Tırsmanın kerameti
Türkçe’de yabancı dillerden alınan kelimelerin sayısı, TDK’nin sözlüğüne göre 15 bin civarıymış. Bir de bizim dilin tuhaf bir huyu var, bunların hemen hepsi isimdir, aralarında fiil yoktur. Yani, kökü yabancı bir dilden gelen ne kadar fiil varsa, hepsi aslında isim köklerinden türetilmişler, bazen mesajlaşmak gibi, bazen ifade etmek gibi. Ancak araya başka eklerin girmesiyle Türkçe’nin fiillerine dönüştürülmüşler.
Bunu öğrenciyken öğrettiklerinde, gramerin kaderiyle Türklerin ortak iş yapma yeteneğinin birbirine benzeyip benzemediği hiç aklıma gelmemişti. Başkasının eylemini, ancak kendi ekiyle buralara uydurunca eyleyebilen bir kültür varsa bile ortada, bunun sorumlusu dilbilgisi değildir elbet.
Türk Dil Kurumu’na Kürtçe sözlük hazırlattıkları haberiyle bu ilginç rastlantı dikkatimi çekti. Aslında çeşitli Kürtçe sözlükler mevcut, Kürt Enstitüsü’nün hazırladığı sözlüğün adı, TDK haberini duyururken de geçiyor. Ama Kürtçe’nin seçmeli ders olmasının bile marifet sayıldığı bir devirde yaşadığımız için, üniversitelerdeki Kürt dili kürsülerini güçlendirmeye çalışmak pek gündemde değil anlaşılan. Türk Dil Kurumu, kendi sözlüğündeki ırkçı lafları bile temizlemeye girişmeden, Kürtlerin yapacağı işe el atmakla görevlendiriliyor. TDK’ye göre“Ön Asya’da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse”lere buralarda rastlanabiliyor, ama dilleri anadilden başka her şeye benzesin diye üniversitedeki adı “yaşayan diller”, ilkokuldaki adı “seçmeli ders”, sözlüğünü hazırlayan da Türk Dil Kurumu. Kürtçe kökenli olduğu bilinen onca kelimeyi Türkçe sözlüğe alıp da hiçbirine kökenini yazmayan kurumdan kim bilir nasıl bir sözlük çıkar. Bunun adı, sen eyleme, biz kendimize benzetir, ne eylenecekse eyleriz, olmadı mı şimdi?
İşte bu kuralın istisnası da var, onu gözden kaçırmamak lazım ki manzara tam görülebilsin. Başka örneği var mıdır bilemiyorum ama okullarda, malum, öğretilmeyen bir istisna bu: Tırsmak. Fiil kökü olarak, bir başka dilden Türkçeye geçmiş fiil yoktur diye biliriz, ama bu var mesela. Kökü mü? Kürtçedir. Tirsîn, korkmak demek. Argoda yaygındır, Aktunç’un Büyük Argo Sözlüğü’nde de kökü Kürtçe diye yazar. Nişanyan’da da öyle, o ilk kullanımına 1991’de rastlamış. Ama her şeyi 90’lardan başlatmak için değil, biraz daha öncesi de vardır diye düşünmenin zararı yok. TDK’ye sorarsan Kürtçe’dir demez tabii ama onun tarzı o, öğrendik.
Dilbilgisi dersini uzatmayıp tırsmanın kerametine bir kulak verecek olursak: Tırsmak, Türk kardeşim, dilin döndüğünce, başkasıyla ortak yaptığın biricik eylemin adı. Ortağın da Kürt. Dünyanın bütün sözlükleri bir araya gelse açıklayamayacağı bu ortaklığı, bu topraklarda yaşayıp da gerçeğine dil çıkarmayan herkes içten içe anlar elbet. Köküne kadar ortak tek eylemimiz, korkmaktır, artık ne anlarsak anlayalım. Kimsenin dili tutulmasın.
Daha fazla ölüm olmasından Batıdan Doğuya bütün memleket korkmuyor mu? Daha çok genci kaybetmekten, artık aynı mekanı paylaşamıyor olmaktan, meselenin iyice çığrından çıkmasından, tamir edilemeyecek yaralar açılmasından, bir daha yaklaşamayacak kadar birbirimizden uzaklaşmaktan korkmasaydık, yıllardır herkes kendi dili döndüğünce bunu anlatmaya çalışır mıydı? Açlık grevleri bitti bitmesine, ne anladık? Çatışma bile olmadan, bir kazayla onlarca genç ölüyor, ne anlıyoruz? Bölünmek diye diye dillerde tüy bitti, bırakalım şimdi o savaşın dilini. Ortak dilden korkacak ne var? Bir arada yaşamaktan niye korkalım, birbirinin dilini anlamaktan, hakkını talep etmekten, eşitlikten, barıştan?
Kökünde korkularımız ortaksa, demek onları yenmek de birlikte mümkün. Barışın yolu, birbirinin dilinden daha çok anlamaktan geçiyor.
Evrensel'i Takip Et