Cezaevleri ve sağlık: Bağımsız izlem mümkün
Fotoğraf: Envato
Açlık grevlerinin sonlanması ile cezaevlerinde yaşanan sorunlar ama özellikle de sağlık hizmetlerine ulaşım bir kez daha tüm yakıcılığı ile fark edildi. Bu sürecin 1996 ve 2000 açlık grevlerinden farkı cezaevi sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığı tarafından sunulmasıydı. Uzunca bir zamandır cezaevlerine aile hekimliği üzerinden sağlık hizmeti götürülmekte
olup bunun özellikle açlık grevi süreçlerinde sıkıntı yarattığı bir gerçek. Aslında dönüp cezaevi idarecilerine sorulsa “aile hekimliği sistemine yönelik yaygın eleştirileri” olduğu görülecektir. Geçtiğimiz yıl Adalet Bakanlığınca cezaevi müdürlerine yönelik düzenlenmiş bir eğitim toplantısında hekim meslek örgütü (TTB) adına “mahpus haklarını” anlatmıştım. Tahmin edileceği üzere tüm cezaevi müdürleri ile aynı ortamı solumuş olduk. Toplantı sonrası çokça cezaevi müdürü aile hekimliği sistemi üzerinden cezaevi sağlık hizmet sunumuna dair sorunları aktarmış, sistemi eleştirmişlerdi.
Yine geçmiş süreçlerden farklı TTB’ne bağlı yerel tabip odalarınca oluşturulmuş bağımsız izlem heyetlerine bu kez onay verilmedi. Bu bir anlamda sorunları görünmez kılma gayretiydi diyebiliriz. Sahi ne demişti bir iktidar eyleyen; “düşünmezseniz yoktur”. Ama hayat onların sözlerine ve zamanın ruhuna sığdırılamayacak kadar girift, öyle değil mi?
Açlık grevleri sonlandı ama sağlık hizmet sunumu bir çok yerde aksadı. Kimi yerde yeterli B 1 vitamin stoku yoktu, kimi yerde özellikle kırklı günleri aşmış açlık grevcileri için hayati önemdeki beslenme solüsyonları temin edilmemişti. Birçok cezaevi ise nitelikli sağlık taraması ve gerekli hastane sevkleri konusunda yetersiz davranmıştı. Eller kelepçeli muayene ve tedaviden tutun da ranzaya zincirlemeye nice haber yansıdı basına.
Kabullenecek miyiz?
Tüm bunların ışığında diyebiliriz ki; mümkün olduğunca hekim meslek odalarının içinde yer aldığı sağlıkçılardan oluşmuş cezaevi bağımsız izleme heyetlerinin yeniden hayata geçmesi gerekiyor. Bu heyetlerin varlığını Adalet Bakanlığının onayına bağlamamak gerekiyor. Cezaevlerinde doğrudan izlem yapılamasa da hasta hakkı bağlamında yapılan tetkiklerin temini, tıbbi yakınmaların mektupla alınması sonrası bu heyetler değerlendirmelerde
bulunabilirler. Bildiğim kadarı ile bu yönde çalışma yürütülen kentler mevcut. Tüm yaşanmışlıklar “cezaevi ve sağlık” başlığında bir sempozyumu yeniden ihtiyaç olarak hissettiriyor.
SAĞLIĞIN SESSİZCE GASPI
Savaşın orta yerinde yokmuş gibi davranıyoruz. Bizler adına komşu ülkelerde iç savaş kışkırtılıyor duymazdan geliyoruz. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler yitip gidiyor bize değmez sanıyoruz. Sağ kalmayı yaşamak olarak algılıyoruz. Savaş ve sağlıklı kalabilmek; mümkün mü? Farklı davrananlarımız ‘biz’ içinde görünmez kalıyorlar; onları ne zaman çoğul kılacağız?
Peki sağlıklı toplum böyle inşa edilebilir mi?
Sağlık salt bedensel ve ruhsal değil aynı zamanda sosyal ve siyasal iyilik hali ise eğer; vay halimize! Açlık grevleri; içimizde, dışımızda çatışma ve savaş halleri sağlığa dair diğer gelişmeleri perdeledi. Oysa böyle süreçlerde daha dikkatli olmak gerekiyor sağlık ve sosyal politikalarının uygulanışına dair.
Misal “Kamu Hastane Birlikleri” bu ortamda sessiz sakin hayata geçirildi. Artık hastaneler birlik yani şirkete dönüştürüldü. Başhekim devri sona erdi; işletme yöneticilikleri devri başladı. Artık şifa değil kar zarar hedefi emredilecek sağlık çalışanlarına. “Emir demiri keser” diye bir söz dolanıyorsa hayatın orta yerinde o demir bizlerin bedenlerinizden başka bir şey değil oysa. Nice zaman önce yine yazmıştım: “Dikkat limiti aştınız”. Aşan hekimler, uyaran kamu sağlık işletmecisi, limit ise siz hastaların bedeni ve ruhundan başka birşey değil özünde.
Tekrarında sakınca yok; bilinmeli ki hekimlere yönelik o uyarı/tehdit devam ediyor. Hekim hastasına dair bilgisayar ortamında tetkik istediğinde fiyat ekranda beliriyor. Eğer toplam tutar SGK’nın ödediğinden fazla ise hekim kırmızı bir yazı ile uyarılıyor. Denmek isteniyor ki “bu tetkiklerin bir kısmından vazgeç yoksa istemeye devam edersen kurum zarar eder. Kurum zarar edince senin de döner sermaye gelirleri üzerinden maaşın azalır.”
Hal böyle; ya hareket? Sessiz ve durağan mı kalacağız? Sorunun cevabını emekle, yürekle nakşetmek gerekiyor hayata dair ne varsa geride kalan.
Sağlıcakla kalın!
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29