsın da ölüme kadar gitsinler diye değil, içeridekilerin taleplerine destek vermek ve bu talepleri yerine getirme sorumluluğu olan Hükümetin bu talepleri bir ana önce dikkate alması ve dolayısıyla açlık grevlerinin bir an önce bitirilmesi için destek eylemleri yapmaktadırlar.
İki gündür ülke çapında tüm kenetlerdeki açlık grevi eylemlerinin amacı da hükümeti açlık grevlerini bitirilmesi için gerekli adımları atmaya daha yüksek sele çağırmak içindir.
Ne var ki hükmet cenahı ve propagandacıları, açlık grevinin taleplerini dikkate alınması yerine “Canım bunlar açılık grevi üstünden vicdanlara hitap ederek siyaset yapıyorlar onun için bitirmiyorlar!” iddiasında yalanlarına ekleyerek sürdürmektedirler.
Oysa kamuoyunda beklenen Hükümetin bahane üretme, yalan propagandayla karartma yapma yerine çok anlaşılır ve makul olduğunda dair kamuoyunda hemfikir olunan talepleri yerine getirmek için adım attığını inandırıcı bir biçimde göstermesidir.
Başbakan Yardımcısı Arınç’ın “Her an bitebilir bir noktaya geldiğimizi umut ediyorum” içerikli sözleri de elbette çözümden yana her kesimde umutlu bir bekleyişe yol açmıştır. Ancak, çoğu zaman olduğu gibi bu sözler, zaman kazanma ve beklenti istismarcılığı yapma amaçlıysa bunun da sadece gerilimleri artırıcı ve çözüm girişimlerini de baltalayıcı olacağı unutulmamalıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00